Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, A Haber'de gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Bakan Akar'ın konuşmasından öne çıkanlar:
Biz yaptığımız operasyonlarla ülkemizin güneyinde oluşturulmak isteyen terör koridorunu engelledik. Buna kesinlikle müsaade etmedik, etmeyeceğiz. Diğer yandan herkese YPG'nin PKK'dan farkı olmadığını, bunlarına aynı örgüt olduğunu anlatıyoruz. Buna rağmen bazı müttefiklerimizin YPG'nin PKK olmadığını söylemesi ve onlara çeşitli yardımlarda bulunmaları gerçekten son derece esef verici, son derece kabul edilemez bir durumdur. Bunu her seferinde her toplantıda söyledik, söylemeye devam ediyoruz.
Bizim bildiğiniz gibi terörle mücadele kapsamında, Suriye'nin kuzeyinde hem ABD ile hem Rusya ile 2019'da yaptığımız mutabakatlar var. Bu mutabakatlar çerçevesinde bölgenin teröristlerden arındırılması gerekiyor. Bununla alakalı bize düşen ne varsa bunların hepsini en etkin şekilde yapmak için gayret gösterdik, gösteriyoruz. Muhataplarımızın da bu sorumluluklarını, vadettikleri konuları yerine getirmelerini de acilen bekliyoruz.
MİSLİYLE KARŞILIK VERECEĞİZ
Özellikle şu son dönemde Tel Rıfat ve Münbiç bölgesi tamamen terör yuvasına, terör yatağına döndü. Buradan gelen tacizler binleri aştı. Bunlara karşı biz hiçbir şekilde durmadık, durmayacağız. Yapılması gereken ne varsa bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da misliyle karşılık vereceğiz. Bölgemizde terörün, teröristlerin hiçbir geleceği yok. Bunun herkes tarafından anlaşılması lazım. Bunu tekrar tekrar her vesileyle açıkça, teferruatlı bir şekilde söyledik, söyleyeceğiz. Biz bu mücadelede hiçbir zaman kayıtsız, hareketsiz kalamayız, bu mümkün değil. Operasyonlarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Her şeyin bir yeri, zamanı, taktiği, tekniği, matematiği var. Bu çerçevede biz olayları yakinen takip ediyoruz. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleri, Millî Güvenlik Kurulumuzun aldığı kararlar, Bakanlıklarda yapılan çalışmalar var. Millî Savunma Bakanlığı olarak olayı yakından takip ediyoruz. Yerinde ve zamanında ülkemizin ve hudutlarımızın güvenliği için -bizim için önemli olan bu- bu amaçla uluslararası hukuk ve meşru müdafaa kapsamında yeri ve zamanı geldiğinde tereddütsüz her türlü müdahaleyi yaparız, yapacağız.
Genel çerçeveden baktığımızda bildiğiniz gibi hem Türkiye'de hem Suriye'de toplam 9 milyon civarında Suriyeli kardeşimizin hayatını kolaylaştırmak için elimizden geldiğince destek sağlıyoruz.
Kontrol ettiğimiz bölgelerin güvenli hâle gelmesiyle bir yandan Suriye'nin kuzeyinin bir cazibe merkezine dönüşmesi ve buradan herhangi bir göç olmaması diğer taraftan Türkiye'de yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin bir an önce gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde evlerine, topraklarına dönmeleri için gayret gösteriyoruz.
Nitekim şu ana kadar 500 bini İdlib'e olmak üzere 1 milyon Suriyeli kardeşimiz evlerine ve topraklarına döndü. Biz burada bir an önce insani trajedi son bulsun diyoruz. Burada çok ciddi sıkıntılar var, bunların bitmesini istiyoruz. Bugüne kadar her seviyede, hem dâhili hem harici imkânlarla her türlü gayreti gösterdik, gösteriyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) ile koordineli şekilde insani yardım faaliyetlerimizi sürdürdük, sürdürmeye devam ediyoruz. Bu manada meseleye baktığımızda amacımız Suriye'de istikrarın sağlanması. Temennimiz istikrarlı bir Suriye'nin ortaya çıkması. Bunun bize getirisi sınır güvenliğimiz olacaktır. Bizim üzerinde durduğumuz en önemli işimiz istikrarın sağlanması yönünde her türlü katkıyı sağlamak. Bu şekilde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz, inşallah bu istikamette olayların gerçeklemesini bekliyoruz. Ve tabii ki önümüzdeki dönemde acilen -mümkün olduğu kadar gecikmeksizin- bir anayasanın yapılması, bu anayasaya bağlı olarak bir seçimin ve seçime bağlı olarak meşru bir hükûmetin ortaya çıkmasıyla sınırlarımızın güvenliğinin sağlanması. Diğer taraftan da Sn. Cumhurbaşkanımız ve Bakanlarımız da gerekli açıklamaları yaptı. Yakından takip ediyoruz. Görüşmeler şartlara ve duruma bağlı bir süreç. Biz de süreci bu esaslar dâhilinde yakından takip ediyoruz.
