Türkgün Başyazı Her çocuk korunacak değerdir

Her çocuk korunacak değerdir

YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN

Rusya, Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın ilk günlerinde Batı medyasında “Her gün sarı saçlı ve mavi gözlü Avrupalı insanların ve çocukların Putin'in füzeleriyle, helikopterleriyle ve roketleriyle öldürüldüğünü görüyoruz" propagandaları yapılıyordu.

Gazze’de de esmer, karayağız, kavruk yüzlü çocukların çokluğu kadar orada da sarı saçlı, mavi gözlü çocuklar öldürüldü ve öldürülmeye devam ediliyor.

Hepsini kastetmiyorum ama Batı medyası bu konuda ikiyüzlülük yapmadı mı sizce?

Sırplar, Bosna Hersek’te mavi gözlü, sarı saçlı insanlar üzerinde soykırım yaparken Batı Medyası niçin duyarlılık göstermiyordu?

Çünkü Batı’nın atmosferi ikiyüzlülük, çifte standart temelinde şekilleniyor.

ABD’nin peşine takılıp Rusya ile güç kavgası için Ukrayna duyarlılığı gösteren Batı devletleri, söz konusu Filistin olunca niçin duyarlılık göstermiyor? ABD ve onun peşine kuyruk olan Batı devletlerine soralım, Rusya ve Ukrayna kendileri gibi Hristiyan değil mi? Cevabı evet olduğuna göre burada söz konusu bu devletlerin çıkarı değil mi?

Müslüman soykırımı yapan İsrail’in peşine takılan Hristiyan âlemi değil mi? Hem de İsrail tarihi kiliseleri bombalayıp yok ettiği halde. Küresel menfaatleri için kendi dini değerlerini bile ayaklar altına alabiliyorlar.

Batı’da anlayacağınız insanlık yok. Aranan zaten o…

ABD’nin peşine takılmış Batı ülkelerini yönetenlere bakın zerre insanlık var mı?

8 bini çocuk olmak üzere toplamda 19 bin mazlum öldürüldü. Vahşet hala devam ediyor. ABD ve onun Batı’daki tüm kuyrukları İsrail’i diplomatik olarak ve silah malzemesi vererek destekledi.

Bir ayağı çukurda olan haysiyetsiz ABD Başkanı Joe Biden, “Çocuklar ve mazlumlar ölmesin” diyemedi. ABD insanlığın yüzkarası da ya o Almanya’ya ne demeli? “Ateşkes mümkün değil” diyerek Hitler ezikliğiyle 19 bin mazlumun ölümünde suç ortağı oldu.

Rusya’ya Ukrayna için posta koyanlar, İsrail’e niçin Filistin için posta koymadı?

Dünyanın hiçbir yerinde sebep ne olursa olsun keşke çocuklar, mazlumlar hiç ölmese… Ukrayna’daki çocukta can, Filistin’deki çocuk da can… O sarı saçlı, mavi gözlü, o esmer, o siyahi, o kahverengi gözlü diye çocukları birbirinden ayırıp ölüme mi terk edelim? Fakat işte bunu Batı ikiyüzlülüğü yapıyor. Dünyanın hiçbir yerinde ne Müslüman ne Hristiyan ne Yahudi ne de başka bir inançtan mazlumlar, çocuklar öldürülmemeli ama menfaat dünyasında herkes herkesi boğazlıyor.

Mazlumların, çocukların vahşice öldürüldüğü bir dünyada kimse huzur içinde uyumamalıdır. Yattığı yer diken, yediği, içtiği zehir olmalıdır. Dünyanın gözü önünde o çocuklar, mazlumlar öldürülürken yaşamdan zevk alan varsa, inanın o kişi insan değildir.

