"Birileri FETÖ’ye, PKK’ya, kendilerine makamlarını tevdi eden küresel baronlara borçlarını öderken biz şühedaya olan gönül, minnet ve şükran borçlarımızı ödemeye devam edeceğiz. Birileri yuvarlak masa etrafında, nasıl oturacaklarının kavgasını verirken, bizler Türk milletini Gazi Paşa Atatürk’ün dediği gibi Türk milletini muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmanın kavgasını vermeye devam edeceğiz. Birileri Ankara’nın yolunu Washington’da ararken, bizler Türklüğün çağları aşan yolculuğunu gerçekleştirmeye devam edeceğiz." ifadelerini kullanan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, şunları kayddetti;
ÜLKE VE ÜLKÜ SEVDALILARININ SESSİZ KALMASI DÜŞÜNÜLEMEZ
"Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla, başlatılan ve gerçekleştirilmeye devam eden Adım Adım 2023, İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma temalı programlarımız kapsamında sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyorum.
Genel Merkezimizden İzmir’imize teşrif eden, çok kıymetli fikirlerini bizlerle ve sizlerle paylaşan kıymetli misafirlerimize teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu vesileyle siz değerli dava arkadaşlarım ile belki biraz da sabrınızı zorlayarak dertleşmek, sizlerle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Dünya ekonomik bir buhranın içinde oradan oraya savrulurken, coğrafyamız insani trajedilerin en vahim haline sahne olurken ülkemizde yaşanan hadiselerin tüm bu gelişmelerden bağımsız değerlendirilmesi elbette düşünülemeyecektir.
BİZ, KAHRAMAN ECDADIN YÜZÜNÜ KARA ÇIKARMAMAYA YEMİN ETTİK
Çevremizde yaşanan her hadisenin; Türkiye’yi ekonomik, sosyal ve kültürel olarak derinden etkilediği bir süreçte, Türk milliyetçilerinin, ülke ve ülkü sevdalılarının sessiz kalması, “bana ne” demesi de düşünülemeyecektir.
İşte böylesine hassas bir süreçte, Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla uzun süredir, bölge- bölge, il-il, ilçe-ilçe hemşerilerimizle buluşuyor, anlatıyor ve zifiri karanlıkları üç hilal ile yara yara ülkülerimize koşuyoruz.
Cumhuriyetimizin 100. Yılına adım adım yaklaşırken, Cumhuriyetimizi kuran iradenin gösterdiği hedeflere koşar adım varırken; Türk milliyetçilerinin gösterdiği fedakârlıklar hiç olmadığı kadar değerli, Türk milletinin ferasetine olan ihtiyacımız ise hiç olmadığı kadar fazladır.
Haçlı tembihiyle bir araya gelenlerin unuttukları, işte bu mücadele azmimizdir.
Teröristlerle verkaç yapıp paslaşmayı tercih edenlerin küçümsediği ise işte bu ferasettir.
Biz Türk milletinin şühedanın ocağına sahip çıkacağına hep inandık.
Biz Türk milletinin; kendisinin ve devletinin haklarına sahip çıkacağına gönülden iman ettik.
Vatan topraklarını tertemiz kanlarıyla sulayan kahraman ecdadın yüzünü kara çıkarmamaya yemin ettik.
ŞÜHEDAYA OLAN GÖNÜL, MİNNET VE ŞÜKRAN BORÇLARIMIZI ÖDEMEYE DEVAM EDECEĞİZ
Ne diyordu şair:
Durup da 'bize ne' demedik bir gün
Korkmadık, yılmadık, düşmedik yorgun
Sıra sıra hapis, kitlece sürgün
Sizin için olduk; sizden ne haber?
Evet;
Biz “bize ne” demedik,
Yorulmak nedir bilmedik,
Mevzu istiklalimiz ise sorumluluktan kaçmadık.
“Neye güveniyorsunuz” diye soranlar oldu.
“Yahu bırakın bu işleri” diye bizlere istikamet çizmek isteyenler de oldu.
Ama susmadık, gerçekleri anlattık, hak bildiklerimizi de anlatmaya devam edeceğiz.
Birazdan da arz edeceğim gibi;
Birileri FETÖ’ye, PKK’ya, kendilerine makamlarını tevdi eden küresel baronlara borçlarını öderken biz şühedaya olan gönül, minnet ve şükran borçlarımızı ödemeye devam edeceğiz.
Birileri yuvarlak masa etrafında, nasıl oturacaklarının kavgasını verirken, bizler Türk milletini Gazi Paşa Atatürk’ün dediği gibi Türk milletini muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmanın kavgasını vermeye devam edeceğiz.
