İran’ın Suriye tahrikleri ve Türkiye’nin sorumluluğu
Beşar Esad rejimi devrildikten sonra Suriye’ye bir ferahlama atmosferi geldi. Kimi geleceğini kurtarma, kimi de yeni gelecek kurma adına umutlarını yeşertti. Bu oluşan atmosferden dolayı, vatanlarına dönen, evlerine kavuşan, yıllardır görmediği ailesiyle kucaklaşan Suriyeli sayısı gün geçtikçe artış göstermektedir. Fakat bu olumlu ilerleyen atmosfer birilerinin de hoşuna gitmemektedir. ABD, İsrail, İran, Rusya odaklı yapılan hesaplar bu atmosferi bozmak için oyun içinde oyun oynamaktadır. Bu ülkeler içinde en pervasız açıklamaları maalesef İran yapmaktadır. Diğer ülkeler ölçülü konuşup arka plan refleksleri sergilerken İran, Suriye’ye büyük yatırımlar yapıp batan tüccar gibi sürekli isyan halinde… İran hala kendi unsurlarını Suriye için tahrik ediyor.
İran Dışişleri Bakanı Abbas İrakçi’nin "Suriye'de zafer iddia edenler biraz daha beklemeli. Bu faktörler nedeniyle hem bizim hem de diğer tarafların şu anda bir yargıya varması için erken. Gelecekte bu konuda daha fazla gelişme yaşanacaktır" şeklindeki mesajı hem tehdit hem de apaçık tahrik içermektedir. Suriye içinde geçtiğimiz günlerde gerçekleşen protesto gösterilerinde İran ilintili kişilerin halkı tahrik etme videolarını ibretle izledik. İran son gelişmelerden rahatsızlığını o kadar pervasız şekilde açığa vurmaktadır ki, “acaba?” diye soru işareti bile barındırmamaktadırlar.
Suriye geçici hükümetinin Dışişleri Bakanı Esaad Hasan Şeybani bile İran odaklı tahriklerin farkında olduğu için "İran, Suriye halkının iradesine, ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duymalı. İran'ı, Suriye'de kaos yaymaktan kaçınmaları yönünde uyarıyor ve son açıklamaların sonuçlarından sorumlu tutuyoruz." açıklamasını yapmıştır.
İran’ın Suriye’de yeni düzen kurulmasını önleme tahrikleri sürerken, Türkiye’deki PKK/Sol unsurları “Suriye’de Alevi katliamı yapılıyor” şeklinde provokasyonlar yapıyor. 10-15 yıl önce gerçekleşmiş videoları, yeni yaşanmış bir olayın görüntüsü gibi servis ediyorlar.
Suriye’de köşeye sıkışan terör örgütü YPG’de seri kara propagandalar yaparak, çöküşünü engellemeye çalışmaktadır. ABD’den hibe aldıkları silahları bırakıp arkasına bile bakmadan kaçarken, “Şurayı ele geçirdik, burayı ele geçirdik” diye yalan haberlerle kendi bünyesindeki çözülüşü engellemeye çalışmaktadır.
Elbette terör örgütü YPG’ye büyük yatırım yapan ABD ve İsrail, YPG’nin işgal ettiği topraklardan çıkarılmasını kaygıyla izlemektedir. YPG’de onların kaygısını bildiği için en fazla ABD ve İsrail’e bizi kurtarın diye yalvarmaktadır. Fakat YPG maşa karaktersizliğini geniş tutarak kısık sesle Rusya ve İran’a da “Sizinle hareket edebiliriz” mesajı vermektedir. Bir nevi “Bizi kim kurtarırsa onun maşası oluruz” diyorlar.
Bu süreçte Rusya "Türkiye’nin Suriye sınırındaki güvenlikle ilgili meşru kaygılarını anlıyoruz. Suriye'de yeni yönetim ile diyalog kurmaya ilgi duyuyoruz ve hazırız." Şeklinde daha sağduyulu ön sahne açıklamaları yapmaktadır.
Türkiye’nin Suriye’de ön alması, geçici hükümet ile sıcak diyaloglar kurması, Suriye topraklarında günden güne dalgalanan Türk bayraklarının artışı elbette Suriye üzerinde yatırım yapmış diğer ülkeleri rahatsız etmektedir. Bu yüzden Suriye’ye rahat vermemek ve kendi ayakları üzerine basmasını engellemek için tahriklerini seri uyguluyorlar. Son günlerde Suriye’de gerçekleşen provokasyonlar hep bu amaç için yapılmaktadır.
Suriye’yi düzelmesi için rahat bıraksalar, Türkiye’yi de Suriye’yi düzelmesi için destekleseler inanın huzur hem Suriye’de hem de bölgede sağlanır. Türk milletinin de varolan genetik güven ve huzur tesis etme özelliğini rahat bıraksalar inanın bölgenin çehresi olumlu yönde değişir.
Ama sürekli işgal etmeyi, kan dökmeyi, savaş çıkarmayı ve silah ticareti yapmayı yaşam felsefesi yapmış ülkeler, Türk milletinin bu genetik özelliğinden hoşlanmamaktadır. Türkiye her şeye rağmen genetik özelliklerini yaşatmak için büyük çaba vermekte ve fedakârlık sergilemektedir.
Bölgedeki her gelişme Türkiye’yi bağlamaktadır. Suriye’deki her gelişme dün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin meselesi halindedir. Suriyeli sığınmacıların vatanlarına dönüşü, Suriye’de toprak işgal etmiş PKK’nın temizliği ve Türkiye-Suriye sınırını güvenliği, Türkiye-Suriye dostluğunu da sağlam hale getirme hali ana başlıklardır. Türkiye bu başlıkları başardığı gün büyük yol almış olacaktır. O yüzden Suriye’deki gelişmeyi, Türkiye’nin meselesi gibi takip etmek şarttır.