Donald Trump, ABD’nin DAEŞ’a karşı başarılı bir mücadele verdiğini savunarak “DAEŞ’a karşı çok büyük bir iş yaptık. Dünyanın o bölgesinde sayıları çok az kaldı ve önümüzdeki 30 gün içinde hiçbiri kalmayacak.” şeklinde bir açıklamada bulundu. Trump’ın bu açıklamasına inanırsanız ABD’nin Irak ve Suriye’yi güvenli bir yer haline getirdiği, ülkenin terör gibi sorunlardan arındırıldığına da inanabilirsiniz. Ancak, sahadaki durumun öyle olmadığı gizlenemeyecek bir gerçek.

ABD, Irak ve Suriye’de yanına aldığı “koalisyon güçleri” ile birlikte 2015’ten bu yana “DAEŞ’e karşı mücadele” veriyor. ABD’nin resmî kurumlarından da yapılan açıklamalarda DAEŞ’in Irak’taki egemenliğinin tamamen sona erdirildiği, Suriye’de ise çok küçük birkaç alana sıkıştığı ifade ediliyor. Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus var: DAEŞ mensuplarının gerçekten yok edildi mi, yoksa militanlar yer altına mı indi? Bazı ABD’li yetkililer, DAEŞ üyelerinin şimdilik halkın arasına karışıp gizlendiğini, tekrar faaliyete geçmek için uygun yer ve zaman kolladığını iddia ediyor. Eğer bu varsayım sahadaki gerçeği yansıtıyorsa, Trump’ın “30 gün içinde hiçbiri kalmayacak” şeklindeki açıklaması gerçeğin gizlenmesi anlamına gelmez mi?

Şahsen, Trump’ın bu iyimser yaklaşımının sağlam bir temeli olmadığını düşünüyorum. Zira kabul etmek gerekir ki, yıllardır hem Irak hem de Suriye’de binlerce mensubuyla faal olan bir terör örgütünün kökünün kazınması, ABD’nin yaptığı gibi sadece hava bombardımanları ile erişilecek bir başarı değil. ABD’nin piyon olarak öne sürdüğü PKK/YPG teröristlerinin DAEŞ’e karşı “savaştığı” söylemi ise zaten inandırıcı değil. PKK/YPG’nin asıl derdinin Fırat’ın doğusunda kendilerine bir devletçik kurmak olduğu, bunu sağladıktan sonra ne Suriye’yi ne de ABD’nin çıkarlarını önceliğine almayacağını herkes biliyor.

ABD’den gelen “DAEŞ bitti bitiyor, ancak biz bir süre daha burada kalmalıyız” mealindeki açıklamalara Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan cevap gecikmedi. Dün açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı, “Hâlâ etkinlik gösterdiği 150 kilometrekarelik alandan söz ediliyor. Tüm mesele buysa DEAŞ unsurlarını derhal etkisiz hale getirmeye hazırız.” diyerek ABD’nin Suriye’de kalma bahanesinin anlamsızlığını ve hedef saptırma girişimi olduğunu adeta ifşa etmiştir.

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarının sadece PKK/YPG karşısında değil DAEŞ karşısında da önemli kazanımlar sağladığı dikkate alınırsa, Türkiye’nin geri kalan DAEŞ unsurlarını temizleme iddiası ABD’nin bunu sağlama ihtimalinden çok daha inandırıcı. ABD’nin Suriye halkı gözündeki “işgalci” algısının Türkiye açısından geçerli olmayacağı ve Türkiye’nin Afrin ve doğusunda olduğu gibi “kurtarıcı” olarak algılanacağı unutulmamalı. Sadece bu algı bile, Türkiye’nin Suriye’nin geleceği için ABD’den daha fazlasını vaat ettiğini anlamaya yeterli.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılan Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonun birkaç gün içinde başlayacağına dair açıklamayla Türkiye, Suriye’nin terörden arındırılması konusundaki kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. Diğer yandan Erdoğan ABD’ye şu mesajı veriyor: “DAEŞ gerekçesiyle Suriye’deki varlığınızı uzatmayın, geride bıraktığınız yığını biz temizleriz”. Türkiye daha önce de benzer bir girişimde bulunmuş, Rakka operasyonunda ABD’nin yanında yer almayı teklif etmişti. ABD ise operasyonun SDG ile yapmayı tercih etmişti.

Fırat’ın doğusuna başlatılacak TSK operasyonu, terör devleti girişimini sona erdirmekle kalmayacak, ABD’nin SDG/ YPG tercihi ile nasıl oyalanmış olduğunu da ortaya koyacaktır. Daha önceki operasyonlarda gösterilen başarıların Fırat’ın doğusunda da devam ettirilmesiyle hem Türkiye’nin güvenliği tahkim edilmiş olacak hem de Suriye’nin yıllardır beklediği istikrar ve huzurun tesisi için de önemli bir adım atılmış olacaktır. Türkiye’nin güvenliği komşularının da güvenlik ve istikrarına hizmet edecektir.