Birileri Ankara’nın yolunu Washington’da ararken, bizler Türklüğün çağları aşan yolculuğunu gerçekleştirmeye devam edeceğiz.
KİRLİ BİRLİKTELİKLER, KİRLİ ZİHNİYETLER...
Birileri silah haline getirdikleri faturalar üzerinden dirliğimize göz dikerken, bizler saflarımızı daha da sıkı tutacak, kirli birliktelikleri meşrulaştıran kirli zihniyetleri ifşa etmekten geri durmayacağız.
Ekonomik dalgalanmalar hepimizi fazlasıyla etkilemektedir. Bugünlerin geçeceği şimdiden bellidir. Ama bundan çok daha vahim bir tehdidin karşımızda durduğunu da görmemiz elzemdir.
Karşımızda aynı hedef birlikteliğinde buluşan ve son yıllarda bu hedef birlikteliklerini eylem birlikteliğine dökenlere gelin hep birlikte bakalım.
Gelin hep birlikte; Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin mimarı olduğu, Milliyetçi Hareket Partisinin varlığıyla vücut bulan, temelleri milyonların besmelesiyle atılan Cumhur İttifakına kimlerin karşı olduğuna bakalım.
Gelin hep birlikte; Cumhuriyet tarihinin en büyük yönetim reformu olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin kimlerin tekerine taş koyduğuna, kimlerin Cumhur İttifakını devirmek için yol arkadaşlığı yaptığına bakalım:
CHP, İP, HDP, GP, DEVA, SP, DP…
Bitti mi? Elbette bitmedi:
PKK, FETÖ, PYD, YPG, IŞİD, DHKP-C ve küresel cinayet şebekesinin meydana getirdiği muazzam bir ihanet blokunun hedefinde Cumhur İttifakı vardır, Milliyetçi Hareket Partisi vardır. Liderimiz Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan vardır.
Bizden istenen ise; görmemek için gözlerimizi kapamamız, duymamak için kulaklarımızı tıkamamız, gerçekleri anlatmamak için ise dilimizi tutmamızdır.
MHP VE MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ'NİN NE KADAR HAKLI OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR
Vesileyle hatırlatmak isterim:
Bir kere bizden bunları isteyenler bizi tanımamış demektir.
Hiç kimse merak etmesin; Türk milleti MHP’nin ve Liderinin ne kadar haklı olduğunu çok net bir şekilde görmektedir.
Hiç kimse merak buyurmasın; bizler de Türk Milleti de her milli meselede mandacı zihniyeti ifşa olanların söylediklerini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini jurnalleyenleri net bir şekilde duymaktadır.
Hiç kimse merak etmesin; Türk milliyetçileri gerçekleri anlatmaya, hak olanı haykırmaya, milli olanı tercih etmeye, millettin karşısında olanları anlatmaya, dili döndüğünce devam edecektir.
Atatürk ilkelerinden uzaklaşan, Türkiye’nin kuruluş ilkelerinden sapan, 15 Temmuz FETÖ’cü hain darbe girişimini “tiyatro” olarak gören CHP’yi görmeyelim mi?
15 Temmuz gecesi darbeci hainlere kök söktüren, ismini tarihe yazdıran Ömer Halisdemir’e “Semih Terzi’nin tersine asıl darbecinin Ömer Halisdemir olduğunu da biliyorsunuz değil mi?” diyerek hakaret eden ve FETÖ ağzıyla konuşan İYİ Parti İl Başkan Yardımcısının söylediklerini duymayalım mı?
CHP’nin seçim bildirgelerinde “yer ve yörelerin özgün isimlerini iade edeceğiz” diyerek PKK’nın taleplerine “evet dediğini, İP Genel Başkanı Meral Akşener’in karşısında Kürdistan propagandası yapılırken gıkını bile çıkarmadığını anlatmayalım mı? Hatırlatmayalım mı?
CHP, İP, HDP ve Saadet Partisinin aynı masa etrafında oturup anayasa hazırlayıp, ilkeler üzerinde anlaştıklarını Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzıyla kamuoyuna ilan etmelerini unutalım mı?
Kılıçdaroğlu’na çok kez sorduk, yine soralım ama HDP ile birlikte ortaklık yaptıkları İP Genel Başkanına da soralım:
- HDP’nin de olduğu masada anayasa hazırlarken hangi ilkeler üzerinde anlaştınız?
- Anlaştığınız “ilkeler” arasında; CHP’nin hazırladığı anayasa taslağında yer alan, Türk milletinin yerine koyduğu “Türkiye Toplumu” tanımı da var mıdır?
