Bitirim Kemal pozlarında çakma Sokrates!
Özgür Özel’in hançeri, Ekrem İmamoğlu’nun sinsiliğiyle CHP’nin başından paket edilen Türk siyasetinin kara mizahı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz hafta “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla hakkında açılan ve 11 yıla kadar hapis ve siyasi yasak istenen davanın ilk duruşmasında Ankara Adliyesi’nde ifade verdi. Kendindeki ve desteklemeye gelenlerdeki havalara bakarsan sanki mahkemede Sokrates’in savunmasını yaptı. Oysa 13 yıldır yönettiği CHP’yi elinden kaptırmış bir siyasetçinin “Yıkılmadım, ayaktayım” mesajını vermesinin ve sağa-sola bulaşmasının sıradan bir mahkemesiydi bu sadece…
“Adın ne? Mülayim / Her yanın sert olsa ne yazar” profilindeki Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyaset hayatı, biliyorsunuz gaflarla ve siyasi zekâsını tartışmalara açmakla doludur. CHP’nin başında iken en büyük siyasi başarısı CHP’yi Atatürk’ün çizgisinden tamamen koparmak ve terör örgütü PKK’nın siyasi uzantıları HDP ve Yeşil Sol ile köklü iş birliği ve ittifak yapmak olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP tarihinde en çok hatırlanacağı özellikleri bunlar olacaktır.
Kendisi; “Türkmenim” rolleri oynarken Tunceli dağlarına Türk askerinin yazdığı “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüne “Atatürk’ün başka sözü yazılabilirdi” diye karşı çıkan, “Kürdüm” rolleri oynarken kurulduğu günden beri en çok Kürtlere zulüm yapmış terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarının yanında onları meşrulaştırmaya çalışan, “Atatürkçüyüm” rolleri oynarken Atatürk’lü yılları “Bizi hala 1930’ların CHP’si gibi görmeyin. Dünya değişiyor, biz de değişiyoruz. Yeni şeyler söylüyoruz. Demokrasi ve özgürlüğü savunuyoruz” diyerek dönemin şartlarını yorumlayamayıp beğenmeyen, CHP’ye Atatürk düşmanlarını dolduran, Türk devletine karşı isyan çıkardığı için Atatürk tarafından idam edilen Seyit Rıza kendisine sorulunca “Bir insandır” diyerek zaman kazanmak yahut geçiştirmek adına komik bir cevap veren, sunucu “İnsan da, nasıl biridir? Bir isyancı mıdır?” diye üsteleyince “Bölgede sevilen, sayılan bir insandır.” diyen, “Aleviyim” dediği halde Hz. Ali’yi ''Hz. Ali önemli bir İslam düşünürüdür. Kitapları vardır açıp okuyun.'' şeklinde tarif ettiği için, 12. Diyanet İşleri Başkanı Süleyman Ateş tarafından “Dört halifenin hiçbirinin kendi kalemlerinden çıkan kitapları yoktur. Hz. Ali’nin bizzat oturup kitap yazdığı hakkında kesin bir kanıt yoktur.” şeklinde cevap verilen kişidir.
Hep çelişki, hep tutarsızlık… Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi hayatının özeti budur.
Ömrünün son deminde parti içinden hançerlendiği ve acı bir siyasi final yaşadığı için aklınca “hükümetle savaşıyor” görüntüsü vermek için sosyal medyada “Bitirim Kemal”, mahkeme salonlarında da Sokrates pozları veriyor.
Türk siyasetinin kara mizahı Kemal Kılıçdaroğlu, mahkemede “Ve yine ne mutlu ki bana Sayın Yargıç, karşınıza 'Vatana ihanetten' de çıkmadım.” diye savunma yapmış… Evet, Kemal Kılıçdaroğlu 'Vatana ihanetten' yargılanmazsa davada bir eksiklik olacağı aşikardır.
Türkiye’nin 40 yıllık mücadele döneminde tezahür eden ekonomik kaybın tahminen 2,5 trilyon dolara yaklaştığı ifade edilirken, terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG için “YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” diyen, terör örgütü YPG’ye karşı yapılan tüm terörle mücadele operasyonlarına karşı çıkan, Irak ve Suriye tezkerelerine HDP ile birlikte “Hayır” diyerek PKK’ya darbe vurulmasının önüne geçmeye çalışan, terör örgütü PKK’nın yayın organlarının kapatılmasında “özgürlük, demokrasi” adı altında hep bariyer kuran, PKK’ya yardım ve yataklık yapan siyasi partilere, yöneticilerine, belediye başkanlarına dokunulmasına şiddetle karşı çıkan Kemal Kılıçdaroğlu acaba bu siciliyle bu milletin vergisiyle oluşan devlet hazinesinden 2,5 trilyon kaybın % kaçında pay sahibi?
“Terör örgütlerine dokunma” demek, teröre destek veren partilerle ittifaklar yapmak; terörün devam ettirilmesinin onayı olduğuna göre terörle mücadele için harcanan bütçenin bir sorumluluğu da Kemal Kılıçdaroğlu gibi siyasiler değil midir?
Kemal Kılıçdaroğlu bugün “hakaret” davalarından mahkemede yargılanıyor olabilir ama sonuçta terör örgütlerini ve onların mensuplarını övme suçlamasıyla da hakkında iddianame hazırlanmış birisidir. Herhalde yargılanma sırası ilerleyen zamanlarda o konulara da gelecektir.
Kemal Kılıçdaroğlu mahkemelerde hiç Sokrates pozlarında edebiyat parçalamasın. Sokrates bir öğüdünde “Kendini bil” diyor ya, Kemal Kılıçdaroğlu bu pozları bıraksın da sadece onun bu öğütlerini dinleyerek “kendini bilmeye” çalışsın. Çünkü siyaset hayatında oluşturduğu sicil, tarihte hiçbir saygıyı hak etmiyor.
CHP’nin en büyük utancı zaten “Atatürk’ten sonra CHP’nin genel başkanları kimlerdi?” sorusuna Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel gibi isimlerin dahil olmasıdır. Bu ikili CHP’nin kuruluş felsefesini ayaklar altına almıştır.
“CHP Genel Sekreteri Recep Peker, parti ile ilgili bir belgeyi imzalatmaya getirdiğinde Atatürk, belgenin üzerine ‘Partim’ kelimesini yazar. Peker, ‘Paşam niçin CHP yazmıyorsunuz’ diye sorar. Atatürk’ün yanıtı, ‘Ne bileyim sonuna kadar CHP’nin benim (koyduğumuz prensiplerin demek istiyor) partim olarak kalacağını’ olur!”
Atatürk işte bu günleri, o günlerde gören bir vizyonun sahibiydi.