Birleşmiş Milletler Çevre Programı'na göre, bir kot pantolon üretmek için tam 3,781 litre su harcanıyor. Bu süreçte oluşan karbon emisyonu ise, tam olarak 33,4 kilogram! Tekstil endüstrisinde atık yönetimi, onarım ve geri dönüşümün bu olumsuz etkileri azaltmada önemli rol oynadığı ortaya çıkıyor.
Sürdürülebilir Denime Geçiş: Fırsatlar ve Zorluklar
Denim alanında 35 yılı aşkın tecrübeye sahip olan Çetinkaya, denim kültürünü sadece bir moda unsuru olarak değil, çevresel ve etik bir dönüşüm alanı olarak ele alıyor. Markalarla işbirliği yaparak, eğitimler ve sürdürülebilir koleksiyonlar geliştiriyor.
Çocukluk Hayali: Denim ile Büyümek
Denime olan ilgisinin çocuk yaşlarda başladığını belirten Çetinkaya, "7 yaşındayken annemin İspanyol paça denim pantolonunu kesip etek yaptım," diyerek serüveninin nasıl başladığını dile getiriyor. Bu tutku, onun sürdürülebilir tasarımlar üretmesine ilham verdi.
Çetinkaya, atık kumaşları titizlikle seçerek hem şık hem de işlevsel ürünler tasarlıyor. "Karteladaki kumaşları bile geri dönüştürüyorum," diyen Çetinkaya, bu yöntemle döngüsel ekonomi dinamiklerine katkıda bulunuyor. Sürdürülebilirlik odaklı akıllı tasarımlar geliştirerek çevreye duyarlı bir yaklaşım sergiliyor.
Bilinçli Tüketicilik: Neden Önemli?
Çetinkaya, "Döngüsel ekonomi açısından hiçbir atık problem değil," diyerek tüketici davranışlarının değiştirilmesi gerektiğini vurguluyor. İnsanlar olarak alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli ve hızlı modadan uzaklaşmalıyız. İkinci el alışverişin teşvik edilmesi gerektiğini belirten Çetinkaya, Anadolu kültüründeki paylaşım anlayışına dikkat çekiyor. "Bu kültürü yeniden hayatımıza kazandırmamız lazım," diye ekliyor.
Çetinkaya, denim üretim süreçlerinde, atıkların ipliğe ve kumaşa dönüştürülmesinin önemine değiniyor. Günümüzde daha az su ve kimyasal kullanılması ile daha çevre dostu bir üretim sürecinin hayata geçirilebildiği vurgulanıyor. Böylece denim sektörü, hem ekonomik hem de çevresel açıdan sürdürülebilirliğe adım atmış oluyor.