Grup Orhun ne güzel söylüyor:

Dili, dini, ırkı nedir kime ne?
Önce insan olsun bakmam rengine
Yeter bunca kavga, dinsin sancımız
Bir olalım canlar bitsin acımız

Ben öleyim, ben öleyim
Diyeti ben olayım
Ben öleyim, ben öleyim
Bitsin zulüm

Ey dünya! Ölen canlar toprak oldu. Bari kalan canları Siyonist yaratıklardan kurtarmak için ayağa kalk. İnsan olduğunu hatırla, o çocukları, o mazlumları kurtar…

Yorumlar
N
Nazim arat 1 yıl önce
İsrail bu yaptigi katliamların bedelini misli ile illaki ödeyecektir. Yüz sene sonra bile rahat uyku yok onlara. Bir gece ansızın kim gelecek korkusunu yaşayacak. Rüzgar ektiler, fırtınayı yasayacaklar
BEĞENME
0
CEVAPLA
Türkgün Sağlık Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

Deprem sonrası kaygıyı azaltmanın yolu

İstanbul'da yaşanan son deprem, sadece fiziksel etkilerle değil, psikolojik travmalarla da gündeme geldi. Deprem sonrası birçok kişi, “hayalet deprem” algısı gibi ruhsal sorunlar yaşarken, nöroteknoloji alanındaki yenilikçi yöntemler, bu psikolojik etkilerle başa çıkmada umut veriyor.

MUHABİR: Sevda Yalçın

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan deprem, Türkiye'nin deprem kuşağında yer almasının verdiği endişeyi bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Fiziksel etkilerin yanı sıra, deprem sonrası yaşanan psikolojik sorunlar da büyük bir tehdit oluşturuyor. Özellikle "hayalet deprem" algısı, anksiyete ve panik atak gibi ruhsal sarsıntılar, depremzedelerin günlük yaşamını olumsuz etkiliyor. Ancak, nöroteknoloji alanındaki gelişmeler, bu zorlu süreci atlatmaya yönelik umut verici çözümler sunuyor.

Hayalet Deprem Algısı ve Beynin Alarm Durumu

Deprem sonrası yaşanan "hayalet deprem" algısı, aslında beyindeki bir alarm durumunun yansıması olarak açıklanıyor. Dr. Günet Eroğlu, bu durumu şöyle tanımlıyor: "Deprem anında, beynimizin hayatta kalma mekanizması devreye girer. Sarsıntı geçtikten sonra bile, beyin potansiyel bir tehlike arayışıyla çevreyi tarar. Dengeyi kontrol eden beyindeki aşırı aktivite, gerçekte olmayan sallanma hissi yaratır."

Nörogeribildirim: Deprem Sonrası Kaygıyı Yönetmek İçin Yeni Bir Yöntem

Nöroteknoloji alanında son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Nörogeribildirim (NGB), bireyin beyin dalgalarını izleyerek, bu aktiviteyi bilinçli bir şekilde düzenlemeyi öğrenmesine olanak tanır. Dr. Eroğlu, NGB’nin deprem sonrası yaşanan stres, kaygı ve "hayalet deprem" hissinin yönetilmesinde etkili olduğunu vurguluyor. "NGB, beynin sakinleşmesini destekleyen frekansları güçlendirir, otonom sinir sistemini dengelemeye yardımcı olur ve yanıltıcı sallanma hissini azaltır."

Deprem Psikolojisi: Travmanın Etkileri ve Bilimsel Çözümler

Depremin fiziksel zararlarının yanı sıra, ruhsal etkileri de uzun süre devam edebilir. Deprem sonrası yaşanan anksiyete, stres ve travmalar, bireylerin psikolojik sağlığını tehdit eder. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi bilimsel temelli yaklaşımlar, bu psikolojik sorunlarla başa çıkmanın güçlü araçları olarak öne çıkıyor. Dr. Eroğlu, "Bireylerin psikolojik sağlamlıklarını artırmak ve travmanın uzun vadeli etkilerini azaltmak için bu yenilikçi yöntemlerin önemi büyük," diyor.

Deprem Sonrası Psikolojik Hazırlık: Nöroteknoloji ve Yenilikçi Yöntemler

Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak, deprem sonrası psikolojik hazırlık konusunda adımlar atmak zorunda. Nöroteknoloji ve nörogeribildirim gibi gelişmiş teknolojiler, bireylerin psikolojik iyileşme süreçlerini hızlandırabilir ve travmanın etkilerini minimize edebilir. Bu tür bilimsel temelli yaklaşımlar, gelecekte deprem psikolojisi için önemli bir araç olacak.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *