Anayasa’nın 68. Maddesini hatırlatan Feti Yıldız şunları ifade etti: “Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partiler önceden izin almadan kurulurlar, Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.
Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez ifadeleriyle faaliyetler alanları sınırlandırılmıştır.
1990 yılından bugüne devam eden süreçte PKK’lı elebaşlarının talimatları doğrultusunda terör örgütü kadroları tarafından kurulan ve devam ettirilen HEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP’den sonra HDP kurulmuştur.
HDP, PKK/KCK bölücü terör örgütünün siyasi alan yapılanmasıdır.
Emniyet ve adli kayıtlarda, kendi beyan ve açıklamalarında görüldüğü gibi HDP’nin, 2015 yılından günümüze, terör olaylarına karışan 16.700 üyesi ve yöneticisi gözaltına alınmış, aralarında eş genel başkanları, milletvekilleri, il-ilçe eş başkanları ve parti üyelerinin de bulunduğu 3 bin 600 kişi tutuklanmıştır.
Bu yapılanma ulusal ve uluslararası hukuk düzenindeki siyasi parti kavramıyla tarif edilemez. Yönetimlerin seçimlerle değiştiği ülkelerde, terörle bütünleşmiş bir siyasi parti varlığını sürdüremez.
Tarafı olduğumuz İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi bu tür odakları himaye etmez. Ülkedeki demokratik rejimi, egemenliği tehlikeye sokacak siyasi projesi olan, siyasi amaçlar için şiddete başvuran siyasi parti için kapatma yaptırımı İHAS’nin hedeflerine uygundur.
Devletin istiklalini tenkise, topraklarının bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik faaliyetlerin odağı olan HDP, özgürlük, barış, çevre, kadın hakları gibi kavramları gerçek amaçlarını perdelemek ve toplumsal taban oluşturmak için ustaca kullanmaktadır.
HDP‘li eş başkanlar “Özerklik Bildirgesi” adını verdikleri bir metni kamuoyu ile paylaşmışlardı.
Öz yönetimin amacını: Ülke topraklarının bir bölümünde yetki devrini PKK adına gerçekleştirmekten ibarettir. Burada merkezi idareden ayrı olarak adalet, güvenlik, sağlık, eğitim konuları ile vergi toplanmasının özerk yapılara bırakılması, Türkçe’nin yanında Kürtçe’nin resmî dil olarak kabul edilmesi, bölge yerüstü ve yeraltı kaynaklarının örgüte ait olması talep edilmektedir.
Siyasi partiler, Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı “Devletin tekliği ilkesini” değiştirmek amacını güdemezler ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar.
PKK/KCK silahlı terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini, bu yöntemleri icra eden örgüt militanlarını ve faaliyetlerini meşru göstermek HDP’li vekiller için günlük sıradan siyasal davranışlardır.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Anayasa ve yasaların çiğnenmesine seyirci kalamaz. İşlenen suçları görmezden gelemez. Demokrasiler bu gibi tehdit ve tehlikelere karşı kendini korur.
PKK/KCK terör örgütü, KCK sözleşmesi üzerinden tesis etmeyi amaçladığı sözde dört parçalı Bağımsız Kürdistan hedefi doğrultusunda parça örgütlenmeleri olarak tarif ettiği yapıyı Türkiye’de KCK/Türkiye olarak adlandırmaktadır. Ülkemize yönelik amaç/hedef ve stratejisini bu yapılanma üzerinden yürütmektedir. HDP de bu yapının içindedir.”