CAYDIRICI ETKİN GÜÇ“Türkiye’ye yönelik aleni veya gizli husumet sadece ABD ve güdümündeki ülkelerle sınırlı değildir” diyen Vahapoğlu, “Tüm bu gizli veya aleni husumeti frenleyen güç, TSK’nın caydırıcı, etkin ve saygın konumu ile milli birlik ve beraberliğimizin bozulmamış olmasıdır” dedi.MİLLETİN DÜŞÜNCESİVahapoğlu, PKK ve türevlerinin ABD, AB ve NATO üyesi ülkelerce desteklenmesi üzerine MHP Lideri Bahçeli’nin “Türkiye seçeneksiz değildir. Türkiye çaresiz değildir. NATO'yla var olmadık, NATO'suz da yok olmayız” şeklindeki sözlerinin Türk milletinin tepki ve düşüncesinin siyasi yansıması olduğunu vurguladı.YÖNLENDİRİLMİŞ GÖÇSuriye iç harbi ile zirve yapan bir ‘düzensiz göç’ ve Afganistan kaynaklı bir ‘yönlendirilmiş planlı göç’ ile karşı karşıya olunduğuna da işaret eden Vahapoğlu, bu kapsamda TSK’nın sınır ötesi müdahalelerinin Türkiye’nin öz savunmasının bir gereği olduğunun altını çizdi.BURSA-Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına 2023 Mali Yılı Milli Savunma Bakanlığı Bütçesi üzerine söz alan ve bütçeye “evet” oyu vereceklerini açıklayan Bursa Milletvekili Dr. Mustafa Hidayet Vahapoğlu, TBMM kürsüsünden çarpıcı açıklamalar yaptı. TBMM Milli Savunma Komisyonu ile Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Üyesi Milletvekili Dr. Vahapoğlu, Doğu Blokunun dağılmasının ardından “Neoconlar”ın güdümündeki ABD ve yedeklediği AB ve Japonya ile Anglosakson ülkelerin küresel bir hegemonya inşa etmek adına milli devletleri hedefine alıp, saldırıya geçtiğini söyledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin de hedef ülkelerin başında geldiğine işaret eden Vahapoğlu, “Kendilerinin kontrolünde olması kaydıyla küreselleşme teşvik edilmiş, milli ve üniter devletler öncelikli hedefler haline getirilmiş, dinler, mezhep ve meşrepler ile diğer alt kimlikler tahrik edilmiş ve vahşi-yıkıcı istilacılığın tüm oyunları sahnelenerek Asya, Ön Asya, Afrika’nın Kuzeyi ve Güney Amerika yeniden dizayn edilmeye çalışılmıştır” dedi.Vahapoğlu, günümüzde yaşanan belirsizlikler ve risklerin temelinde tek kutupluluğu sürdürme çabasındaki ABD ve bunu kabul etmeyen Rusya ve Çin ile destekçisi ülkeler arasındaki çekişmenin yattığını belirtti. Bu süreçte ABD’nin yeni jeopolitik düzeni tek başına kuramayacağının farkında olduğunu ifade eden Vahapoğlu, “Bunun için AB ve Japonya ile Anglosakson ülkeler dışında kalan Türkiye gibi müttefiklerini yorarak-bu kelimenin altını çizerek söylüyorum- kendisine sürekli tabi tutma çabasındadır” diye konuştu.
HUSUMETİ FRENLEYEN“Türkiye’ye yönelik aleni veya gizli husumet sadece ABD ve güdümündeki ülkelerle sınırlı değildir” diyen Vahapoğlu, şöyle devam etti:“İlhakını hiçbir zaman tanımayacağımız Kırım’dan dolayı denizden sınırdaş hale geldiğimiz Rusya, Türk düşmanlığını milli kimliğini koruma vasıtası haline getirmiş olan Ermenistan, aynı dinin mensubu ve aynı peygamberin ümmeti olduğumuz halde söz konusu Ermenistan hatta Yunanistan veya Kıbrıs Rum Kesimi olduğunda Türkiye karşıtlığını aleni olarak ortaya koyan İran ve Suudi Arabistan ile diğer bazı İslam ülkeleri, körfezdeki beylik düzeyindeki şehir devletçikleri, Fırat ve Dicle’nin kaynağını elde etmek zorunda olduğuna inanan Irak ve Suriye, Türkiye’nin bir bölümünü ‘vadedilmiş topraklar’ olarak gören İsrail, 1821’den bu yana Türkiye aleyhine 3 kat büyümüş olan Yunanistan ve vatandaşı olan soydaşlarımızı ülkelerinden atan Bulgaristan tarafından da yürütülmektedir. Tüm bu gizli veya aleni husumeti frenleyen güç, Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcı, etkin ve saygın konumu ile milli birlik ve beraberliğimizin bozulmamış olmasıdır.”TEHDİT KONSEPTİTürkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tehdit konseptini detaylandıran Vahapoğlu, şunları kaydetti:“Küresel güç konumundaki devletlerin bazı ülkelerin sınırlarını yeniden çizme veya bölgeleri yeniden tanzim etme gayretleri, Terörizm-Uluslararası terörizm, siber terörizm, Etnik, dini ve mezhep kökenli tahrikler ve çatışmalar, Devletlerarası