Biz, Suriye dâhil tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne saygılıyız. Amacımız, Suriye'de istikrarın gerçekleşmesi, sınırlarımızın ve halkımızın ve tabii ki Suriye halkının güvenliğinin sağlanması. Ne lazımsa bugüne kadar üzerimize düşeni yaptık. Hem bölgesel hem de uluslararası ortamda yapılan temas ve toplantılarda olduğu gibi bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Biz muhataplarımıza şunu söylüyoruz; kimin ne dediğine değil, bizim ne yaptığımıza bakın. Çünkü burada aktörler ve faktörler çok fazla. Irak'ın kuzeyinde de böyle Suriye'nin kuzeyinde de. Herkes bir şey söylüyor. Atalarımızın söylediği gibi bütün görüşler muhteremdir fakat muteber değildir. Dolayısıyla ne yaptığımıza bakılmasında yarar var.
Ülkemiz, milletimiz, hak alaka ve menfaatlerimizin korunması için ne müdahale gerekiyorsa -terör örgütlerinin önünde, arkasında kim olursa olsun- gerçekten bizi pek ilgilendirmiyor. Yeri ve zamanı geldiğinde yapılması gereken ne varsa bunları yapmakta kararlıyız, azimliyiz, buna da çok şükür muktediriz. Bizim için önemli olan halkımızın ve ülkemizin hak ve menfaatlerinin korunması; halkımızın, milletimizin, topraklarımızın, sınırlarımızın güvenliği. Dost ve müttefiklerimizden beklentilerimiz var. Terör örgütlerine verilen her türlü desteğin bir an önce kesilmesi ve terörle mücadelemize destek verilmesi. NATO dokümanlarında en önemli tehdit unsuru olarak gösterilen şey terörle mücadele. Biz de bunu fiilen yapmaktayız. Muhataplarımızdan beklentimiz bunu anlamaları -bunu anlamaları yetmez- buna göre davranmaları.
SURİYE'NİN KUZEYİNDE TÜRK BAYRAĞI YAKILDI, BUNUNLA İLGİLİ NE SÖYLEYECEKSİNİZ?
Aktörlerin ve faktörlerin çokluğundan dolayı bölgeyi istikrarsızlaştırmak amaçlı provokatif birçok girişim var. Bu da onlardan biri. Biz istikrar derken bazıları istikrarsızlık diyor; biz istikrara yatırım yapıyoruz, bunlar istikrarsızlığa. Biz, millî ve manevi değerlere yönelik saldırıların kabul edilemez olduğunu, bunların hiçbir şekilde izahının da mümkün olmadığını başından beri söyledik. Bölgedeki güvenlik ve huzur ortamının bozulmaması için gayretlerimiz devam edecek, bundan da kimsenin şüphesi olmasın.
ABD İLE F-16 GÖRÜŞMELERİNİN SONUÇLANMASI İÇİN DAHA NE KADAR BEKLEYECEĞİZ? F-35'İN ALTERNATİFİ NE OLUR?
Türkiye'de savunma sanayisinde cin şişeden çıktı. İnşallah uçağımızı da tankımızı da yapacağız. Topumuzu, SİHA'mızı, İHA'mızı, TİHA'mızı yaptık. Sırasıyla uçaklarımızı da yapacağız. O dönem gelinceye kadar biz F-35 almayı planlamıştık ama aksaklık oldu. Bunun üzerine yaptığımız değerlendirmemiz de 40 adet F-16 Blok 70 Wiper tedariki ve diğer yandan 70 adet F-16 uçağımızın modernizasyonu oldu. Bunun resmî bir süreci, ABD ile çerçevesi çizilmiş bir çalışma şekli var. Bu manada 2021'de müracaatımızı yaptık ve süreç başladı. Şu ana kadar ABD üç kez Türkiye'ye heyet gönderdi. Bunlar Aralık 2021'de başladı, Ocak-Mart 2022'de olmak üzere Türkiye'de üç toplantı oldu. Ağustos'ta da askerî heyetimiz ABD'ye gitti ve görüşme yaptı. Bu görüşmelerde muhatabımız olan ABD Savunma Bakanlığı askerî heyeti ile herhangi bir sorun yaşamıyoruz. Bunlar tamamen olayın gerçekleşmesi, yabancı askerî satışlar çerçevesinde programın tamamlanması için gayret gösterdiler, gösteriyorlar.
