Programa, birçok partilinin ve teşkilatın yanı sıra Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Sinan Ateş, Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanı Turgay Baştuğ, Etimesgut Belediye Başkanı Enver Demirel, Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Başdanışmanı Eyüp Yıldız katıldı.
Milliyetçiler Günü münasebetiyle düzenlenen piknikte konuşan Genel Başkan Ateş, günün önemine vurgu yaptı: “3 Mayıs 1944 hadiselerinin üzerinden 75 yıl geçti.
Bir avuç Türk milliyetçisinin Türk milletinin tarihî ve kültürel gerçekleriyle çelişen yabancı fikir cereyanlarına karşı millî varlığımızı ve değerlerimizi müdafaa için verdikleri onurlu mücadelenin 75. yıldönümünde, 1944 ruhunu unutmuyor, bu destansı mücadelenin kahramanlarını hürmet ve minnetle yâd ediyoruz. 3 Mayıs 1944, Ergenekon’da ateşe hükmedip dağları delen ve tüm engelleri ortadan kaldıran Türk milletinin yenilenen bir iman ve şuurla ayağa kalktığı gündür.”
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Sinan Ateş, Ülkücülere hedefi gösterdi: “Hedef; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yolda, Başbuğ Alparslan Türkeş’in görüşleri ışığında, Bilge Türk Devlet Bahçeli’nin liderliğinde çağlar üzerinden atlayarak ilimde, teknikte ilerlemek, bölgesinde ve dünyada sözü dinlenen büyük devlet olmak, Türk medeniyetini tekrar dirilterek dünyaya adalet ve nizam getirmektir.”
ÜLKÜ OCAKLARI GENEL BAŞKANI SİNAN ATEŞ'TEN ANLAMLI MESAJ
Gönülleri birleşenler! Selam sizlere! Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!
Mitolojik bulutların arkasından sadece siluetleriyle bilsek, tanısak da, tarihin kadim devirlerinin hükümdarları ceddimiz Oğuz Kağan’a, Alper Tunga’ya ve Tomris’e selam olsun.
Atalar mağarasına, yada taşına, kutsal Ötüken ormanına selam olsun.
Tarihe Türklüğü armağan eden Altay dağlarının demircilerine, at binmeyi dünyaya öğreten Hun süvarilerine, askerliği bir sanata çeviren orduların kurt başlı tuğlarına selam olsun.
Türklüğü yüksek şahsiyetleriyle maddeden manaya taşıyan, kılıç hakkını hak için, hukuk için sistemleştiren o ruha, o ruhun kandığı Orkun ırmağına, Orkun ırmağının beslediği Türkistan steplerine selam olsun.
Çin hanına Çin’de, Pers şahına İran’da, Papa’ya Avrupa’nın göbeğinde baş eğdiren, etek öptüren Tabgaçlara, İskitlere, Attila’ya selam olsun.
Vatanı uğruna akan kan, hikâyesi anlatılacak şan ve nihayet şehirlere ilmek ilmek dokunan yüksek kültürün mahsulü Kaşgar’a, Buhara’ya Istanbul’a selam olsun.
Selam size! Üstünüzde bütün bakışlar, Bir gün olur, tarih sizi elbet alkışlar!
Mete’nin ıslık çalan okuna, Bumin Kağan’ın tılsımlı hançerine, Bilge Kağan’ın düşmana savrulan kargısına selam olsun.
Beş bin yıllık serüvenimizde bize eşlik eden dut ağacına, analarımızın heybelerinde Türkistan’dan Anadolu’ya getirdiği laleye, Osmancığın göğsünden yükselen çınar ağacına selam olsun.
Dedem Buğra Han’ın gönlündeki yeniden doğuşa, dedem Alparslan ile Malazgirt’te küffarı boğuşa, Dedem Celaleddin Harzemşah’ta vücut bulan döğüşe selam olsun.
Dombraya, tara, kopuza… Kır ata, doru ata, yağıza… Kayı’ya, Kınık’a, yirmi dört boy Oğuz’a selam olsun.
Selam şanlı mazimize! Selam yarına! Selam zafer ordusunun silahlarına!
Niğbolu’da, Varna’da, Mohaç’ta Türklüğün, güneşin doğduğu yerden battığı yöne doğru kutsal yürüyüşünü baltalamak isteyenlere karşı kazanılmış zaferlere selam olsun.
Miryakefolon’da, Otlukbeli’nde, Çaldıran’da sırtımızı dayadığımız dağı tahkim eden zaferlere selam olsun.
