Sözlerine Milliyetçi Hareket Partisi’nin, Cumhur İttifakı ruhuyla bütçeyi olumlu değerlendirdiklerini ve desteklediklerini ifade ederek başlayan MHP’li Sazak, “2022 yılı bütçesinin siyasi, hukuki, ekonomik ve mali hedeflerimizi azami oranda yerine getireceğine inancımız tamdır.” dedi.
Türkiye’nin üçüncü çeyrekte G20'nin en yüksek oranında büyüyen 1'inci ülkesi olduğunu ve 1,7 trilyon liralık bütçenin cumhuriyet tarihinin en büyük bütçesi olduğunun altını çizen Milletvekili Sazak, muhalefete “benzemezler ittifakı” şeklinde seslenerek “Sorun çözerken Kıbrıs'taki egemenlik haklarımızdan mı feragat edeceksiniz? Mavi vatanın geleceğini mi satacaksınız? Libya'daki kazanımlarımızdan mı vazgeçeceksiniz? Yoksa, Güneydoğu Anadolu'daki üniter yapıyı mı bozduracaksınız?” diye sordu.
Milletvekili Sazak, HDP’li milletvekillerinin “savaş bütçesi” söylemlerine ise “Bu bütçe, Akdeniz'deki egemen haklarımızdan doğan varlığımızın bütçesidir; terörle mücadelede tarih yazan yerli ve millî İHA ve SİHA'ların bütçesidir; işgalden kurtarılarak yeniden Türk yurdu olan Karabağ'ın özgürlük bütçesidir. Bu bütçe, bütün olumsuzluklara rağmen yıl sonunda yüzde 10 üzerinde büyüme bekleyen Türkiye Cumhuriyeti'nin bütçesidir.” sözleri ile sert tepki gösterdi.
Türkiye’nin artık Ankara merkezli bir akıl tarafından yönetildiğine dikkat çeken MHP’li Sazak, Doğu Akdeniz'deki egemenlik haklarımızdan taviz verilmemesi, kararlı bir mücadeleyle bölücü terör örgütlerine karşı yürütülen operasyonlar ve istikamet "kızıl elma" parolasıyla Fırat'ın doğusuna gerçekleştirilen askerî harekâtlar bahsetmiş olduğum bu aklın bir tezahürüdür.” diyerek sözlerine devam etti.
Konuşmasının sonunda “Ancak bilinmelidir ki Milliyetçi Hareket Partisi, yabancı misyon şeflerinden talep etmez. Cumhur İttifakı, sözüm ona demokrasi havarilerinden medet ummaz. Kudretli Türkiye Cumhuriyeti devleti el etek öpmez. Bozkurtça, hür yaşayan ve Hakk'a tapan aziz milletimiz diz çökmez.” vurgusu yapan Milletvekili Sazak'a MHP ve AK Parti sıraları sık sık alkışlarla karşılık verdi.
Milletvekili Sazak’ın tutanaklara yansıyan konuşmasının tamamı şöyle;
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Bütçe Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Muhterem heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce üzerinde görüşmeler yürüttüğümüz 4'üncü maddeden bahsetmek isterim. Söz konusu maddede kamu idarelerinin, özel bütçeli idarelerin, denetleyici kurumların ertesi yıla devredilen ödeneklerinin tutarı, iptal edilen ödeneklerinin tutarı ile kurumların zorunlu nedenlerle yıl içinde yapmış oldukları ödeneküstü giderlerin karşılanması amacıyla verilen tamamlayıcı ödeneklerin tutarı belirtilmektedir. Malumlarınız olduğu üzere, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Bütçe Kanunu Teklifi'yle birlikte aynı zamanda 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin de görüşmeleri yürütülmektedir. Bu çerçevede, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Cumhur İttifakı ruhuyla desteklediğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin dördüncüsü olan 2022 yılı bütçesini olumlu değerlendirdiğimizi ve desteklediğimizi ifade etmek isterim. Değerlendirmeler sonucunda 2022-2024 dönemini kapsayan orta vadeli programda yer alan hedeflerle uyumlu bir bütçe hazırlanmıştır. Bu manada, 2022 yılı bütçesinin siyasi, hukuki, ekonomik ve mali hedeflerimizi azami oranda yerine getireceğine inancımız tamdır.
