Makam gitti vefası, ruhu, aşkı, kimliği de gitti!
Serok Ahmet, Başbakan iken 2016 yılının Mart ayında Şanlıurfa’da Habertürk televizyonunda canlı yayınlanan “Şimdi ve Burada” adlı programa katılmış ve orada gençlerin sorularını cevaplamıştı.
Anayasa değişikliği konusu açıldığında aynen şu cümleleri kurmuştu: “Şimdi benim ile cumhurbaşkanımız arasında aynı düşünce aynı fikriyat olmamış olsa Türkiye nice krizler yaşardı. Hukuki sorumluluk, siyasi sorumluluk başbakanda ama cumhurbaşkanında da hele bir de halk tarafından seçilmiş olmak dolayısıyla gelen özel bir konum var. Şimdi bu yetki çatışmalarını gidermek gerekiyor. Onun için doğru olan, halk tarafından seçilme evresine geldiği için başkanlık sistemine geçmek. Bu otoriter bir anlayışı beraberinde getirecek diye bir şey söz konusu değil. Onun içine gerekli güç dengelerini yansıtmamız gerekir. Ben bunu doğru olduğunu bilmeme rağmen, ‘eğer bu olursa ben bu makamı kaybederim’ dediğimde ben ruhumu kaybetmişim demektir, ben davamı, ben aşkımı kaybetmişim demektir. İnsan davasını, kimliğini, aşkını küçük bir makama terk eder mi, eder misiniz siz?”
Başbakanlıkla beraber AKP Genel Başkanlığı makamın da gidince davasını, kimliğini, aşkını da kaybetti. Şimdi “Adam bile değil” dediği Kemal Kılıçdaroğlu ve “Ömrüm CHP ile mücadeleyle geçti” dediği partiyle “güçlendirilmiş parlamenter sistem” adını verdikleri yeni bir hayalet ve ucube sistem peşinde koşuyor. Gerçi sadece CHP ile değil, CHP’nin diğer yancıları da “güçlendirilmiş parlamenter sistem” yaygarası yapmaktadır.
Ahmet Davutoğlu “Tam Demokrasi İçin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adını verdiği çalışması için özel bir basın toplantısı yapmış ve “Gelecek Partisi olarak tek kişilik yönetim esasına dayanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin derhal terk edilmesi gerektiğini savunuyoruz” çağrısında bulunmuştur. HD(P)KK ne diyorsa aynı kavramları ve düşünceleri tekrarlamıştır.
846 kişinin azmettirici katili terörist Demirtaş bile bu konuda uzun değerlendirme açıklaması yaparak “Belirttiğim çerçevede Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçilirse devlet demokrasiyle buluşmuş olur ve tüm toplumsal sorunların çözümü mümkün hale gelir” demiştir.
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç da Ahmet Davutoğlu ile aynı ağzı kullanarak “Güçlendirilmiş parlamenter sistem tanımı etrafında yapılan tartışmalar, eski parlamenter sisteme dönüşü değil, büyük bir demokratikleşme hamlesi ile kuvvetler ayrılığını, hukukun üstünlüğünü, katılımcı ve müzakereci bir demokrasi anlayışını yeniden tesis etmeyi içermelidir” diyor.
Basit bir soru: Ahmet Davutoğlu ve HD(P) KK’lıları “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” ortaklığında birleştiren nedir?
Yahut Ahmet Davutoğlu ve HD(P)KK’lıları “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden” nefret ettiren nedir? Bu soruların içine elbette muhatap olarak Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu da dâhildir. Ama bu yazımda “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” karşısında kendini parçalayan, Cumhur ittifakı karşısında cinnet geçiren ve kendi ifadesiyle “ruhunu kaybeden” Serok Ahmet’i özne yapmak istedim.
Ahmet Davutoğlu’nun 2016 yılındaki sözleri ortada iken şimdi neyden rahatsızdır?
Tunceli dağlarına Türk askerinin yazdığı “Ne mutlu Türk’üm diyene…” sözünden çok net rahatsızlığını ifade eden Ahmet Davutoğlu Cumhur ittifakının milli duruşundan mı rahatsızdır? Sürekli HD(P) KK’ya, terörist Demirtaş’a sahip çıktığına ve birçok ortak konuda birleştiğine göre rahatsızlığı bellidir.
HD(P)KK ve terörist Demirtaş ortak noktasında “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” getirildiğinde terörle mücadele mi bitecek, tüm PKK’lı teröristler serbest mi bırakılacaktır?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun da “Anayasanın 2. ve 3. maddesi değiştirilebilir” diyerek destek verdiği bir “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” birlikteliğinde umut edilen nedir?
Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı sıfatları elinden alındıktan sonra “Cumhurbaşkanımızla son nefesime kadar vefa ilişkisini sürdüreceğim. Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak” açıklamasını yapmış Ahmet Davutoğlu bugün tüm mesaisini CHP’nin yanında, CHP’nin dostlarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Cumhur ittifakına saldırmak için kullanmaktadır. Siyasi karakteri ve vefası işte budur. “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” gibi süslü sıfatları da vefasızlıklarını güçlendirme aracı olarak kullanmaktadır.
Kendisine sorun “Terörist Demirtaş mı yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan mı sana daha yakın?” diye emin olun yüklendiği kin ve nefretten dolayı tercihi terörist Demirtaş olacaktır. Gördüğünüz gibi onun vefası da verdiği sözler de yalan olmuştur.
Kendisine bir zamanlar “ileri derecede gerizekalı”, “karikatür gibi adam”, “tarihin en çapsız dışişleri bakanı” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun yol haritasıyla ortada dolaşan Ahmet Davutoğlu’ndan beklenen siyasi figüranlık neyse onu yapıyor. Biz şaşırmıyoruz, siz de şaşırmayın…