Yaptığımız bu görüşmelerden elde ettiğimiz geri beslemeler sonucu Sn. Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla siyasi bir heyet ABD'ye gitti ve temaslarda bulundu. O temaslar beklenenden daha olumlu geçti. Dolayısıyla biz şu anda askerî heyetler arasında herhangi bir şekilde bu sürecin olumsuzluğunu değil, olumlu olacağını değerlendiriyor, sürecin devam ettiğini görüyor, teknik detayları tartışıyoruz. Yeni alacağımız uçaklardaki radarlardan, elektronik harp sistemlerinden, simülasyonlardan teknik olarak neler olabilir bunlar çalışılıyor. Beklentimiz; kongre ve Beyaz Saray dâhil uçak tedarikinde sürecin tamamlanması, tamamlanabileceği ve bunu ABD Savunma Bakanı ile dün konuştuk.
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde uluslararası ilişkilerde özne hâline gelen ülkemizin kişilikli, kimlikli politikalarıyla konuyu sürdürüyoruz. Açık ve net, biz hiçbir şekilde şart kabul etmiyoruz. Siz, bize uçakları vereceksiniz ama şu şartla! Neymiş, Yunanistan böyle istemiş. Biz bunu kabul etmeyeceğimizi açık net söylüyoruz. Hem Beyaz Saray'da hem Senato'da yapılacak çalışmalarla bunun düzelebileceğini değerlendiriyoruz, bunu bekliyoruz. Çünkü Yunanistan enterasan bir şeye girdi. Ne teamüllerle ne iş ahlakıyla ne Sn. Cumhurbaşkanımıza Sn. Başbakan'ın verdiği sözlerle izah edilebilir. Bunlar kapı kapı dolaşıp, Amerikalılara gittiler uçak vermeyin diye, Almanlara gittiler deniz altı vermeyin diye. Bunlar ne yaparsa yapsın biz çalışmalarımızı büyük bir ciddiyetle, büyük bir iş birliği içerisinde içeride ve dışarıda sürdürmeye devam edeceğiz. Ve bu satışın; herhangi bir şekilde şarta bağlayarak, geciktirerek, birtakım mazeretlerle süreci uzatarak olumsuz sonuçlanması konusunda şu ana kadar herhangi bir işaret yok. ABD Savunma Bakanlığı, oradaki askerî heyet normal çalışmalarını sürdürüyor, biz de çalışmalarımızı sürdürüp süreci takip ediyor ve ABD'li muhataplarımıza kurumsal tavır sergilenmesini beklediğimizi söylüyoruz. Bireysel olarak o geldi bunu söyledi, şu geldi bunu dedi şeklindeki söylemleri ABD'ye yakıştıramıyoruz.
Türkiye kimdir, nedir, ne yapabilir, nerededir; Türkiye'nin önemi nedir? Ukrayna-Rusya savaşı bunları açıkça gösterdi. Artık kör gözler de gördü, sağır kulaklar da duydu. NATO için de Avrupa için de Amerika için de Türkiye'nin bölgedeki istikrar ve güvenlik bakımından son derece önemli rolü olduğunu herkes gördü.
TAHIL KORİDORU ARZU ETTİĞİNİZ GİBİ İŞLİYOR MU?
Evet. Tahıl koridoru ile ilgili yapılan anlaşma bildiğiniz çerçevede sorunsuz şekilde işliyor. 25 milyon tondan fazla tahıl Ukrayna limanlarında. Bunların güvenli, süratli ve emniyetli şekilde tahsis edilen koridordan çıkışı Ukrayna ve Rusya arasında bir sıkıntı yaşanmadan, anlaşmada da vardığımız mutabakatlar çerçevesinde yürüyor, bir sıkıntı yok. 800 bin tona yakın tahıl sevkiyatı gerçekleşti.
Tabii sevkiyatı hava şartları ve deniz şartları da etkiliyor. Gayet güzel gittiğini uzmanlar söylüyor. Bugüne kadar limanlardan 36 gemi çıktı, 39 gemi de boş olarak Ukrayna limanlarına ulaştı. (vasıl oldu) Hem Rusya hem Ukrayna tarafıyla sürekli temasımızı sürdürüyor ve süreci yakından takip ediyoruz. Müşterek Koordinasyon Merkezi gayet faal şekilde çalışıyor. Sn. Guterres de geldi ve Sn. Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye'ye tekrar tekrar teşekkür etti. Diğer yerlerdeki çalışmaları da gördüğü için bu çalışmanın diğerlerine nazaran çok ileride olduğunu da açıkça orada ifade etti ve Sn. Cumhurbaşkanımıza da saygılarını sunarak ayrıldı. Çalışmanın aksaksız şekilde yürütülmesi için gereken ne varsa hepsini yaptık, yapıyoruz ve inşallah çalışmalar kazasız belasız devam edecek.
