Bolu Kartalkaya’daki otel yangınında 76 canımızı kaybettiğimize dair gelen acı haber üzerine Türk milletinde insanlık duygusu olan her ferdi derinden yaralamıştır. İhmaller ve tedbirsizlikler yüzünden kaç ailenin ocağına ateş düştü! Oteldeki yangın olayının ilk anından itibaren yaşananlar gözümüzün önünden gitmiyor. Hala da çığlıklar, feryatlar kulaklarımızda yankılanıyor. Oteldeki insanların yangından kurtarılmayı bekleyen çaresizliği hafızamızda derin ve silinmeyecek bir acı bıraktı.
Hayatını kaybedenlere ve onların geride bıraktığı aile bireylerine hepimiz üzgünüz. Allah, bu derin acılar karşısında geride kalanlara sabır, metanet ve güç versin...
Bu yaşanan acının üzerinden daha 24 saat bile geçmeden bir de merhamet, vicdan ve acılar karşısında dayanışma duygularını öldürmüş duyarsız insanlara şahit olduk. 76 canımızı yitirdiğimiz otelin etrafında bazı vurdumduymaz kişilerin davranışları bizi gerçekten daha çok kahretmiştir.
Otel yanıyor, otelin odalarından feryatlar, çığlıklar yükseliyor ve o otelde 76 kişi canını yitiriyor; fakat otelin etrafındaki diğer otelin müşterileri sanki hiçbir şey olmamış gibi kayaklarıyla kaymaya, eğlenmeye devam ediyorlardı.
Orhan Veli Kanık'ın "Anlatamıyorum" adlı şiirindeki gibiydi manzara:
“Bir tarafta ölüm, bir tarafta eğlence
Anlatamıyorum, anlatamıyorum
Bir tarafta ağlayan, bir tarafta gülen insanlar
Anlatamıyorum, anlatamıyorum.”
Hani “Eskiden şöyleydi” diye anlatılır ya yas/cenaze adabı konusunda bazı davranış modelleri... Evet, ben de bunları buradan hatırlatmak isterim. Eskiden bir mahallede, bir apartmanda komşunun cenazesi olduğunda televizyon, radyo açılmaz, herkes kısık sesle konuşur, düğün tarihleri değişir yahut sessiz bir şekilde düğün gerçekleşirdi. Bu durum yas tutana saygının kültürel bir parçasıydı. Eskiden bu saygı kültürü toplumun geneline hakimdi. Fakat görüldüğü gibi bu duyarlılık, toplumun belli bir kesiminin yetiştirilme tarzıyla ortadan kalkmış gibi.
Bir insan, 76 kişinin yanarak, boğularak can verdiği yerde nasıl kaymaya, eğlenmeye devam edebilir ki?
Gerçi bu toplumda, yas tutma kültürünün bozulmasına çanak tutan bazı tiplemeler de benzer davranışlarda bulunmuştu.
Kim mi?
Benzer bir davranışı sergileyen; 6.8 büyüklüğünde depremi yaşamış ve 41 kişinin hayatını kaybettiği Elazığ’a uğrayıp, oradan ailece Erzurum Palandöken'de kar tatili yapmaya giden ve kayak keyfinde sırıtarak pozlar veren Ekrem İmamoğlu’ndan başkası değildi tabi ki. CHP’li kendi yandaşları bile o yas atmosferine yönelik saygısız davranışına çok ağır tepki göstermişti. Ekrem İmamoğlu’nun Bolu Kartalkaya’da yanan otelin etrafında, ortada 76 canın acısı varken kayarak eğlenenlerden farkı yok. Elazığ’da kaybettiğimiz canlara saygısı olmadığı gibi, İBB meclis toplantısında kendisine tepki gösteren AK Partili meclis üyesine ‘Kayak takımı bir tarafına girsin’ (kibarlaştırılmış hali) diyecek kadar terbiyesizleşmişti. Ölenlere saygısı yok, ağzı zaten bozuk... Örnek alanı çoksa gerisini siz düşünün.
76 canımızı kaybettiğimiz Kartalkaya’da yanan otelin etrafında kayarak eğlenen insanlar toplumdaki ayıbımız olmuştur.
Sadece bu ayıp mı?
Bir de sosyal medyada iki ruh hastası kadının, hayatını kaybeden 76 kişinin ardından "Ben zenginlere ağlamıyorum kardeşim. 37 bin TL ver havanı at. 38 bin TL otele para ver. Herkes kaderini yaşar, eceliyle herkes ölür" şeklindeki edepsizliği; kente dışarıdan gelen bazı özel cenaze nakil araçlarının, hayatını kaybedenlerin ailelerinden 100 bin TL'ye varan rakamlar talep etmesi ve yanan otelin yöneticilerinin, 24 saattir çalışan ve otelin diğer binasında dinlenmek isteyen AFAD ekiplerinden ücret istediğine dair iddialar gerçekten yürek yaralayıcı ve toplumun gidişatı adına üzüntü verici bir hadise olmuştur. Acı içinde acı yaşatıyorlar. Yazık...