- HDP, CHP ve Saadet Partisinin ve sizin temsilcinizin olduğu masada, üzerinde anlaşılan ilkeler arasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun daha önce bir PKK kanalında ifade ettiği, anayasanın değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinin değiştirilmesi de var mıdır?
- Gazetelerde, haber sitelerinde “Atatürksüz Anayasa” olarak kedisine yer bulan ve Kılıçdaroğlu’nun itirafıyla HDP ile birlikte oturduğunuz masada üzerinde anlaştığınız ilkeler arasında Atatürksüz bir Anayasa var mıdır?
Biz soruyoruz cevap bekliyoruz.
Sadece biz sormuyoruz, sizlere bir umut oy veren, pişmanlık duyan İzmirliler de bu soruları soruyor.
Bu rezaletin müsebbipleri cevap versinler: Kimin sırtından kurban kesmeye yelteniyorsunuz?
Her santimine nakış nakış işlenmiş Atatürk’ü yüreğimizden, gönlümüzden ve anayasamızdan silebilme hadsizliğinde nasıl bulunuyorsunuz?
Milli bekamız tehlikedeyken, milli güvenliğimiz tehdit altındayken, milli çıkarlarımız yağmacı zihniyetin hedefindeyken nasıl oluyor da bu milletin yüzüne baka baka yalan söyleyebiliyorsunuz?
SAHNEDEKİ İSİM TUNÇ SOYER'DİR
Elbette unutmayacağız, elbette görmezlikten gelmeyeceğiz, elbette bu gerçekleri hatırlatamaya ve anlatmaya devam edeceğiz.
Bu zihniyetin küçük bir prototipi de İzmir’imiz de sahne almaktadır.
Zilletin İzmir sahnesindeki isim Tunç Soyer’dir.
Seçim öncesinde 3 ayda 98 ayrı vaatte bulunan, seçim sonrası ise bu vaatlerini unutarak birilerine diyet ödemeye soyunan Tunç Soyer tam anlamıyla zilletin simge ismi haline gelmiştir. Ne hazindir ki bu kirli ittifakın kaybettirdiği il güzel şehrimiz İzmir, zamanını çaldığı vatandaşlarımız ise İzmirli hemşerilerimizdir.
Soyer; İzmirliye verdiği hiçbir sözü yerine getirmese de seçimde işbirliği yaptığı marjinal gruplara verdiği bütün vaatlerin takipçisi olmuştur.
Tunç Soyer seçildiği ilk günlerde devlete ve millete karşı işledikleri suçlar sebebiyle KHK ile atılan memurlara sahip çıkacağını, onlara istihdam imkânı sağlayacağını belirtmiştir.
Dün Mehmetçiğin kanıyla kurtarılan İzmir; bugün bir belediye başkanın eliyle terör örgütlerine teslim edilmektedir.
Evet…
Tunç Soyer; İzmirlinin oyuyla elde ettiği gücü, PKK’ya sahip çıkmak için kullanılmaktadır.
Evet… Tekrar söylüyorum. TUNÇ SOYER, PKK’YA KUCAK AÇMAKTADIR.
İstihdam edilmemiş tek bir terörist kalmayıncaya dek uğraşmaya kararlıdır.
Hep birlikte hatırlayalım:
7 Eylül 2019 tarihinde Karaburun’da gerçekleşen 14. Bilim Kongresi’nde PKK’nın siyasi temsilcilerinden biri konuk edilmiştir. İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı; bu organizasyonda Tunç Soyer tarafından coşkuyla karşılanmıştır.
Peki, kimdir Adnan Selçuk Mızraklı?
Hakkında; "Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme" ''Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma" "Terör Örgütü Propagandası Yapmak, Suçu ve Suçluyu Övmek" suçlarından adli makamlarca DOKUZ, İçişleri Bakanlığı'nca ÜÇ soruşturma yürütülen kişidir. Bu sebeple de görevden alınmış ve yerine kayyum atanmış birisidir. Örgütten kaçarak teslim olan bir kadın teröristin itiraflarına göre; dağda yaralanan bölücü militanları, özel bir hastanede gizlice ameliyat edecek kadar inanmış bir PKK taraftarıdır.
İşte bu Adnan Selçuk Mızraklı; Tunç Soyer’in öncülüğünde İzmir’e getiriliyor. Bahsi geçen organizasyonda konuk ediliyor. Üstelik salona girerken kendisi “Her yer Amed! Her yer direniş!” sloganlarıyla karşılanmış; kürsüdeyken de tam olarak şu ifadelerle anons edilmiştir:
“Amed Büyükşehir Belediye Başkanı”!!!