Değerli milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, pandemi küreselleşen dünyada ülkeleri fiziki sınırlarına çekmiş, dünya ekonomisinin aks değiştirmesine sebep olmuştur. En gelişmiş ülkelerde görülen lojistik sorunlar, arz talep zincirindeki kırılmalar, kuraklık nedeniyle artan gıda fiyatları, emtia fiyatlarında gözlenen yüksek seyir ve enerji girdi maliyetlerinde görülen artışlar dünyada enflasyonu küresel olarak tetiklemiş ve ekonomik kaosu doğurmuştur. Bu süreçte insanlar hayatlarını kaybetmiş, şirketler zarara uğramış ve ülkeler ekonomik zorluklarla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Ülkemizdeyse Covid-19 salgınıyla birlikte düzensiz göç, sınır savunmaları, yıkıcı hasarlara sebep olan doğal afetler ve bölücü faaliyetlerin yurt genelinde başlattığı orman yangınları gündelik hayatımızda ekonomimizi ve pek çok parametreyi değiştirmiştir. Böylesine olumsuzlukların yaşandığı bir konjonktürde Türk lirası manipülatif saldırılara maruz kalmış, ekonomi temelli saldırılarla ülke ekonomisinin çökertilmesi ve dışa bağımlı olması hedeflenmiştir. Dahası, ülkemizdeki muhalefet, ekonomik kırılganlığı propaganda malzemesi hâline getirip siyasi başarısızlıklarına kılıf bulmaya çalışmakta, Washington ve Brüksel'in ipiyle kuyuya inerek çözümü dışarıda aramaktadır. Bu
ekonomik kuşatmalar ve algı yönetimlerine rağmen bütçe giderlerinde yüzde 30'luk bir artış, bütçe gelirlerindeyse yaklaşık yüzde 34'lük bir artış öngörülerek 1,7 trilyon liralık cumhuriyet tarihinin en büyük bütçesi hazırlanmıştır.
Bütçede en fazla payın yaklaşık yüzde 15'le yeniden eğitime ayrılması bizler açısından olumludur. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." şiarıyla 65 yaş üstü yaşlılarımıza, bakıma muhtaç engelli vatandaşlarımıza ve yoksul ailelere sağlanan destekleri de içeren sosyal devlet harcamalarınaysa 100 milyarın üzerinde bir meblağ ayrılmıştır. Yerlilik ve millîlik oranını yüzde 80'ler seviyesine yükselttiğimiz, istiklal ve istikbalimiz için gerekli olan savamız savunma sanayisine de 180 milyar liranın üzerinde bir kaynak aktarılmıştır.
Türkiye yatırım, üretim, istihdam ve ihracat yoluyla büyümeye devam etmelidir, edecektir. 2016-2020 döneminde doğrudan yabancı yatırım tutarı 33 milyar doları geçmiştir, sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 9 artmıştır, istihdamımız pandemi öncesini de geçerek ilk defa 30 milyona yaklaşmıştır. İhracatımız aylık 21,5 milyar dolar ve on iki aylık 210 milyar dolarla cumhuriyet tarihimizin rekor seviyesine ulaşmıştır. Böylece ekonominin kötüye gitmesinden medet uman muhalefet sözcülerine inat, Türkiye Cumhuriyeti üçüncü çeyrekte G20'nin en yüksek oranında büyüyen 1'inci ülkesi olmuştur.
Elbette, her şeyde olduğu gibi bütçede de bazı noksanlıklar vardır. Türkiye'nin bu ekonomik göstergelerinden hareketle Gazi Meclisimiz çatısı altında savaş bütçesi çığırtkanlığı yapanlara hatırlatmak isterim ki: Bu bütçe, Akdeniz'deki egemen haklarımızdan doğan varlığımızın bütçesidir; terörle mücadelede tarih yazan yerli ve millî İHA ve SİHA'ların bütçesidir; işgalden kurtarılarak yeniden Türk yurdu olan Karabağ'ın özgürlük bütçesidir.Bu bütçe, bütün olumsuzluklara rağmen yıl sonunda yüzde 10 üzerinde büyüme bekleyen Türkiye Cumhuriyeti'nin bütçesidir. Elbette ki dünyada kontrolden çıkan enflasyonun ülkemizi de sarsmakta olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Ülkemizin beka mücadelesi verdiği bugünlerde, dışarıdan beşinci kol medyanın da desteğiyle servis edilen ısmarlama söylemlerin enflasyonu tetiklediğinin de bilincinde olarak iç piyasadaki fahiş fiyat artışları yakından incelenmeli, alınan sıkı tedbirler artırılmalı ve enflasyonla mücadeleye kararlılıkla devam edilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin makro seviyede yakaladığı kazanımları göz ardı ederek, kuruluş yönlerini şaşırıp barış güvercinliği rolü üstlenenler, dostlarından aldıkları güçle sağda solda dolaşan siyasi devşirmeler, savaş bütçesi çığırtkanlığı yaparak Türkiye Cumhuriyeti'ne meydan okuduğunu zannedenler ve çözümden ziyade sorun üreten, ülkenin sorununu sadece enflasyondan ibaretmiş gibi sunan "benzemezler ittifakı"na sormak isterim: Sorun çözerken Kıbrıs'taki egemenlik haklarınızdan mı feragat edeceksiniz? Mavi vatanın geleceğini mi satacaksınız? Libya'daki kazanımlardan mı vazgeçeceksiniz? Yoksa, Güneydoğu Anadolu'daki üniter yapıyı mı bozduracaksınız?