RUSYA, DÜNYANIN BÜTÜN TAHIL İHTİYACININ UKRAYNA TARAFINDAN KARŞILANMASININ MÜMKÜN OLMADIĞINI SÖYLEDİ. YANİ RUS TAHILININ DA DÜNYA PAZARLARINA ÇIKMASI İÇİN TÜRKİYE'NİN BİR MÜDAHALESİ OLACAK MI?
Biz konuyu bir anlamda gözlemci olarak takip ediyoruz. Rusya ve Ukrayna ile Bakanlığımızın heyetleri görüşürken ve Rusya ile yaptığımız temaslar sırasında bu da gündeme geldi. Talep değil gündeme geldi. BM ile çalışma mekanizması ortaya çıktı. Şu anda Ruslar ile BM'nin ilgili birimleri bu görüşmeyi sürdürüyorlar. Rus limanlarındaki tahıl-gıda maddesi ayrıca orada var olan kimyasallar ve gübrelerin nasıl, ne yapılacağı konusunda BM ile görüşülüyor, konuşuluyor.
Geçen verdiğimiz brifingde bize; enerji krizi, Rusya limanlarındaki tahıl ve diğer gıda maddeleri, barışa giden süreçte yapılan çalışmalar dâhil, Türkiye olarak her türlü katkıyı sağlayabileceğimizi gördüklerini söylediler. Biz de bize düşen ne varsa söyleyin elimizden gelen katkıyı sağlarız diye söyledik. Nitekim yaptığımız Ukrayna, Rusya, BM tahıl çalışması da enerji krizi de dâhil diğerlerine model olabilecek şekilde. Bunu da BM Genel Sekreteri'ne hatırlattık, takip ediyoruz.
ESİR DEĞİŞ TOKUŞU?
O konuda Sn. Cumhurbaşkanımıza yardımcı olmaları için birçok talep geldiğini ben biliyorum. (Bir çözüm olabilir mi?) Olabilir, Sn. Cumhurbaşkanımızın ve ilgili diğer Bakanlık ve kurumlarımızın yaptığı çalışmalarda sonuç alınabilir. Başlangıçta "Türkiye neden Rusya ile konuşuyor, neden Ukrayna ile konuşuyor?" diye tenkitler vardı ama iki tarafla konuşabilmenin ne kadar kıymetli, değerli olduğunu şimdi herkes gördü.
ABDÜLHAMİD HAN SONDAJ GEMİSİNİN ÇALIŞMALARI TÜRKİYE VE YUNANİSTAN ARASINDA YENİ BİR KRİZ OLUŞTURUR MU?
Biz şunu söylüyoruz; bir taraftan uluslararası hukuk diğer taraftan meşru hak ve hukukumuz çerçevesinde Ege Denizi'nin, Doğu Akdeniz'in iki ülke arasında bir ortak çalışma alanı olması konusunda gerçekten çok samimiyiz ve bunu da hep talep ettik, ediyoruz. Maalesef bunların karşılığını görmüyoruz.
Biz şunu da vurguluyoruz ve görüşme taleplerimiz bir zafiyet olarak algılanmamalı. Diğer taraftan da hakkımızı, hukukumuzu çiğnetmeyiz demek de herhangi bir tehdit değil. Biz normal işimizi yapıyoruz.
Biz diyoruz ki Ege'de, Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta ne kendimizin ne de Kıbrıslı kardeşlerimizin hakkını, hukukunu çiğnetmeyiz, buralarda bir oldubittiye meydan vermeyiz. Orada bunun hesabı, kitabı yapıldı ve şu anda bizim araştırma gemimiz çalışmalarını sürdürüyor. Yörükler-1 bölgesinde TCG GEDİZ fırkateynimiz refakat ediyor. Dileğimiz, temennimiz herhangi bir yanlış yapmamaları. Herhangi bir yanlışlık yaparlarsa misliyle karşılık vereceğimizi herkes biliyor ve herkesin bunu anlamış olması lazım. Bu şekliyle şu ana kadar oradaki faaliyetlerimiz devam etti ve devam etmesini temenni ediyoruz."