Halk TV'nin yayın siciline bakarsanız, bir yayın organından ziyade ülkede sürekli kaos, kriz ve iç karışıklık arayan bir propaganda mekanizması olduğunu anlarsınız. Ülkede yaratmak istedikleri atmosfer için PKK, FETÖ, DHKP-C gibi terör örgütlerinin katkısı olacağını düşündükleri için olsa gerek onları yayınlarında nasıl savundukları, kara sicillerinde bol bol mevcuttur. Gün geldi sınır içi ve ötesi terörle mücadeleye karşı çıktılar, gün geldi Suriye'deki terör örgütü PKK'nın kolu PYD/YPG güzellemeleri yaptılar, gün geldi darbe girişim akşamı TRT'nin silah zoruyla okuduğu 15 Temmuz hain darbe bildirisini gönüllü okudular, gün geldi Azerbaycan'ı aşağıladılar, gün geldi KKTC'yi kurtaran mücahitlere saldırdılar, gün geldi ekranlarında terör örgütü DHKP-C marşı okudular ve onların teröristlerini savundular, gün geldi TSK'nın terör örgütü PKK'ya yaptığı operasyonu "Genelkurmay'dan PKK'ya hain operasyon" başlığıyla duyurdular, gün geldi terör örgütü PKK'nın canlı yayınına bağlandılar… Gün geldi hangi ihaneti gerçekleştirmediler ki?
Birbirinden takıntılı, saplantılı, psikolojik problemleri had safhada olan program sunucuları, yorumcuları ve yazarlarıyla da bu mekanizmasını sürekli işletmektedir. Cumhur İttifakı'nı devirebilmek, yıpratmak ve itibarsızlaştırmak için her türlü iftira, yalan metodunu denerken, CHP ve uzantılarının beş paralık politikalarını savunmak için ise kılıktan kılığa giriyorlar. Birçok rezaleti barındıran CHP'li belediye başkanlarından "beslenme düzenini" sürdürebilmek için her türlü kara propagandayı yapıyorlar. İnsan olsalar yaptıklarından utanırlar ama böyle bir değer yargısı taşımadıkları için utanmıyorlar. Bolu yangınından sonra çıldırmış gibi Turizm ve Kültür Bakanlığı'na saldırıyorlar ama yangın öncesi ve sonrası rezalet derecedeki ihmalleri, rezillikleri ortaya çıkan ve resmen otel yangınına onay veren Bolu Belediyesi'ne toz kondurmuyorlar. Sürekli feryat, figan eşliğinde çirkeflik yaparak suç bastırıyorlar. Sürekli Ekrem İmamoğlu'nun ağzının içine "Koş dese koşsak", "saldır dese saldırsak" diye bakıyorlar. Son feryat ettikleri gözaltı-tutuklama da meşhur "Pavlov'un Köpeği" deneyindeki gibi davrandıkları için başlarına gelmiştir.
Ekrem İmamoğlu, İBB, Esenyurt ve Beşiktaş belediyeleri ile İmamoğlu'nun kendisi hakkında yürütülen bazı soruşturmalarda bilirkişi olan kişiyi hedef gösterince, Halk TV'de bu bilirkişiyi hedef alan yayınlara başlamış ve izni olmadan ses kaydını yayınlamışlardı. Bu da suç unsuru olduğu için kaos peşindeki bu kanalın program sunucuları, yorumcuları ve yöneticileri hakkında doğal olarak soruşturma başlatıldı. Nerede zirzop var, bunun için kendini parçalıyor.
Kendi yandaşları bile bunun suç olduğunu ifade etti diye, kudurmuş gibi şimdi onlara saldırıyorlar. Fatih Portakal “Birinin konuşmalarını izinsiz bir şekilde kayda almak, yayınlamak ve hedef göstermek TCK'da suç unsuru. Bunu her gazeteci bilir. Barış'ın, Serhan'ın, Seda'nın bunu bilmemesi mümkün değil.” dedi diye. Fatih Altaylı "Herhangi birinin sesini bilgisi dışında ve izni dışında kaydedip ve yine izni dışında yayınlamak yasal olarak doğru olmayan bir iş. Bu soruşturmanın açılmasında hiçbir yanlış taraf yok." dedi diye… Levent Gültekin "Az buçuk gazetecilik bilen herkes izinsiz bir kayıt yapmanın suç olduğunu ve bunu yayınlamanın suçu 2 katına çıkardığını bilir." dedi diye… Kendi mahallesinde linç ediliyor. Oysa bu üç isim de azılı hükümet ve Cumhur İttifakı düşmanı.
Halk TV Türkiye'de kaos, kriz ve iç çatışma alanı yaratmadan terbiye edilmelidir. Yazımı bitirmeden Halk TV sahibi olan İngiliz Cafer Mahiroğlu'na bu fotoğrafı hatırlatmak istiyorum. Londra'da oturduğun bu kişiler içinde PKK'lı ve uyuşturucu baronu olanlar var mı? Bilmek, öğrenmek istediklerimiz var.
Basın özgürlüğü her zaman lazım ama derdi gerçekten basın faaliyeti yapanlar için…