Hangi Kemal(?)izm…
Kemalizm yani Atatürkçülük, İngilizlerin Atatürk ve fikriyatını aşağılamak için kullandıkları, genellikle yabancıların Türkiye sövgülerinin hitabeti olan bir kavram... Elbette ki bu sövgü, aldıkları derin tahribattan ötürü. Çünkü Atatürk, fikriyatı ve silah arkadaşları ile Türk milliyetçiliğini harekete geçirmiş, Türk’e zafer; düşmana ise mağlubiyet yazmış. Haliyle Kemalizm veya Atatürkçülük düşmanın kulağına o dönemde hoş gelmemiş.Ama gelelim bugüne; dün düşmanı rahatsız eden bu kavram, bugün Türk milletini de rahatsız eder hale gelmiş, içi boşaltılmış ve hainlik için verimli bir toprak haline getirilmiş. Atatürk’ü bir heykele sığdıran ve Atatürkçülüğü de Atatürk adını sokak, cadde, okul gibi yerlere vermekten ibaret sanan CHP; Kemalizm’in çizgisini Mustafa Kemal doğrusundan Kemal Kılıçdaroğlu eğrisine çekmiş…
Mustafa Kemal Atatürk kimdi diye sorsalar; bir okul, bir havaalanı, bir cadde yahut okullarda gördükleri büstlerle tanımlayacaklar… Yürekleri varsa aslında, kullandığımız maske çeşidi de diyebilirler, ama derler mi? İnsan ekmek teknesine tekme atmaz sonuçta... Dün Atatürk’ün darağacında ağırladıklarını bugün makam odasında ağırlayanlar, teröristin yoldaşı, hainliğin arka bahçesi olanlar Atatürk’ü biliyor, tanıyor olabilir mi? Yürüdükleri yol yol değil, ama güya Kemalizm çizgisindeler. “E bu Mustafa Kemal’in çizgisi değil, peki hangi Kemal?” sorusu aklı başında olan insanların aklında beliriyor… Cevap çok uzakta değil. Bir kasetle Atatürk’ün emanet ettiği partinin başına geçen ve Atatürk’ün emanet ettiği ne varsa derdest edip zihinlerden toplayan bir Kemal var. Türk milliyetçiliğini harekete geçiren ve bir zafer ardından cumhuriyeti milli zeminler üzerine kuran Atatürk’ün ardından; onu yanlış tanıtan, yanlış anlayan ve hatta karalayan cenahın, bugünlere attığı tohumun ürünü…
*Biz dünü karalayanların, bugün yazdıkları ile savaşıyoruz.*
Şimdi Kemalizm diye haykıranlar; dünü karalanmış, yarını zevk-ü sefaya talim, slogancılardan başkası değil. Atatürk’ün vatan ve millet mücadelesini yok sayıp, Atatürk’ü; rakı masaları ile balo salonlarında, alemciliğin piri olarak tanımlıyorlar… Atatürk’ün “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.” sözünü siliyorlar. Ama vatan için cansiparane koşulmuş bir savaş ardından zafer üzerine temenni edilmiş “sulh” sözünü, sınırlandırılmış insancıllıkları için kullanıyorlar. Şimdi vatan işgal edilse, yerlerinden kalkmak yerine #SavaşaHayır deyip Kemalizm(!)’in arsız savunuculuğunu yaparlar… Tabi bu durumda “Hangi Kemalizm?” sorusu yine arif olanın aklında beliriyor…
Maalesef çağ insanlığı, insanlıktan çıkmaya çağırıyor. Özellikle gençler, kültürlerinden sıyrılıp popüler kültürün köleleri haline gelmekte… Bu çağda doğruların orduları yok, bu çağda yalanlar ordu kurmuş… Medyanın her alanında kuluçkalanmışlar. Bir hain bataklığında çırpınıyor, ama eller haini değil de hainin etrafına sıçrattığı çamurları işaret ediyor. Popüler kültür ve dikta edilen moda akımları özellikle gençlerin zihin algılarını köreltmiş. Ama bu öyle bir zihin körelişi ki cahilleştikçe cüret kazanıyor insanlar. Çağ insanların aklına ve sağduyusuna karşılık, insanlara özgüven depoluyor. Bu çağın silahı da işte bu... *Haliyle bedenler değil fikirler vuruluyor. İşte Atatürk’ü de zihinlerde böyle vuruyorlar… Ve bu silahın namlusunu da Atatürk’ün kurduğu parti dolduruyor. İntihar süsü verilmiş bir cinayet işleniyor yani tıpkı Aleyna Çakır ve nicelerinde olduğu gibi… Üstelik katillerin aramızda gezmesine hatta bu asil milletin Meclisine girmesine de izin veriliyor…
Bu devran kadınlara da, tarihe de adil davranmıyor***