İnsanlık ağır yaralı...
Dün öğlene doğru dışarıdan acı bir ağlama sesi duyduk. Bir adam, bir yandan ağlayarak bağırıyor bir yandan da çöplere bakıyor… “Para istemiyorum, bir patates yeter, çocuklar aç, siz de bu duruma düşersiniz ne olur yardım edin…” Bu sesi duyup camlara dökülen çok oldu, kimse aşağıya inmeyi düşünemedi ama ellerine telefonlarını almayı düşündüler… Tam karşı apartmanda bir hanımefendi cama çıktı sonra telaşla içeri koştu, aşağı iniyor sandım ama telefonunu almak içinmiş meğerse… O kadar insan camlara döküldü ama biri aşağı inmedi… İnsanlar ağlayan adamın yanından umarsızca geçti gitti… Çaresizlikten insanlara sığınmaya çalışan, ağlamaktan sesi kısılan ama sesini duyuramayan o adam para istemedi… Mahcup olarak ama belli ki çok çaresizce “Tüp al bana, bir de patates, torunlarıma onu yaparım yerler.” dedi. Cama çıkan herkes 1 TL verse adamın aylık erzağı alınır, bu abartı değil. Para da değil, herkes evinden bir şey getirse mesela… Ama yok, kameraya çekip sosyal medyada paylaşmaları daha duyarlı(!) bir hareket, değil mi… Video çekilir, sosyal medyada veryansınla devlete sövülür ve duyarlı insan rolü layıkıyla yerine getirilir. Kendilerine “acaba ben ne yaptım, ben bir şey yapabilir miyim?” diye sormazlar, ne münasebet… Zaten kendilerine bu soruyu soranlar, ortalıkta veryansınla bir yerlere söverek duyarlılık(!) sergilemek yerine ellerinden geleni yaparlar. Şimdi “herkes aynı durumda, ekonomi bitti, hepimiz bitiğiz, kim kime yardım etsin …” derler. Derler de, sokaklarda yatıp kalkan, bir gün ekmek bulup bir gün bulamayan ama o ekmeği bulduğunda da bölüşebilen insanları hiç bilmezler. Duyarlılık profiliyle, bu insanları cümleleri içinde birer nesne olarak geçirip devlete sövme aracı olarak kullanır ve atarlar, o kadar. Bu insan cürmünde, paylaşmak nedir bilmeyen, yüreğini yitirmiş pek duyarlılar aslında insanlıklarından sıyrılmış duyarsızlardır.
Sokakta yaşamaya uygun bir fıtratta yaratılmış, ekmeğini çöpte araması göze batmayan bir hayvana karşı duyarlılıkları takdire şayandır ama… Evet; hayvanları sevelim, koruyalım, doyuralım ama önce insan olabilmeliyiz. Bir insan çöpten yiyecek ararken yüreğiniz sızlamıyor da, camdan tiyatro gibi izliyorsanız… Bir hayvana gösterdiğiniz duyarlılık cins çekmesinden öte bir şey değildir. Çünkü bu, insanlıktan uzak bir durum.
Dünya yüzlerce savaşa şahit oldu, insanlar insanları vurdu, coğrafyalar kan gölüne döndü sonra yeniden yeşerdi toprak, nesiller ardına tarih deyip geleceği yazmak için büyüdü. Ama dünya şimdi bir yok oluşa şahitlik ediyor, *insanlığımızdan vurulmuşuz!* üstelik etrafta gözle görünen bir kan gölü de yok, sadece vicdanları ile bakanların görebileceği bir yara bu, insanlık ağır yaralı… Teknoloji insanları tembelleştirmeye yönelik geliştirilirken, insanları da teknolojikleştirmiş. Duyarlılık gibi insani ve duygusal bir tepki dahi teknolojik bir boyuta varmış. Beğeni için duyarlılık(!) paylaşımı, sosyal medyanın gerekliliği olarak duyarlılık(!) pozu, siyasi rant olarak duyarlılık(!) rolü, çağın insan modeline uygun bir birey olabilmek için duyarlılık(!) profili… Çağ sanki insanları insanlıktan arındırarak robotlaştırıyor ve sonra da o robotlara insani roller yüklüyor, popüler kültürün yüklediği rol neyse o role uygun bir duyarlılık sergileniyor. Bu çağın dişlilerine takılmış insanlarının insancıllığı da, tabiat sevgisi de sahte, siyasi ve çıkarına kadar. *Vicdan dürtüsü ile düşünerek bir duyarlılık sergilemediklerinden, modaya ayak uydurur gibi bir duyarlılık sergiliyorlar…* İnsancıllıkları da, doğa sevgileri de sınırlı… Bu işin bir de teröre yaslanan yanı var tabi, güzel ülkemizin en çığırtkan duyarlıları bir gözü ile yaş dökerken diğer gözü ile terör örgütüne göz kırpıyor. Aç ve muhtaç birine gerçek bir duyarlının yardım etmesi beklenirken bu çığırtkan duyarlılar, adamın mahcubiyetini âleme ilan edip, bu durumu devlete sövme aracı olarak kullanıyor. Memlekete düşen her acı bu duyarlıların(!) ekmeğine sürülen yağ gibi üzerine balı sürüp servis ediyorlar. Orman yangınları insanlığın ciğerini tüttürürken bunların sigarasını tüttürüyor. Şimdi Hatay yanıyor, dışarıdaki düşmanın kuklası olan PKK, Hatay’ı ateşe verdi. Bu kuklanın kuklası, pek duyarlıların da teröristin yaktığı Hatay için teröre lanet okumaya dili dönmüyor ve yine “Devlet nerede, ne yapıyor, devlet şimdi oraya bir maden işletmesi kurar.” diyorlar. Evet, güzel bir tiyatro gösterisi, tebrik ederiz. Sıyrılın insanlığınızdan, tıkayın kulaklarınızı, ellerinize telefonlarınızı alın ve açın kameralarını, insanların acılarını kollayın ve paylaşın, devlete sövün, hainin sırtını sıvazlayın, modaya uyun, gösterinizi yapın, beğenilin, popülerliğinizin tadını çıkarın ta ki o ateş sizin de ocağınıza düşene kadar, ta ki siz de insanlığa el açıp da o boş elinizi bağrınıza yaslayana kadar.