Güzel şehrimiz Diyarbakır’ın adı terörist ağzıyla kirletilirken; Tunç Soyer’in de büyük bir iştiyakla alkış tutuğu da gözlerden kaçmamıştır.
Bu basit bir isimlendirme kazası değil; bilinçli bir ihanettir.
Biz Smyrna’ya İzmir adını koymak için yüzlerce Mehmetçiği kurban verdik.
Bu yüzden de ne İzmir’i Symrna olarak görmek isteyenlere, ne de Diyarbakır’ı Amed olarak görmek isteyenlere; geçit vermeye niyetimiz yoktur.
Ayrıca o toplantıda Tunç Soyer; şu cümleleri sarf etmiştir. “İktidar set çekiyorsa biz üstünden uçmalıyız, tek tipleştirmeye çalışıyorsa biz nehir olup birlikte akmalıyız".
Peki bu nehrin suyunda kimlerin katkısı vardır? Bu nehir kimlerden oluşmaktadır?
Cevap bellidir. Biz söyleyelim:
Devlete seri katil diyen, Ermeni diasporasının tezlerini savunarak Türk milletine katliamcı diyen, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” cümlesini yanlış bulduğunu söyleyen Canan Kaftancıoğlu bu nehrin içindedir.
Roboski Eylemleri’nde Ata’nın heykel ve büstlerini yakanlara; Gazi Mustafa Kemal’in resmini hediye ederek sahte Atatürkçü pozları veren Ekrem İmamoğlu bu nehrin içindedir.
Mustafa Kemal’in benim şehrim dediği İzmir’de PKK’lıları ağırlayan ve onlara destek vermek için Diyarbakır’a gideceğini söyleyen Tunç Soyer de bu nehrin içindedir.
Bir düşünün kıymetli hemşerilerim; Büyük Atatürk yaşasaydı ne olurdu?
Güzel İzmir’ine ihanet edenlere ne tepki verirdi?
İzmir’e başkanlık edip teröristlere sahip çıkanları görseydi, ne derdi?
İktidara geldikleri takdirde, daha birinci haftada –sözde- barış akademisyenlerini görevlerine döndüreceğini söz veren Kılıçdaroğlu için ne hüküm verirdi?
İsmini istismar eden, ihanetleri ve fitneleri için perde yapan bu ruhsuzları nereye sürerdi?
Cevap bellidir. Cevap vicdanlarımızdır. Cevap milli şuurumuzun ta kendisidir.
Hakkınızı helal edin, biraz uzatmış olabilirim.
Ancak çetin yolları aşmakta mahir olan siz cesur yürekli hemşerilerimin bana da sabır göstereceğini biliyorum.
Ve bildiğim bir hususu daha sizlerle paylaşmak istiyorum:
Her birimiz şerefli bir mücadele tarihi olan Milliyetçi Hareket Partisinin mensuplarıyız.
Her birimiz, bazıları itibarsızlaştırmaya çalışsa da; milli beka davasına baş koyan Türk milletinin onurlu mensuplarıyız.
Biz; Türkiye’nin bekası söz konusu olduğunda, beka davasını bütün siyasi düşüncelerin üstünde tutan, milli rotasından hiç çıkmamış, milli duruşundan hiçbir zaman taviz vermemiş insanlarız.
İşte bu şuurlar anlatacağız, işte bu şuurla yüreklere dokunacağız.
Çünkü bizim yolumuz; “Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur” diyen Hünkar Hacı Bektaş-ı Velinin yoludur.
Çünkü biz biliyoruz ki; “Kapı açılır sen yeter ki vurmayı bil. Ne zaman? Bilmem. Yeter ki o kapıda durmayı bil.” diyen Mevlana’nın sözüne kulak veriyoruz.
Çünkü biz; “acı da olsa doğruları söyleyiniz” buyuran; Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in sözlerini rehber edinerek doğrunun peşinden koşuyoruz.
Unutmayınız!
Tarih her şeyi yazacaktır. Birileri bu tarih kitabında “Türk milletiyle olan asırlık hesaplarını faturalar üzerinden yazmaya çalışan” gafiller olarak yer alacaktır.
Hiç şüpheniz olmasın; sizin isimleriniz ise altın harflerle yazılacaktır.
Çünkü; Vatan ve millet sevdasıyla yanıp tutuşan, devlet-i ebed müddet kılan, millet-i ebed müddet yaşatmak için her türlü fedakarlığı göze alan kahramanların isimleri tarih kitaplarının onur sayfalarına altın harflerle yazılacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Sabırla dinlediğiniz için, katılımlarınız için teşekkürlerimi sunuyorum.
Adım Adım 2023; İlçe İlçe Anlatma ve Aydınlatma Programlarımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sağ olun var olun."