Yıldıray Çiçek / TÜRKGÜN
Türkiye’ye diz çöktürmek isteyenler içeriden-dışarıdan her yolu deniyor. Bunun bir “dış güçler masalı” olmadığını gelişmeleri takip eden her sağduyulu insan anlayabiliyor. Türkiye damarına basıldıkça bağımsızlık duruşunu daha çok güçlendiriyor. Terörle mücadeledeki kararlılığı, Karabağ’ın işgalden kurtarılmasındaki Azerbaycan ile stratejik dayanışması, Kıbrıs’ı milli rotasına yerleştirme adımları, Mavi Vatan projesindeki akılcı hamleleri, Türk Dünyasıyla ilgili güçlenen somut iş birliği, savunma teknolojilerinde milli ve yerli üretimler, Ayasofya’nın tüm Batı güçlerinin karşı çıkmasına rağmen ibadete açılması gibi örnekler aslında ülkemize diz çöktürme emelinde olanların bahaneleriydi.
Son iki yıldır tüm ülkeler korona salgınının acısını yaşıyor. Dünya genelinde 5 milyonu aşkın insan hayatını kaybetti. Tüm milletler sağlık konusunda cebelleşirken, bu aynı zamanda ekonomik külfetleri beraberinde getirdi. Dünyada ekonomik sıkıntı yaşamayan ülke yoktur. Türkiye’de de doğal olarak bunun olumsuz yansımaları oldu. Türkiye’nin “ekonomik meselesi yok” diyen elbette yok. Pandemi süreciyle başlayan ve artan ekonomik sorunlarımız elbette var ve çözüm bekliyor.
Dünya genelinde var olan ve Türkiye’yi de doğal olarak etkileyen ekonomik sorunların yanında ülkemizi ayrı bir kıskaca aldıkları çok net anlaşılıyor. Türkiye üzerinde dolar operasyonu sürerken marjinal grupların ekonomik meseleleri bahane ederek sokak hareketlerine başlamasının da birbirine bağlı gelişmeler olduğu görülüyor.
Türkiye’nin ekonomisi düzlüğe çıktığında bu millete anlatabilecek yahut istismar edebileceği bir şey kalmayacağını anlayan muhalefet ve onları maşa olarak kullananlar, bu yaşanan ekonomik meseleleri kendi önlerini açmak için son fırsat olarak görüyorlar.
Muhalefetin Kovid-19 salgını başlamadan hemen önce “Türkiye’de erken seçim isteyecek bir sebep yok” derken, pandemi süreciyle beraber başlayan ekonomik sıkıntılarla birlikte erken seçim istemesi bunun bariz örneğidir.
Muhalefetin erken seçim çağrıları, dolar operasyonu ve sokak provokasyonları aynı merkezin birbirine bağlı attığı adımlardır. Bunların hepsinin ana gayesi toplumsal hareketlilikle beraber kriz ve kaos yaratarak “Türkiye yaşanmaz hâle geldi” psikolojisini oluşturma çabasıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan o yüzden “Ülkemizi denklemin dışına itmek isteyenlerin, kur, faiz fiyat artışları üzerinden oynadıkları oyunu görüyoruz. Aynı oyunu, vesayetle ve terörle mücadelede gördük. Oralarda başardık. Ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkacağız” açıklaması yapmıştır. Türkiye bağımsız ve milli duruşundan vazgeçerse bu operasyonda işlevini askıya alacaktır. Aslında MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Dik duruşumuzu, egemenlik haklarımızı kahramanca savunmamızı dövizle baskılamaya çalışıyorlar” sözü sürecin özetidir.
Dolar iner-çıkar, ekonomi bozulur- düzelir ama vatan düşerse kalkmaz. O yüzden PKK ve FETÖ’nün olağanüstü asıldıkları, marjinal grupların figüranlık yaptığı son sokak provokasyonları, yapılmak istenenleri anlamanız açısından ibretlik örnek olmuştur.