Türk Silahlı Kuvvetleri, deneyimli personelini son teknoloji harp gereçleri ile donatmayı sürdürüyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterine yakın zamanda giren denizaltı avcısı P-72'ler de onlardan biri.
TRT Haber'den Doğancan Aksoy'un haberine göre, P-72 deniz karakol uçağının mavi vatandaki görev uçuşu ilk kez görüntüledi. Uçakta 2'si pilot 1'i taktik koordine subayı 8 personel görev alıyor.
P-72, su üstü deniz hareketliliğinin resmini çıkartarak LINK 16 veri sistemi üzerinden deniz ve hava kuvvetleri unsurlarına anlık bilgi veriyor. Deneyimli personel su üstünde olduğu gibi altındaki hiçbir hareketliliği de gözden kaçırmıyor.
Deniz Hava Filo Komutanı Albay Ahmet Özekin, şöyle konuştu: P-72 deniz karakol uçaklarımızın envantere girmesiyle yıl sonuna kadar yaklaşık 12 adet deniz karakol uçağımız olacak. Bu da tüm Akdeniz'de ve bölgemizde en büyük deniz hava güçlerinden birisi olacak. Hatta en büyüğü olduğumuzu söyleyebilirim. Mavi Vatan olarak adlandırdığımız Akdeniz, Ege ve Karadeniz'deki bu gücümüzü Orta Akdeniz ve Batı Akdeniz'e kadar da bu uçakların havada kalış ve menzili sayesinde arttırabileceğiz.
Tespit edilen düşman denizaltı unsurları, P-72 üzerinde bulunan Mark 46 ve Mark 54 torpidolarıyla imha edilebiliyor. 9 saate kadar havada kalabilen uçak, elektronik karıştırmaya ve güdümlü mermilere karşı kendini koruyabiliyor.
Tüm görevlerine ek olarak arama kurtarma faaliyetlerinde de kullanılabiliyor. P-72 deniz karakol uçaklarının üretiminde TUSAŞ, HAVELSAN, ASELSAN ve MİLSOFT gibi birçok yerli savunma sanayi şirketi de alt yüklenici olarak yer alıyor.
Hem su üstü hem de su altı tehditleriyle mücadelede deniz karakol uçakları, kullanıcılarına önemli avantajlar sağlıyor. Yüksek ISR (Intelligence, Surveillance and Reconnaissance/ Keşif, Gözetleme ve İstihbarat) kabiliyetlerine sahip bu platformlar, ticari trafiğin takibi açısından da önemli roller üstleniyor.
Ancak uçakların ASW (Anti- Submarine Warfare/ Denizaltı Savunma Harbi)- AsuW (Anti-Surface Warfare/ Su Üstü Savunma Harbi) kabiliyetleri, havada kalış süreleri ve faydalı yük kapasiteleri, ülkelerin ihtiyaçlarına göre önemli farklılıklar arz ediyor.
Günümüzde artan denizaltı tehdidi kapsamında deniz karakol uçakları bir güç çarpanı olarak görülmekte. Soğuk Savaş sırasında Amerika Birleşik Devletleri’nin, Rus denizaltı tehdidi ile mücadele için denizaltı savunma harbi helikopterleri, uzun menzilli deniz karakol uçakları ve uçak gemisi konuşlu denizaltı savunma uçaklarından müteşekkil bir hava filosundan yararlandığı bilinmekte. Tarihi neredeyse muharip havacılık kadar uzun olan deniz karakol uçakları, her iki dünya savaşında önemli roller üstlendiler. Temelinde bu konfigürasyondaki platformlar, keşif uçaklarından evrildiler. Aslen deniz karakol uçaklarının hala birer keşif platformu olduğu söylenebilir. Aradaki bağıntının daha iyi görülmesi açısından şu örnek faydalı olacaktır: Amerikan Deniz Kuvvetleri, savaş koşulları altında ilk keşif uçuşunu 25 Nisan 1914’de, Veracruz limanı üzerinde gerçekleştirdi. Curtiss C-3 ile gerçekleştirilen bu ilk uçuştan bir kaç gün sonra, yine aynı platform ile hava destek görevi gerçekleştirildi. Soğuk Savaş başladığında, her ne kadar NATO güçlerinin deniz karakol filoları açısından ciddi eksiklikleri olsa da ilerleyen dönemlerde bu eksiklikler giderildi. Deniz karakol uçağı filoları hem niteliksel hem de niceliksel anlamda geliştirildi. Bugün batılı ülkelerce deniz karakol uçakları, mevcut sivil uçaklar ya da askeri kargo uçakları üzerinden şekillendirilmekte. Bunlar arasında doğrudan sayılabilecek ilk platformalar; P-8, Swordfish MPA ve ATR 72MPA gibileridir. Halihazırda sivil kullanımda olan A320 üzerinden bir deniz karakol uçağı geliştirilmesi için de Airbus tarafından çalışılmalar gerçekleştirilmekte.