Türkgün Başyazı Astıklarımızın, ismi asılıyor!

Astıklarımızın, ismi asılıyor!

MUHABİR: Çiğdem Özkan

YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN

Dün kaleme aldığım iç yazımda “Kürt siyasetçiyim ve bu yüzden yargılanıyorum.” diye etnik fitne yaratmaya çalışan PKK’lı terörist Demirtaş’a “Türkiye’deki tüm tarihçilerde onaylayacaktır ki, Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek için bugün yaptığın PKK’ya yardım ve yataklığı Atatürk zamanında yapmış olsaydın, senin sonunda Seyit Rıza, Şeyh Sait gibi asılmak olacaktı.” şeklinde seslenmiştim.

Seyit Rıza, Şeyh Sait biliyorsunuz Türkiye’de bölücülerin sembolleştirdiği isimlerdir. Bu isimlere sahip çıkmayan PKK’lı neredeyse yok gibidir. Ateizm temelinde kurulan terör örgütü PKK’nın mensupları, din adına hareket ettiğini söyleyen bunlara niye sahip çıkar ki?

Çünkü Seyit Rıza ve Şeyh Sait’i “kahraman” kabul eden kim varsa Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünüp parçalanmasını isteyen kişilerdir. Çünkü İngiliz destekli, emperyalizm iteklemeli isyanlarla Türkiye Cumhuriyetine karşı isyan başlatan oldukları için ataları kabul ediyorlar. Torunları da ABD’den silah alıp Türk milletine kurşun sıktığı için onlara karşı genetik sahiplenme yaşıyorlar.

Tunceli isyanının elebaşı olan etnik ayrılıkçı Seyit Rıza, İngiliz Hükümetine yazdığı mektupta Ben ve yurttaşlarım, Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık. Direnişimiz karşısında Türk uçakları kasabaları bombalıyor, yakıyor. (...)” şeklinde mektup yazıp emperyalist destek isteyen kişiyken, Şeyh Said ise başlattığı isyanla Türk askerini, kaymakamını şehit eden, şehirleri yağmalayan ve raporlara geçen Türk askerlerine geceleyin ve sessiz sedasız baskın veriniz. Mümkün değilse, ertelenmesi sevaptır.” sözüyle de Türk düşmanı olduğu katmerli tescillenen vatan hainleri olmalarından biliyoruz. İngiliz yönlendirmesiyle isyanı başlattığı tarihçiler tarafından ortak görüştür. Şeyh Sait ayaklanmasının, İngiltere’nin Musul tezini güçlendirmesi adına İngiltere’ye yaraması da tarihi bir gerçektir.

Tüm bu konuları niçin özet olarak sundum. Çünkü gündemde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin “Şeyh Sait Bulvarı açılışı” vardır. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin kendi sosyal medya sayfasından “Şeyh Sait Bulvarı'nın yapım çalışmalarına başladık.” duyurusu sonrası birçok tepki açıklaması da kendiliğinden oluştu.

Fakat bulvara Şeyh Sait’in adı 11 yıl önce verilmiş. 19 Ağustos 2019 tarihinden bu yana kayyum tarafından yönetilen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yalnızca mevcut yolun devamını açıyor. İsmi yeni olarak vermediler yani.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi de bu konuda “Bulvarın ismi daha önce verilmişti. 12-13 yıl önce DBP'li belediye Şeyh Sait Bulvarı adını verdi, biz değil.” açıklamasını yaptı.

 PKK’ya yardım ve yataklıktan cezaevinde bulunan ve CHP’lilerin özgürlüğünü istediği Gültan Kışanak, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı iken bu ismi verdiklerini  "Şeyh Said'in asılması toplumun hafızasında çok derin acı ve iz bırakmıştı. Toplumun beklentileri doğrultusunda ismini yaşatmak için Dağkapı Meydanı'na verdik" sözleriyle duyurmuştu. Buradaki tepki çeken konu, böyle vatan hainleri tarafından ismi verilen vatan hainlerinin hala cadde, sokak, bulvar, okul, kütüphane gibi yerlerde isminin bulunmasıdır. Sıkıntı olan mevcut yöneticilerinde bu isimleri normalleştirerek hiçbir şey yok gibi davranmasıdır. Türkiye ne çekiyorsa vatan hainlerini normalleştirmekten çekiyor. Türk devletine başkaldırmış, askerini, kaymakamını şehit etmiş, halkın malını yağmalamış, bir bakıyorsun o hainin adı Türkiye Cumhuriyeti’nde devletin yasalarına tabi bir belediyenin imzasıyla herhangi bir yola, caddeye, sokağa, tesislere veriliyor. Buna karşı köklü çözüm bulunmalıdır.