Son Roma kalıntısı Bizans’ı tarihin karanlıklarına gömen şahi topuna, Ulubatlı Hasan adlı yiğide, adına Fatih dedirten Mehmet’e selam olsun.
Çok kılıcın açamadığı kapıları lisanlarıyla açan Fuzuliye aşk olsun, Koca Ragıp Paşa’ya aşk olsun, Şeyh Galip’e aşk olsun. Türk’ün aşkını her iptidai zevkten üstün tutanlara selam olsun.
Türklüğün iki asırlık rücuuna aynı yürek yangınıyla yanan, aynı dert ile dertlenen, aslında tamamı Türklüğün müdafileri bulunan Abdülhamid Han’a, Enver’e, Talat’a, Mehmet Akif’e hep birden selam olsun.
Yesevi Hazretlerindeki inanca aşkımız, Ali Şir Nevai’nin dilindeki Türkçe’ye özlemimiz, Yunus Emre’nin gönlündeki sevgiye hasretimiz, dalga dalga yükseliyor, artıyor. Selamlarımız Türk kokan, Türkçe kokan, yağmurlara dönüyor, Tanrı dağından, Savalan’dan, Erciyes’ten esen rüzgârlara dönüyor.
Ergenekon’da dövülen demiri Çanakkale’de, Dumlupınar’da düşmana karşı süngü eden Mustafa Kemal Atatürk’e,
Ergenekon’un ruhunu ve Kürşad ihtilalini Türk çocuklarına hatırlatan Hüseyin Nihal Atsız’a;
Bir Ergenekon’a daha sığınmak zorunda kalmayalım diye bozkurtlarıyla Rus emperyalizmine direnen Başbuğ Alparslan Türkeş’e selam olsun.
Ey geçmişin yiğitleri! Selam sizlere! Ey yarının şehitleri! Selam sizlere!
Türklüğün gözlerindeki uykuya direniş olan Gökalp’e, Kazan’dan bütün Turan ellere el uzatan, dil veren, işdaş eden Gaspıralı’ya, Türkçülüğü Türklüğün yegâne kurtuluşu kılan Akçura’ya selam olsun.
Önkuzu’ya, Özmen’e, İmamoğlu’na bir ocak hikâyesi yazarak dünyanın en kudurgan devletlerine geçit vermeyen bozkurt soylu ülküdaşlarına, Amerika’nın çocuklarının suikastıyla kervanı dağıtılmak istenen ülkücü hareketin yokluğunda Anadolu’nun güneydoğusunda kök salan bölücülüğe dur demek isterken şehit olan Cudi’nin, Gabar’ın, Dağlıca’nın kahramanlarına selam olsun.
Ahlat’a, İznik’e, Niksar’a, Konya’ya, Alanya’ya Söğüde, Bursa’ya, Edirne’ye İstanbul’a, Ankara’ya; Türk’e başkentlik etmiş, her toprak parçasına selam olsun.
Yaşasın Bakü’nün kaderini Erzurum’la, Taşkent’in bahtını, İzmir’le, Kerkük’ün ikbalini Mersinle, Kırımın istikbalini Giresun’la bir etme, bir tutma azmimiz, irademiz.
Kıymetli ülküdaşlarım,
3 Mayıs 1944 hadiselerinin üzerinden 75 yıl geçti. Bir avuç Türk milliyetçisinin Türk milletinin tarihî ve kültürel gerçekleriyle çelişen yabancı fikir cereyanlarına karşı millî varlığımızı ve değerlerimizi müdafaa için verdikleri onurlu mücadelenin 75. yıldönümünde, 1944 ruhunu unutmuyor, bu destansı mücadelenin kahramanlarını hürmet ve minnetle yâd ediyoruz. 3 Mayıs 1944, Ergenekon’da ateşe hükmedip dağları delen ve tüm engelleri ortadan kaldıran Türk milletinin yenilenen bir iman ve şuurla ayağa kalktığı gündür.
Hürriyet meşalesini tutuşturarak dört bir tarafı işgal edilmiş olan Türk vatanını selamete erdiren Atatürk’ün yaktığı millî ateşin tekrar harlandığı şanlı bir gün, Türk fedakârlık ve kahramanlığının bir volkan gibi kaynadığı kutlu bir tarihtir. Bu manada, rahatlıkla ifade edebiliriz ki 20. asrın Türk milliyetçileri atalarının yüzünü kara çıkarmamış ve millî tarihimiz açısından şerefle hatırlanacak bir imtihan vermişlerdir.