Milletin namlusunu doldurup milletin kalbine doğrultuyorlar!
Türk Milletinin bağrında can siperhane var olan ve Türk’e karşı ne var ise garda bürünen Ülkücüler; her daim hedefte … Türk’e doğrulan namluların hedefine canlarını serdikleri gibi bir de toplumun hedefi oluyorlar. Muhabbet meclislerinde de en çok ülkücüler yargılanıyor; “Ülkücüler kavgacı, Ülkücüler mafya, Ülkücüler çete…” Ülkücülerin kavgası kimleydi, memleketin sokaklarını kimler ateşe verdi, kimler bu memleketi köklerinden koparıp Sovyet rüzgarları ile tarumar etmek istedi ve kimler o sert rüzgarlara canı ile set oldu… Bu kavgaların masumu nasıl milletin aklına zalimi olarak yazıldı ve zalim nasıl tiyatro sahnelerinde alkışla karşılandı… Toplumun vicdan muhasebesinin ayarları ile oynandığı kesin, haklı ve haksızı ayırma iradelerini ellerinden alan bir algı yönetimi uyguluyorlar. Ama memleket yangın yerine döndüğünde “Ülkücüler nerede..?!” sesleri yükseliyor, bu iç güdüsel refleksif bir tepki, bir sığınış… Hiçbir algı toplumun bağrındaki bu gerçeği örtmüyor, memleketin sigortasının ülkücüler olduğunu biliyorlar. “Karakollar kapanırsa Ülkü Ocakları açıktır!” sözü bir slogandan ibaret değil çünkü… Geçmişi anımsayalım misal; başörtülü kardeşlerimiz kampüs kapılarından içeri alınmazken onların baş örtüsüne uzanan eli Ülkücüler tutuyordu, o arbedeye Ülkücüler gözü kapalı dalıyordu… Zaten başörtüsü meselesinin çözümü de yine Ülkücülerin baskısı ile gerçekleşti.. O edebiyatını yapanlar, edebiyatını yapmaya devam ederken kavgasını Ülkücüler veriyordu. Ülkücülerin kavgası buydu; bu memleketin bir çakıl taşından milletinin başının örtüsündeki iğnesine kadar, savunur Ülkücüler… Kavgası budur.
Türk’ün varlığı ile karakter kodlarında var olan milliyetçi refleksi, tarih serüveninde aktif bir milliyetçi harekete çeviren Ülkücüler; bu milletin milli reflekslerinden var olan bir güvenlik mekanizmasıdır. Öyle olmasa düştüğünde annesine bağıran bir çocuk gibi, millet “Ülkücüler nerede..?!” der miydi… Bu bir sığınıştır, bu bir sahipleniştir, bu içten bir güvendir. Ama ne oluyor, bu güven yıkılmak isteniyor. Çünkü milleti parçalamak için ilk önce siperleri yıkmak gerekli, kimsenin Ülkücü Hareketi yıkacak gücü ve cesareti yok.. Haliyle topluma fitne salıp Ülkücü hareketi ve Lideri yıpratmaya çalışıyorlar. Atladıkları bir gerçek var o da şu ki, Ülkücüler adı, sadece bir ideoloji sahiplerine verilmemiştir. Bu ad milletin bağrından yükselen gardın yankısıdır. Ülkücüler önce var olmuş, Türk Milletinin varlık destanını canı ile mühürlemiş, daha sonra yazılmıştır. Yani yazılmış ideolojilerin ardından giden insan sürüleri ile eş değildir Ülkücüler. Ülkücülerin ideolojik kökeni Türk Milletinin varlığı ile eştir. Bu köklü varlığın, tarihin, idam sehbasında “Vatan!” diyen yiğitlerin toplum nazarında yıkılışı mümkün değildir. Nafile bir çaba yürütülüyor, biri “Has Ülkücüyüm.” diyor, bu nedir, necidir, kimdir demeden Ülkücüler hedefe çekiliyor, milletin namlusu dolduruluyor.. Yani milleti kalbinden vurmak istiyorlar.
*Ülkücüyüm demekle Ülkücü olunmuyor.” Bunun hiçbir mantığa sığar yanı yok, niyet aleni, duyarlılıklar sahte… Sarışın bir kadının yaptığı aptallığı tüm sarışın kadınlara yaftalayan aciz zihniyet; elini her bozkurt yapanın, Ülkücüyüm deyip fotoğraf atanın yanlışı ile Ülkücü hareketi yargılıyor… Ama kimse şunları görmüyor; misal “kadın hakları çatısına terörizmi sığdıran kadın kollektifleri” ni… Yahut “tabiplik dışında her türlü hainliğin reçetesini yazan Tabipler Birliği” ni… Onlar hakların yılmaz savunucuları, onlar duyarlı, onlar hümanist… Peki kimin hakkının savunucusu, kime duyarlı ve hümanistliği kimlere kadar ..? bunları hiç sorgulayıp yargılıyorlar mı… Terörün beşiği haline gelmiş güruhlar, toplumu uyuşturarak tıngır mıngır sallanıyor memleketin bağrında.. Buna “dur!” deme cesaretini gösterenler ise hedefe koyuluyor. Çünkü sahtekarlık Ülkücülerin yapısında yok, bir maske takıp sahnede oyunlarını sergileyemiyor Ülkücüler. Meydana çıkıp gerçekleri haykırıyor, klasik bir tabir ile gerçekler acı ve sert bir üslubu var.. Haliyle maskeli balo daha eğlenceli geliyor sanırım.. Ancak memleket bir balo salonu değil, sadece virüsten korunmak için takılan maskeler hoş karşılanmalıdır. Öte türlü maskelere karşı mesafe iki katına çıkarılmalıdır, çünkü onlar biyolojik bir virüs tehditinin yanı sıra bir de ruhsal virüs tehlikesi taşıyorlar …
Sözü nihayetlendirirken isteyen herkes devlet büyükleri ile fotoğraf çekilebilir. Eski dönemlere aklınız gitmesin, batı tarafından ezilen yöneticilerin, memlekete gelince milleti sınıflandıran tavrı, ulaşılmazlığı yok artık… Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin kapısı da herkese açıktır. Bozkurt da Türk’ün selamıdır, isteyen herkes Bozkurt çekebilir. Ama o herkes de bu teşkilata tabi değildir. Ülkücü olmak bir yaşam biçimi, Ülkücü hareketin temsili; ağır bir hırkayı gönüllüce giymekten geçer, bu hırkayı her yürek giyemez ve bu teşkilatların içinde pislik barındırılmaz.. Ülkücülerin kavgası zaten pisliklerledir. Bu çatının kudretinin farkında olup çakal ruhuna kurt postu çekenlere itimat etmeyiniz!