Hz. Ali’nin “Her şeyi affedin fakat vatanınıza ihanet edenleri asla affetmeyin.” sözleri Türk devleti için ölçü olmalıdır. Vatan haini affetmek bol bol vatan haininin cesaretlenerek peydah olması demektir. Atatürk’ün astıklarının ismi yollara asılıyor, “Atatürk yaşasaydı asardı” dediklerimize özgürlük isteniyor. Ört ki ölem denilecek manzara…

Yorumlar
F
FATİH KÜRŞAT IRMAK 1 yıl önce
malesef... çok acı...
BEĞENME
0
CEVAPLA
N
NECMİ ERDOĞAN 1 yıl önce
Hayırlı cumalar değerli başkanım. Uygun olur mu bilmem ama bir gün de diğer Kürtler adına yapılan diğer isyanlarını da geniş geniş yazsan diyordum.
BEĞENME
0
CEVAPLA
P
Pelin 1 yıl önce
Emeklerinize sağlık. Bu yazı ile ilgili kaynak da verir misiniz? Bunu söylediğimizde uydurduğumuzu söyleyecekler.kolay gelsin.
BEĞENME
0
CEVAPLA
Türkgün Sağlık Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

İstanbul'da yaşanan son deprem, sadece fiziksel etkilerle değil, psikolojik travmalarla da gündeme geldi. Deprem sonrası birçok kişi, “hayalet deprem” algısı gibi ruhsal sorunlar yaşarken, nöroteknoloji alanındaki yenilikçi yöntemler, bu psikolojik etkilerle başa çıkmada umut veriyor.

MUHABİR: Sevda Yalçın

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan deprem, Türkiye'nin deprem kuşağında yer almasının verdiği endişeyi bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Fiziksel etkilerin yanı sıra, deprem sonrası yaşanan psikolojik sorunlar da büyük bir tehdit oluşturuyor. Özellikle "hayalet deprem" algısı, anksiyete ve panik atak gibi ruhsal sarsıntılar, depremzedelerin günlük yaşamını olumsuz etkiliyor. Ancak, nöroteknoloji alanındaki gelişmeler, bu zorlu süreci atlatmaya yönelik umut verici çözümler sunuyor.

Hayalet Deprem Algısı ve Beynin Alarm Durumu

Deprem sonrası yaşanan "hayalet deprem" algısı, aslında beyindeki bir alarm durumunun yansıması olarak açıklanıyor. Dr. Günet Eroğlu, bu durumu şöyle tanımlıyor: "Deprem anında, beynimizin hayatta kalma mekanizması devreye girer. Sarsıntı geçtikten sonra bile, beyin potansiyel bir tehlike arayışıyla çevreyi tarar. Dengeyi kontrol eden beyindeki aşırı aktivite, gerçekte olmayan sallanma hissi yaratır."

Nörogeribildirim: Deprem Sonrası Kaygıyı Yönetmek İçin Yeni Bir Yöntem

Nöroteknoloji alanında son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Nörogeribildirim (NGB), bireyin beyin dalgalarını izleyerek, bu aktiviteyi bilinçli bir şekilde düzenlemeyi öğrenmesine olanak tanır. Dr. Eroğlu, NGB’nin deprem sonrası yaşanan stres, kaygı ve "hayalet deprem" hissinin yönetilmesinde etkili olduğunu vurguluyor. "NGB, beynin sakinleşmesini destekleyen frekansları güçlendirir, otonom sinir sistemini dengelemeye yardımcı olur ve yanıltıcı sallanma hissini azaltır."

Deprem Psikolojisi: Travmanın Etkileri ve Bilimsel Çözümler

Depremin fiziksel zararlarının yanı sıra, ruhsal etkileri de uzun süre devam edebilir. Deprem sonrası yaşanan anksiyete, stres ve travmalar, bireylerin psikolojik sağlığını tehdit eder. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi bilimsel temelli yaklaşımlar, bu psikolojik sorunlarla başa çıkmanın güçlü araçları olarak öne çıkıyor. Dr. Eroğlu, "Bireylerin psikolojik sağlamlıklarını artırmak ve travmanın uzun vadeli etkilerini azaltmak için bu yenilikçi yöntemlerin önemi büyük," diyor.

Deprem Sonrası Psikolojik Hazırlık: Nöroteknoloji ve Yenilikçi Yöntemler

Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak, deprem sonrası psikolojik hazırlık konusunda adımlar atmak zorunda. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi gelişmiş teknolojiler, bireylerin psikolojik iyileşme süreçlerini hızlandırabilir ve travmanın etkilerini minimize edebilir. Bu tür bilimsel temelli yaklaşımlar, gelecekte deprem psikolojisi için önemli bir araç olacak.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *