Bakan Soylu’nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"Gözle görülemeyen bir virüs bütün dünyayı dolaştı ve hepimize bir uyarı yaptı. Her sorunu aşabileceklerini sanan müreffeh ülkeler salgından en çok etkilenen ülkeler oldu. Fay hatları, iklim değişiklileri, salgın hastalıklar ülkelerin sınırlarını tanımıyor. Geçen İran Hoy merkezli deprem bizim de Van Başkale'yi etkiledi. Doğal afetlerin etki alanı genişliyor.
Asya kıtası bu tablodan en çok etkilenen kara parçasıdır. Hem bir milyara yaklaşan nüfusu hem de afet deprem ve buna benzer doğal afetlerden en çok etkilenebilecek yüksek riskli bölgeler olarak tanımlanmaktadır. 7 bin 48 afetin yüzde 42'si Asya kıtasında meydana gelmiştir. Afetlerin yol açtığı ekonomik kaybın yüzde 43'ü de Asya kıtasındadır. Doğal afetler kendiliğinden bitecek değildir.
Türkiye'de 1999'da gerçekleşen Marmara depremi bizler için afet yönetiminde bir başlangıç, milat olmuştur. Afet yönetim anlayışımızı afet öncesi, afet anı ve afet sonrası olmak üzere 3 temel başlıkta kurguladık. AFAD Başkanlığımızı kurduk. 2016'da Türkiye Afet Risk Azaltma planı çalışmalarına başladık. 81 il için çalışma planları oluşturuyoruz. 7'sine 2020'in ilk çeyreğinde başladık. 7 il için çalışmaları 2020 sonunda tamamladık. İnşallah 2021 sonunda 81 il için İl Afet Risk Azaltma Planımızı tamamlayacağız.
Her bir ilin afet önceliklerini sıralıyor ve yaşayan canlı bir plan gerçekleştiriyoruz. Her il kendi il afet risk azaltma planını hazırlıyor. Bunun farkındalık, hem de afet öncesi alınacak tedbirler açısından olumlu buluyoruz. 1999'da sadece 50 adet deprem gözlem istasyonu vardı. Bugün 1150 istasyonla Avrupa'nın ikinci deprem gözlem istasyonuna sahibiz. Sadece 2020'nin içinde salgın olmasına rağmen 65 il düzeyi tatbikat gerçekleştirdik. 2020'yi afetlere hazırlık yılı olarak ilan etmiştik. 2020'de Türkiye'nin Afet Risklerinden Azaltılma Platformu ülkemizde ilk kez toplandı.
2021'i afet eğitim yılı olarak belirledik. Nüfusumuz 84 milyon. 51 milyon vatandaşımıza 2021 Afet Eğitim yılında ulaşmayı hedefliyoruz. Şu ana kadar 2 milyon 858 bin 200 vatandaşımıza yüz yüze, 5 bin 60 personelimiz de afet farkındalık eğitmen eğitimi almış. Milyonlarca broşür, afiş hazırladık.
Tüm kurum ve kuruluşlarla, üniversitelerle, STK'larla protokoller imzaladık. Oluşturduğumuz ve ilgili birimlerle çalıştığımız plan sayesinde sahada hiç sorun yaşamadık Allah'a şükür. Afet müdahale kapasitemizi sürekli arttırıyoruz. Afet anı müdahale ve kurtarma konusunda Türkiye olarak dünya ölçeğinde bir kurumsal kapasiteye ve başarıya ulaştığımızı rahatlıkla ifade edebilirim.
Afet sonrası normalleşmede de ciddi bir hıza ulaştık. Hasar tespitleri hızlıca yapıldı ve kalıcı konutların inşası hemen başladı. Elazığ ve Malatya'da inşasına başlanan 26 bin konuttan 8 binini depremin birinci yılında sahiplerine teslim ettik. Geri kalanını da inşallah yıl sonuna kadar peyderpey tamamlayıp afetten etkilenen insanlarımıza teslim edeceğiz.
Devletin en tepesi sayın cumhurbaşkanımızın başkanlığında hakikaten deprem anındaki müdahaleler, deprem sonrası yapılan iyileştirme çalışmaları el birliğiyle gerçekleştirilmiştir. İzmir depremi sonrasında 5 bin konut ve işyerinin temel atma töreni Cumhurbaşkanımızın katılımlarıyla gerçekleşti. Depremin ilk anında kurulan çadırlar en fazla bir ay içinde konteynır kente dönüştürülmektedir. İçinde hayatın normali içinde bulunması gereken her madde vardır. Kalıcı konutların inşasının ardından bu konteynır kentler kaldırılmaktadır.
Gün geçtikçe gayret gösteren sivil toplum sayımız da arttı.
Afetlere karşı dirençli toplum oluşturmak da önem taşımaktadır. Mart 2015’te gerçekleştirilen BM’deki toplantı en önemli etkinlik oldu, belirli bir çerçeve oluşturuldu."