Sedat Peker videoları, oyun figüranları ve Soylu duruşu
Türkiye son bir aydır Sedat Peker’in videolarında yaptığı açıklamaların gündemiyle meşgul oluyor. Televizyon tartışma programları, köşe yazarları, siyaset değerlendirmeleri, sosyal medya yorumları genellikle bu gündemle şekilleniyor.
Organize suç örgütü lideri ve mafya sıfatıyla anılan Sedat Peker yaklaşık iki yıl önce “eğitim ve ticari faaliyetlerini” bahane ederek yurt dışına çıkmıştı. Ama sonradan kendisi de ifade etti ki yurt dışına çıkış sebebi hakkında hazırlanan ve işlediği iddia edilen suçlarla ilgili “suç örgütü dosyası” imiş…
Sedat Peker’in yurt dışına çıktığı ilk günlerde yatta- katta-yolda-evde verdiği rahat pozlarının arka planında aslında sıkıntılı hâller varmış… Sırbistan, Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Karadağ, Fas içinde, sınırında, civarında yaptığı geziler arasında aslında hep bir kovalamaca yaşanmış… Türk devleti uluslararası hukuk yoluyla Sedat Peker’i yakalatmak için sürekli takip etmiş… Polisler, askerler yol çevirmiş, parmak izleri alınmış, baskınlar yapılmış… Sedat Peker’e gittiği yerlerde hep deport hâli uygulanmış…
Sedat Peker zaten bu yüzden isyan ederek “Bir insana bu kadar zulmedilir mi? Bırakın bizi ya” diyerek bu sürecin aşamalarını anlatmıştır. Yani buradan çıkan sonuç, “suç dosyasının içeriğini” elbette bilmiyoruz ama Türk devleti Sedat Peker konusunda sürekli “yakalama” adımlarını atmış…
Türk yargısı ve emniyeti Sedat Peker’in hakkında suç dosyası oluşturmuş, bir zamanlar yanında “tetikçi” olarak bulunan kişiler çeşitli cinayetleri, olayları, karanlık ilişkileri sosyal medya üzerinden doğru-yalan bilmiyoruz ama itiraf etmeye başlamış…
Mesela bunlardan biri olan Ahmet Kürkçü isimli geçmişte Sedat Peker’in yanında bulunmuş bir kişinin sosyal medya videolarını dinlediğinizde insan dehşete düşüyor. Sedat Peker biliyorsunuz Türkiye’deki villasına polis baskını yapılması ve Türkiye genelinde adamlarına operasyon yapılmasından sonra “İktidarı, Hükümeti ve Türk devletini” hedef almaya başladı. Ondan önce yurt dışında yaşadığı sıkıntıları pek yansıtmıyor ve hissettirmiyordu.
Büyük ihtimal nefes alma ve hareket alanının çok azaldığını hissedince villasına yapılan baskınla birlikte “aile odaklı” bir çıkış yapmak zorunda kaldı.
Sedat Peker küçük kız çocuğuna polisin villaya gerçekleştirdiği operasyonda silah doğrultulduğunu ve “Kadın polis yoktu, eşimin çamaşırlarını erkek polise arattınız” şeklindeki bilinçli oluşturulmuş isyanını propagandasının merkezine oturttu.
Türk polisinin vicdanında ve merhametinde bir küçük kız çocuğuna silah doğrultmanın olabileceğini asla düşünmüyorum. Çünkü yaralı PKK’lı teröristlere bile devlet merhameti gösteren bir geleneğin sahibiyiz. Ama küçük kız çocuğuna silah doğrultma olayı varsa operasyonun içeriğinde elbette mercekle incelenmeli ve irdelenmelidir. Çünkü bu durum algı malzemesi olarak kullanılmaktadır.
Sedat Peker’in “Eşimin çamaşırlarını erkek polise arattınız” suçlaması da bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından katıldığı canlı yayında polis operasyonundan bölümler gösterilerek çürütüldü ve Süleyman Soylu bu algı çalışmasına da “Bir kurguyla karşı karşıyayız. Karısının iç çamaşırına sığınan acizler” tepkisini gösterdi. Ama tuhaf olan bu konuları en çok kaşıyan, üzerinde durup propagandasını yapan FETÖ’cüler olmuştur. Fuat Avni ekibi olarak bilinen Said Sefa sanki Sedat Peker’in eşi ve çocuğu konusunda çok hassas gibi hassasiyet kaşıyan yazılar yazmıştır. Mesela 15 Temmuz’da masum insanların, askerlerin, polislerin üzerine bomba, kurşun yağdırmış FETÖ’nün beyin hücresinde olan bu kişi “Sedat Peker’in evde olmadığı biliniyor. Evden bir şey çıkmayacağı biliniyor. Odada çocuk olduğu biliniyor. Bu nasıl iştir? Sedat Peker’in çocuğu diye suçlu mu oluyor bir çocuk? Çocuklara reva görülen bu tavrın hangi kitapta, hangi hukukta, hangi anlayışta yeri var? Çocuğa yapılan düpedüz zulümdür” yorumunu yapabilmiştir. Demek ki, Sedat Peker üzerinden FETÖ’nün propaganda ekibinin bir beklentisi vardır. Sedat Peker merkezli propagandaların göbeğinde hep Said Sefa ve Cevheri Güven gibi FETÖ’cüler vardır. Sedat Peker merkezli hangi açıklama, olay olursa bunu hükümete darbe vurma malzemesine dönüştürmek için canla başla çalışmaktadırlar. Hatta FETÖ’cü bu ikili ve diğerleri Alaattin Çakıcı cezaevinden çıktıktan sonra onu Sedat Peker’le çatıştırmak için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı.
