Her şey planlandığı gibi gitseydi, Osmanlı tarihi de, buna bağlı olarak Türk tarihi de, dünya tarihi de başka türlü yazılacaktı. Kaldı ki, olumsuzluğa rağmen yine de tarihin akışını bizim lehimize değiştirecek sonuçlar ortaya çıkmıştır.

Türk tarihinin en önemli sayfalarından birini oluşturan Sarıkamış harekatının 104’ncü yıldönümündeyiz. Dedesi de bu savaşa katılmış bir Sarıkamışlı olarak, benim bu meseleye bakışım elbette çok farklı ve derinlemesine olacaktır. Hemen belirtelim ki, bu harekatı bir felaket, Enver Paşa’yı sıradan biri olarak değerlendirmek bir cehalet değilse, ihanettir. Cehaletle bu değerlendirmeleri yapanlar artık susmalı, bilerek bir ihanetin içinde olanlar da meydanın boş olmadığını anlamalıdırlar.

SAPLANTILARDAN KURTULMALIYIZ

Sarıkamış harekatı uzun yıllar üzeri örtülü kalmıştır. Konuşan veya yazıp çizenler de önyargılarının, saplantılı sol bakışlarının girdabından kurtulamamışlardır. Harekat ve Enver Paşa Türk milletine son derece yanlış ve yanıltıcı şekilde anlatılmıştır. Önceki yıllarda harekatın öncesini, neden kış aylarında yapıldığını, acele edildiğini, neyi hedeflediğini ve sonuçlarını değerlendiren yazı dizeleri hazırlamıştım. Bu yazılar bugün çok daha önemli hale gelmiştir ve ortaya çıkan yeni bilgi ve belgeler ışığında güncellenerek TÜRKGÜN’de yayınlanacaktır. Şimdilik sadece şunu söyleyebilirim, Sarıkamış harekatı Osmanlı’nın son kurtuluş ümitlerinden birisi olarak düşünülmüş, planlanmış ve hayata geçirilmiştir. Başka bir çare, başka bir çıkış yolu yoktu. Başarılı olma ve zafere ulaşma ihtimali yüksekti. Elbette risk vardı, ama dünya tarihinde riski olmayan hiçbir harekata rastlanmamıştır.

TARİHİN AKIŞINA ETKİSİ

Her şey planlandığı gibi gitseydi, Osmanlı tarihi de, buna bağlı olarak Türk tarihi de, dünya tarihi de başka türlü yazılacaktı. Asıl hedef Kafkasya’ya ulaşmak ve Türk birliğinin yolunu açmaktı. Kaldı ki, olumsuzluğa rağmen yine de tarihin akışını bizim lehimize değiştirecek sonuçlar ortaya çıkmıştır. Rusya ağır bir darbe almış ve Osmanlı üzerindeki hesaplarını yeniden yapmak zorunda kalmıştır. Milli refleksimiz artmış ve Çanakkale’de sonuç vermiştir. Özellikle, “tek bir kurşun atılmadan 60 bin askerimizin donarak şehit olduğu”  iddiası bir safsatan ibarettir. Elbette donuklar vardır ve önemli bir miktardadır. Fakat, savaşın kaybedilmesinin tek sebebi sadece aşırı soğuk değildir. Hesapta olmayan gelişmeler, küçük taktik hatalar akıbeti değiştirdi. Bütün bunlar ne o savaşa katılan askerlerimizin azmini, cesaretini, fedakarlığını ve kahramanlığını sorgulamak gibi bir densizliğe izin verir, ne de o askerlerin komutanlarının dirayetine ve iradesine gölge düşürür. Hepsi sonsuz bir saygıyı ve sahiplenmeyi fazlasıyla hak ediyor. Karşımızda Rusya gibi zamanın süper gücü bir devlet vardı. Ve onların kaybı da bizden daha az değildir. Bütün bu değerlendirmelerin belgeli ayrıntıları yazı dizimizde yer alacaktır.

ŞEHİTLİKLER

Sarıkamış harekatı bugün çok daha iyi biliniyor ve Türkiye’nin her yerinde şehitlerimiz törenlerle anılıyor. Bazı istismarlar, hatta bunu bir menfaate dönüştürme gayretleri olsa da, tarihimize sahiplenmeyi olumlu ve isabetli bir gelişme sayıyoruz. Harekatın doğru ve isabetli şekilde ders kitaplarına konulmasında da hala sorunlar olduğunu üzülerek görüyoruz. Özellikle Sarıkamış’ta yapılan törenlerin çok daha önemine ve amacına uygun şekle getirilmesi, yapımına başlanan ve bir türlü bitirilemeyen anıtın artık tamamlanması gerektiğine inanıyoruz. Şehitliklerimiz hala yeterli bakım ve ilgiyi görememektedir. Harekatın geçtiği coğrafyada işin uzmanları tarafından çok daha titiz bir çalışma yürütülmesi, şehitliklerin ortaya çıkarılması ve düzenlenmesi, çok geç kalınmış ve ivedilikle yerine getirilmesi gereken bir görevdir.

HER BİR GÜNÜ AYRI BİR DESTAN

Sarıkamış harekatının bir de esirler boyutu var. Son yıllarda bu konuda da önemli çalışmalar yapılmış, birçok bilgi ve belge ortaya çıkarılmıştır. Özellikle Azerbaycan sınırları içindeki Nargin adası çok dramatik sonuçların yaşandığı bir mekandır. Buradan başlayıp Sibirya’ya ya kadar esirlerimizin izini sürmek bir başka milli görevdir. Sarıkamış harekatının her bir günü, her bir aşaması ayrı bir destan, ayrı bir kahramanlık hikayesidir. Ama ne yazık ki, şanlı tarihimizin hiçbir dönemi dünya çapında bir film çalışmasının konusu olamamıştır. Sarıkamış’la ilgili bazı gayretler, denemeler olsa da, zamanın ruhunu, işin gerçeğini ve kahramanlarımızın hak ettiği karşılığı ortaya koyan bir film henüz yapılamadı. Umarız ve dileriz ki, bu eksikler kısa zamanda giderilir ve onur ve gururumuz olan tarihimiz yeni nesillere çok daha iyi anlatılır.

Sarıkamış harekatına katılmış olanlarla birlikte, bugün bizim olmayan toprakların savunmasında, üzerinde yaşadığımız coğrafyanın vatan yapılmasında, bayrağımızın dalgalanması ve ülkemizin bölünmemesi uğrunda canlarını ortaya koyan bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.