savaşlar, yeni devletlerin kurulması ve sınırların yeniden belirlenmesi taleplerinden kaynaklanacak anlaşmazlıklar, Küresel düzeyde enerji ve su kaynaklarını kontrol etme gayretleri, İç savaş, soykırım ve benzer diğer büyük çaplı şiddet olayları, Bölgemizdeki halkların militarize olma eğilimleri, Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların gizli imali ve yaygınlaşması, Sınırları aşan örgütlü suçlar, Kitlesel göçler, açlık, yoksulluk, bulaşıcı hastalık ve çevre sorunları, yaygın hastalık tehdidi, Ekonomik ve sosyal tehditler ve riskler dikkate alınması gereken konulardır. Ülkemiz özellikle 1991’de doğu blokunun dağılması süreci ile başlayan, Soros’un renkli devrimleri ile süren ve Arap Baharı operasyonları kapsamındaki Suriye iç harbi ile zirve yapan bir ‘düzensiz göç’ ve Afganistan kaynaklı bir ‘yönlendirilmiş planlı göç’ ile karşı karşıyadır…”Vahapoğlu, Yunanistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye ile bu ülkelerdeki terör örgütlerinin de müdahil olduğu ‘göç olayları’nın dikkatten kaçırılmaması gerektiğine de vurgu yaptı. Terör ve düzensiz göçle mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşmasının 51. maddesinden doğan meşru müdafaa hakkı kapsamında gerçekleştirdiği sınır ötesi müdahalelerin Türkiye’nin öz savunmasının gereği olduğunu dile getirdi.
HALKIN İSTEĞİ“Buna karşılık yaşanan temel sorun Marksist Leninist bir terör örgütü olan ancak günümüzde vahşi kapitalizmin uşaklığını yapan PKK ve YPG-PJAK vs gibi türevlerinin arkasında özellikle NATO’da ittifak halinde olduğumuz ve bizim müttefik olduğumuzu sandığımız ülkelerin çıkmasıdır” diyen Vahapoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:“PKK ve türevlerinin elinde üretici ülkenin bilgisi ve izni dışında kullanılma imkânı olmayan silah ve mühimmat bulunmaktadır. ABD’nin PKK’ya verdiği destekle Suriye topraklarında oluşturulmaya çalışılan terör koridoru, BM sözleşmesinin verdiği yetkiye dayanılarak Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı sınır ötesi harekâtlar ile engellenmiş ve tarafların oyunu bozulmuştur. Ayrıca yurt içine yönelik yapılan Pençe, Kıran, Kapan ve Yıldırım operasyonları ile de önemli miktarda teröristi etkisiz hale getiren temizlik harekâtları gerçekleştirilmiştir. PKK ve türevlerinin ABD ve AB ile Türkiye’ye aleni ya da gizli husumet duyan ülkelerce siyaseten desteklenmesi, eğitilmeleri, donatılmaları, ihtiyaç duydukları her türlü silah, mühimmat, araç gereç ve sahte belgenin temin edilerek verilmesi Türkiye’nin bekasına yönelik ciddi bir tehdittir. NATO/Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 5'inci maddesinde belirtilen hükümlere rağmen, MHP Lideri Sn. Devlet Bahçeli’nin ‘Türkiye'ye silah ambargosu uygulayan, terörizme çanak tutan sabıkalı ülkelerle bir ve beraber olmamız akıl harcı mıdır?’ diye sorması ve ‘Türkiye seçeneksiz değildir. Türkiye çaresiz değildir. Eğer şartlar içinden çıkılmaz hale bürünürse NATO'dan ayrılmak bile alternatif bir tercih olarak gündeme alınmalıdır. NATO'yla var olmadık, NATO'suz da yok olmayız’ şeklindeki sözleri aynı zamanda Türk milletinin bu yöndeki tepki ve düşüncelerinin siyasi yansımasıdır.”TÜRKİYE’DEN TALEPLERİYunanistan’ın Türkiye’ye yönelik uyguladığı, dozu sürekli artan gerginlik stratejisine de değinen Vahapoğlu, komşu ülkenin bu tavrının Atlantik destekli olduğunu hatırlattı. Vahapoğlu, şöyle devam etti:“Türkiye’den Anayasasını değiştirerek sözde yeni kurucu halklara yer verilmesi, ve Üniter yapısını terk etmesi, Ermenistan’ın taleplerinin karşılanarak Sivas’tan başlayıp İskenderun’a inen hattın doğusunun İskenderun körfezini de içine alacak şekilde Ermenistan’a terk edilmesi, Kıbrıs’ın Rumlara dolayısıyla Yunan’a terk edilmesi, Güneyimizde Akdeniz’e çıkışı olan kukla bir PKK terör devletinin kurulması, Adalar Denizi ve Akdeniz’de Seville haritasının geçerli kılınması, Yunanistan’ın karasularını 12 Mile çıkarması, İstanbul’da Vatikan benzeri bir ‘Ortodoks Rum Devletinin’ yani Doğu Roma İmparatorluğunun yeniden inşası, Akdeniz