O günlerdeki yazılarımda da bu duruma “AKP ile tek uğraşıyorlar olmuyor, MHP ile tek uğraşıyorlar olmuyor. Cumhur İttifakı arasında her türlü fitneyi üretmeye çalışıyorlar olmuyor. En son vites küçülttüler, Alaattin Çakıcı ve Sedat Peker arasında çatışma çıkarmak için her türlü propagandaya başladılar. Bunu da Cumhur İttifakı’na yıkmak ve infaz yasasını gölgelemek için özellikle planlıyorlar. FETÖ ve PKK propagandası yapan kişilerin paylaştıkları yazı ve videolara bakın bunu çok net göreceksiniz.” (24.04.2020) cümleleriyle dikkat çekmiştim. Bu sefer de Sedat Peker’i kendi cephelerine alarak bunun farklı versiyonunu denemeye çalışıyorlar. FETÖ başlar da PKK bu atmosferden uzak durur mu?
Atmosferin kokusunu alan terör örgütü PKK’nın üst düzey teröristbaşlarından Mustafa Karasu geçtiğimiz günlerde “Bundan daha sıcak net bilgiler bulmak mümkün değildir. Verdiği bilgilerin çoğunluğu doğrudur. Sedat Peker’in ifşaatları çok önemlidir. Küçümsemek ve önemsiz kılmak doğru değildir. Bir zamanlar baş tacı edilen ve bu sistemin içinde yer verilen, bu nedenle her şeyi bilen Sedat Peker’in açıklamaları çok önemlidir” açıklamasını yaptı. On binlerce kişiyi öldürmüş, uyuşturucu baronu olan, emperyalizmin kanlı uşağı bir terör örgütünün yöneticisi, mafya üzerinden Türk devletinin sorgulanmasını istiyor.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “Arka arkaya ortaya çıkan, birbiriyle bağ ve bağlantısı kesin olan olaylar manzumesinin kaynağında Türkiye’yi çökertme hesapları ve dayatmalara rıza gösterme beklentisi yatmaktadır.” şeklindeki tespiti işte bu yüzden önemlidir. Türkiye düşmanları ve iktidar devirmek için herkesle iş birliği yapabilecek karaktersizlikte olan Türkiye’deki muhalefet, Sedat Peker’in açıklamalarına dört elle sarılmış durumdadır. “Gerçekliği, yaşanmışlığı, doğruluğu nedir?” demeden hepsini kabul ederek hükümete ve devletin kurumlarına saldırmaktadır.
5N1K diye tarif edilen “Ne, Nerede, Ne Zaman, Nasıl, Niçin ve Kim?” şeklindeki sistem, konu Türkiye’ye ve hükümete darbe vurmak olunca bilinçli olarak devre dışı bırakılmaktadır.
Sedat Peker’in artık Türkiye’de yaşama umutları bittiği ve hakkındaki “suç örgütü dosyası” kendini bundan sonra daha hızlı takip edeceği için Türkiye üzerindeki gemilerini yakmış durumdadır.
“Abi” dediklerini, “dostum” dediklerini bile satmaya, onlara kumpas kurmaya başlamıştır. Mesela iki kişinin görüntülü telefon görüşmelerini kayıt etmesi, kayıt etme planıyla onları sürekli kalıplaşmış cümle ve soru şekliyle bir alanda tutup propagandasına malzeme etmeye çalışması çok dikkat çekmiştir.
