Kalkın dostlar, yarın devam ederiz rahatımıza, eğlenmemize, uyumamıza. Ama bugün kalkalım, uyanalım. Bizi bekler birileri, en azından isimlerini anmalarını dilerler, duymaz mısın? Hem de yıllardır haraylanır, sen ses veresin diye. Evet, şimdi sen ses ver Türkiye. Bu ses tepeden tırnağa kinle silahlanmış Türk illerimizi baştan başa, işgal edenlere karşı isyan ve sitem sesidir. Bu ses Doğu Türkistan’ın, Tebriz’in, Karabağ’ın, Kerkük’ün sesidir. Bu öyle bir işgal ki, Doğu Türkistan’da bayrağını, Tebriz’de atasını, Karabağ’da toprağını, Kerkük’de kimliğini almak isteyenlere karşı isyan edenlerin sesidir. Seninle aynı saflarda yer tutup politika yapanlardan beni koru diyenlerin sesidir. Beni dost edindiklerin düşman biliyor. Onlara düşman ol demiyorum, ama beni de hatırla. Beni yüzüstü bırakma diyenlerin harayıdır.

Haray bir çığlıktır. Haray bir imdattır, duyurudur, sesleniştir. Dinleyin beni diyen ve bu uğurda yardım isteyenlerin, kömek bekleyenlerin sesidir. Bu ses ; Abbas Lisani, Doktor Latif Hasani, Siyamek Mirzayi, Hekime hanım Ahmedi’nin ve milyonların sesidir. Abbas Bey, Azerbaycan Milli Hareketinde ağırlığı olan, özellikle gençler arasında çok sevilen ve geniş çevresi olan kanaat önderidir. Mücadelesini bütün alanlarda sürdüren Abbas Bey’in evi birçok toplantıların ve önemli kararların merkezi haline gelmiştir. İşte haray kelimesi yakın dönemde bu evlerden yükselmiştir.

Evinden alınarak nereye götürüldüğü belli olmayan Abbas Lisani’den hala haber yoktur. İran istihbarat servisi tarafından kaçırılan ve yeri belli olmayan Abbas bey hakkında ailesine hiçbir bilgi verilmemektedir. Abbas beyi yalnız bırakmak orada olan insanlarımızı, kimliğimizi, varlığımızı yalnız bırakmaktır. Haray diye çığlığını duyurmaya çalışan Abbas Lisani’yi yine aynı şekilde haray diye bağıran Türk milliyetçileri duyacak ve imdadına yetişecektir. Ama şimdi Abbas Lisani bey timsalinde Güney Azerbaycan yalnızdır, yalnızlığa terk edilmiştir. Elbette ki, Türk milliyetçileri için Güney Azerbaycan ve diğer işgalde olan illerimiz hassas konudur. Fakat bu yeterli değildir. Bunun için en azından bazı resmi mercii ve makamların ilgilenmesi lazımdır. Bu ilgi Abbas bey gibilerin hayatı tehlikesinin ortadan kalkmasına sebep olur. Abbas beyin ve Güney Azerbaycan aktivistlerinin tek isteği özgürce kendi dillerinde konuşmak, eğitim almak ve kimliğini yaşamaktır

Abbas Lisani’nin durumunun bilinmemesi onun hayati tehlikesi olduğu ve İran rejiminin onu ortadan kaldırma planının olduğunu ortaya koymaktadır. Bir tutuklunun temel haklarından biri olan avukatıyla görüşmek veya sağlığının ailesine bildirilmesi ve kendisiyle ilgili bilgi vermesi insan haklarına saygıyla yaklaşılan ülkelerde sıradan bir durumdur. İran gibi ülkelerde bundan bahsedilemez. Abbas bey tehlikede… Abbas bey susturulamayan fakat yok edilmeye çalışan sesimizdir. Dışişleri ve ilgili kurumların Abbas beyi sordurması ve son durumunu öğrenmesi vazifesini üzerine almalıdır. Çok geç olmadan bu sese kulak ver Türkiye. Çünkü:

HARAY HARAY MEN TÜRKEM.

HARAY HARAY MEN GÜNEY

AZERBAYCAN’IM.

HARAY HARAY MEN ABBAS

LİSANİ’YİM.