Bu oyuna ‘futbol’ dersen
TÜRKİYE Süper Lig’in en az gol pozisyonu üreten takımı ile en az pozisyon üreten ikinci takımından biri şampiyonluk yolunda adım atmak, diğeri ligin dibinden kurtulmak için ‘kazanmak’ amacıyla sahaya çıktı. Birisinin parasızlık artı UEFA cezasından transfer tahtası kapalı, kendini toparlamanın yolunu arıyor, diğeri de olmayan para ile yeni transferler yapacağını iddia ediyor. İki takımın ortak paydası Fatih Terim… Deneyimli çalıştırıcı yıllar önce işe başladığı MKE Ankaragücü’ne, şampiyonluklar yaşadığı Galatasaray’la rakip oldu. Her iki takım için de aslında tek tek çare üç puandı. Aynı hedefle sahaya çıkan takımların kadro kalitesi ve futbolcu zenginliği ise üst düzeyde dengesizdi. Birinin maç öncesinde kadro dışı bıraktığı tek futbolcu,rakibinin tüm takımını alıp üzerine, yeni birtakım kuracak kadar ‘değerli’… Üstelik haftalardır oynamayan kartvizitinde doğrudan‘golcü’ yazan futbolcuyu da sahaya sürme şansını yakalayan bir ev sahibi…
Sezon başından beri zorluk yaşayan, bir türlü dengeyi kuramayan Galatasaray’ın bu maçta tek şansı kazanarak, umudunu yarınlara taşımaktı. Şampiyonlar Ligi’ne ve Avrupa’ya devam için havlu atan, Ziraat Türkiye Kupası’nda üçüncü, pardon ikinci lig takımına yenilen Sarı-Kırmızılılar, elde kalanları ileriye taşıyabilmek amacıyla önce lige tutunmak için sahaya çıktı.
Takım maça İstiklal Marşı’nı söyleyebilecek oyuncusu Ömer Bayram ve sakatlık bahanesi yaratan futbolcularıyla tam kadro sahaya çıktı. Radamel Falcao da ‘gol için’ilk 11’deydi. Kolombiyalı daha önce oynadığı maçlarda görmediği ceza alanı içine yapılan ilk ortada kafayı vurdu, top Korcan Çelikay’da kaldı. Sonrasında MKE Ankaragücü’nün uyuttuğu oyunda, bir an da 4’e 2 gelişen pozisyonda Falcao yine topla buluştu, golcü olduğunu kanıtlama şansını bir kez daha kaçırdı.
Galatasaray, sonra yine aynı şekilde oynadı.Topun sahibi oldu. Pozisyon üretemedi. Rakibe şut atma şansı tanımadı, ancak,kendisi de şut atmadı. Ceza alanı çevresinde topu çevirdi durdu. Arada bir ceza alanı içine topu adressiz olarak gönderdi. Temposu yoktu. Pozisyonu yoktu. Heyecanı yoktu.
İkinci yarıda ilk yarıdan farksız başladı. Bir duran top pozisyonu, geçen sezon şampiyonluğun altına en büyük imzayı atan Sofiane Feghouli’nin kafası, Galatasaray’ı öne geçirdi. Golün ardından rahatlayan Sarı-Kırmızılı futbolcular, rakibi kendi sahasına sıkıştırdı. Paslar, paslar, paslar ve ortalar… Ancak, hiçbiri ‘net ve hedef’ için değil karambol yaratan toplardı.
Ligin dibindeki MKE Ankaragücü, rakibinin bilinçsiz oyunundan cesaretle öne doğru çıkmaya, rakip alanda baskı yaptı. Bu dönemde takımın en etkin forveti Dever Orgill atılınca, Sarı-Lacivertlilerin kolu kanadı kırıldı. Bu bile Galatasaray’ı canlandırmadı. Sonuçta, şutsuz, pozisyonsuz, yalandan top çevirmeyi ‘futbol’ olarak yutturmaya çalışan Galatasaray, penaltıyla iki fark yarattığı maçta, hep olduğu gibi 10 kişilik rakibine son dakikalarda esir olunca,iki gol yedi, iki puan kaybetti.
Yani, hedefin, taktiğin, ezberin yoksa, değil Nzonzi’yi, takımın yarısını kadro dışı bıraksan,bu oyun ve bu kafayla başaramazsın...