Sayın milletvekilleri, dünyada bilgi güçtür; güç, ekonomidir; ekonomi de bağımsızlıktır. Artık bilgi ve teknolojisini kendi üreterek ekonomisini güçlendiren Türkiye Cumhuriyeti teslimiyetçilikten uzak, Ankara merkezli bir akıl tarafından yönetilmektedir.
Doğu Akdeniz'deki egemenlik haklarımızdan taviz verilmemesi, kararlı bir mücadeleyle bölücü terör örgütlerine karşı yürütülen operasyonlar ve istikamet "kızıl elma" parolasıyla Fırat'ın doğusuna gerçekleştirilen askerî harekâtlar bahsetmiş olduğum bu aklın bir tezahürüdür.
Bu akıl ve binlerce yıllık devlet geleneğiyle Türkiye Cumhuriyeti değişen yeni dünya düzeninde yerini almıştır.Bu süreçte, kapalı Maraş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının kullanımına tahsis edilmiş, otuz yıldır Ermeni işgali altında olan Karabağ yeniden Türk yurdu olmuş ve Ayasofya-i Kebir Camisi tekrardan ibadete açılmıştır.
Atılan kararlı adımlar ve dik duruş sonrasında Türkiye'nin bölgesel bir aktör olması, uluslararası camiayı da tedirginleştirmiştir. Sokak eylemleri, terör saldırıları, 15 Temmuz darbe girişimi ve son olarak ekonomik dış müdahalelerle egemenliğimiz hedef alınmıştır. Ancak, dışarıdan ekonomimize ve bağımsızlığımıza yapılan bu saldırılar, ne ilktir ne de son olacaktır. Geçmişte, Kurtuluş Savaşı'nın zor zamanlarında kenetlenen necip milletimiz, içerideki ve dışarıdaki hainlerin emellerine karşı özgürlük mücadelesinden taviz vermemiştir. "Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir!" ilkesini benimseyen kurucu Meclisimiz; dış mihraklara, hasmane dayatmalara boyun eğmemiştir. Anadolu'nun bağımsızlığı için şehit düşen Türk istiklal harbinin isimsiz kahramanları, canı pahasına işgalcilere esir olmamıştır. Milletimizin şanlı mazisine karşın bir asır önce de ülkemizde mandacılığı benimseyen bir avuç vatansızın, şer odakların bizi parçalamaya yönelik oyunlarına piyon edildiği, yazılan senaryolara figüran olduğu bilindiği gibi bugün de aynı oyunlar hız kesmeden oynanmakta, benzer senaryolar beşinci kol faaliyetleriyle servis edilmektedir. Ancak bilinmelidir ki Milliyetçi Hareket Partisi, yabancı misyon şeflerinden talep etmez. Cumhur İttifakı, sözüm ona demokrasi havarilerinden medet ummaz. Kudretli Türkiye Cumhuriyeti devleti el etek öpmez.Bozkurtça, hür yaşayan ve Hakk'a tapan aziz milletimiz diz çökmez.Sözlerime son vermeden önce Türkiye'nin siyaseti ve öncülüğünde kurulan Türk Devletleri Teşkilatının kasım ayı içesinde İstanbul'da Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Devlet Başkanlarının 8'inci zirvesini gerçekleştirdiği malumunuzdur. Bu birlik içerisinde Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarının ne kadar önemli olduğu bir kez daha vurgulanmıştır. Dil birliği toplumların millet olabilmesi için önemlidir. Kültür ve vicdan birliği ancak bu şekilde test edilebileceği gibi bir halkın millet olması yani kader birliğinin sağlanabilmesi en temel şarttır. Zira, harcı bilinmeyen bir fabrikanın yarın neyi, kimin için üreteceği bilinemez. Bu vesileyle Türk birliği vizyonuyla kurulan Türk Devletleri Teşkilatından duyduğumuz memnuniyeti dile getirir, bu duygu ve düşüncelerle var olan birliğimizin daim olmasını diler...