ve Adalar Denizindeki Münhasır Ekonomik Bölge Hak ve İddialarımızdan tamamen vazgeçilmesi, mavi vatan ve mavi gökyüzünden vazgeçilmesi, Azerbaycan ve Türk Dünyası ile ilişkilerde Atlantik ve AB ülkelerinin rehberliğinde hareket edilmesi, Türk dünyası ve Asya ülkeleri ile hak ve menfaatlerimiz bile olsa ilişki kurulmaması, Montrö rejiminin değiştirilmesi, vs, vs, vs gibi talepler gündemdedir. Bunlar Doğu Bloku’nu temsil eden Çin ve Rusya için de çoğaltılabilir.”BOYUN EĞMEYECEĞİZTürkiye’yi hedefe alan ülkelerin amaçlarına ulaşabilmek için terör örgütleri, Gezi Olaylarında yaşandığı şekliyle dış destekli sivil oluşumları, mahrem arşivlerimizin çalınarak hasım ülkelere iletilmesi, TSK-MİT dahil kritik kurumlar üzerinde kumpasları, sipariş üzerine eylem yapan kişi ya da grupları, etnik, mezhep ve meşrep tahrikleri, finans ve döviz oyunlarını, medya, sinema ve sanal alemi, özellikle milli ve yerli grupların şeytanlaştırılması, dokunulmazlığı olan kürsülerden barış çağrısı altında TSK’nın silah bırakmasını, TC Devletinin terör örgütüne teslim mahiyetinde masaya oturtulması dahil kuralsız-ahlaksız konuları ve metotları yani hibrit/melez savaş yöntemlerini kullandığına işaret eden Vahapoğlu, “Türkiye bugüne kadar olduğu şekliyle ne ABD, ne AB, ne Rusya, ne Çin’in jeopolitiğine boyun eğmeyecektir” dedi.Vahapoğlu, Türkiye’nin bugüne kadar yaptığı üzere kendi jeopolitiğini merkeze alarak karar geliştireceğini ve pozisyon-tavır alacağını vurgulayarak, ‘Bunun için elindeki en önemli imkanlar; vatandaşın güven ve kararıyla oluşturulan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Peygamber Ocağı gördüğümüz Türk Silahlı Kuvvetleri ve vatandaşımızın engin sağduyusu ve desteğidir” şeklinde konuştuSOSYAL HAKLARBu arada Dr. Vahapoğlu, partisi adına yaptığı bütçe konuşmasında halkın da gündeminde olan konu ve talepleri gündeme getirdi. Vahapoğlu, şunları söyledi:“Kahraman ordumuzun geçmişte olduğu gibi ‘ruhen asker’ personele ihtiyacı olduğundan hareketle askeri liseler ve astsubay hazırlama okullarının yeniden açılması ve bu konuda maliyet fayda analizinin yapılmaması, Terörle mücadele ve jeopolitik konumumuzdan kaynaklanan ihtiyaçlar dikkate alınarak Askeri hastanelerin bir an önce açılması, Subay, astsubay, uzman çavuş ve sözleşmeli personel ile emeklilerinin görevde katlandıkları zorluk ve aldıkları risk ile maruz kaldıkları tehdit ve tehlikelere uygun olarak maddi imkanlarının yeniden değerlendirilmesi, Emekli binbaşıların devletimize yük getirmeyecek haklı taleplerinin karşılanması, Resen emekli edilmişlerin dosyalarının yeniden incelenerek varsa hak sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesi, itibarlarının iadesi, Kamudaki sözleşmelilerle birlikte uzman erbaşların da kadroya geçirilmeleri, Terörle mücadelede yaralanmalarına rağmen malul sayılmayan gazilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi, Şehit yetimlerinin tamamına kamuda istihdam imkânının verilmesi, Şehit ve Gazi yakınlarından istihdam edilenlerin eğitim durumlarına göre kadro ve derecelerinin yeniden düzenlenmesinin önündeki idari engellerin kaldırılması, Muharip gazilere ödenen şeref aylığındaki farklılıkların giderilmesi, Savunma sanayinin stratejik önemi esas alınarak özelleştirme anlayışının dışına çıkarılarak MKE gibi kamu kuruluşlarının daha fonksiyonel ve üretken hale getirilmesi için gerekli tedbirlerin artırılması, Sözleşmeli askerlik yapanların sözleşmelerinin bitiminde kamuya yerleştirilmesi hususuna işlerlik kazandırılmasının yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetlerinin muharip yapısını, saygınlığını, caydırıcılığını, personelinin niteliklerini, sahip olduğu teknik imkanları artırıcı her türlü önlem alınmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin dünyanın en caydırıcı ordularından biri haline getirilmesi Türkiye’nin gerçeklerinin bir gereğidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Milli Savunma Bakanlığı bütçesine evet oyu vereceğimizi belirtir, hayırlı olmasını dilerim.”