Mesela Hadi Özışık hem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hem de Sedat Peker’le diyalogları olan birisi…
Hadi Özışık, Sedat Peker’le görüntülü görüşmesinde “Ben Süleyman Soylu ile aracılık adına görüşmedim” dediği hâlde sanki bir aracılık yapılıyormuş algısını oluşturmaya çalıştılar. Hadi Özışık’ın zaten Sedat Peker’e “Benim adımı konuşmanda niye geçirdin?” diye sitem etmesi de aslında biraz da her iki tarafı idare eden durumunun boşluğa düşmesi adına bir kaygısıydı. Süleyman Soylu da “Sedat Peker’le bağlantı kurmaya çalıştığı” iddiasına dair “Keklemişler, ben ne yapayım?” diye cevap vermiş ve dostluğu olan Özışık kardeşler hakkında suç duyurusunda bulunarak “aracılık” iddialarına karşı hukuki bir adım atmıştır.
Sedat Peker yine planlı aradığı ve görüntülerini kayıt ettiği Reşat Hacıfazlıoğlu görüşmesinde de kalıplaşmış ifadeler kullanarak Süleyman Soylu ile aracılık algısı yaratmaya, sanki Süleyman Soylu en güvendiği kişiydi de hayal kırıklığına uğratılmış gibi “Abi bir Ankara’ya git sen bu işi toparla, biz bu adama güveniyoruz, bu adamın yüzünden biz bu kadar şey yaptık. Bütün onun düşmanlarını diskalifiye ettik abi. Abi gençliğinin ilk yıllarından beri bu kadar emek verdik o bizim dönüş biletimizdi abi ya” cümlelerini kurmuştur. Fakat Reşat Hacıfazlıoğlu da her iki tarafı yakından tanımanın aczi içinde kalmış ve Sedat Peker’i de o an idare eden kişi olmuştur.
Ama aynı Sedat Peker 20 Mayıs 2020 tarihinde de “Neymiş efendim beni Süleyman Soylu kaçırtmış. Ben İçişleri Bakanı ile hayatımda bir kere yan yana gelmedim. Özel dostluğu gerektirecek bir şeyimiz olmadı” cümlelerini kurmuştur. Eee demezler mi adama “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diye…
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da çıktığı canlı yayın programında “Ben bu adamla hayatımın hiçbir yerinde bir araya gelmedim. Uzaktan bir cenazede gördüm, çirkin bir şekilde gördüm, koskoca arabalar, 50-60 tane adam. Aman Allah’ım bu nasıl bir şey dedim. Onun dışında hayatım boyunca hiçbir hadisatım söz konusu değildir” açıklamasını yaparak Sedat Peker’in “Ben İçişleri Bakanı ile hayatımda bir kere yan yana gelmedim” sözleriyle eşleşmiştir.
Bir kere Sedat Peker’i ülke ülke yakalamak için diplomatik girişimlerde bulunan Türk devleti yani İçişleri Bakanlığına bağlı emniyet teşkilatı, Türkiye’deki villasına baskın düzenleyen, Sedat Peker organize suç örgütü mensuplarına operasyonlar yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bağlı birimlerdir.
Tüm bunlar Sedat Peker, Süleyman Soylu’nun adını vermeden önce gerçekleşen olaylar. Süleyman Soylu, Sedat Peker ile ilgili yazılı açıklama yaptıktan sonra Sedat Peker Süleyman Soylu’yu hedef almaya başlamıştır.
Süleyman Soylu zaten öz güven içinde “Bu bir operasyondur, bu operasyon devam ediyor. Hayatımda en nefret ettiğim mafya tipi örgütlenmelerdir. Bunlarla mücadele etmek bizim namusumuzdur. Bu operasyonları ben başlattım. 1,5 yıl duran bir operasyonu harekete geçiren benim. Babamızın oğlu olsa bu ülkede mafya tipi örgütlenme yapıları üzerinden haksızlık yapana hayat hakkı tanımayız” duruşunu sergilemektedir.
Sedat Peker’in dediği gibi “Dönüş bileti olan” bir kişi bu operasyonları yapabilir mi?
Süleyman Soylu’nun Sedat Peker elinde bir malzemesi olsa, Süleyman Soylu ona yönelik bu derecede ağır ifadeler barındıran açıklamaları yapabilir mi? Sedat Peker’in videolu açıklamaları günden güne kirli muhalefetin figüranı olma yolunda ve uluslararası güçlere sinyal göndermekle şekillenmektedir.
Sedat Peker’in videolarında “Kürt sorunu, Alevi sorunu” gibi ifadeleri kullanması, arkasında uluslararası güçler olan PKK’nın terör eylemlerini bireysel isyan gibi tanımlaması, “Alevilere saldırı düzenlenecek” ifadesiyle Türkiye’de provokasyon arayan güçlere bir alan açması, şu an Suriye’de terör örgütlerine karşı çok ciddi mücadele veren Türk devletini, yine Suriye üzerinde geçmişteki yönetim yanlışlarının tartışmaları ve onların dedikoduları üzerinden frenlemeye çalışması, Türkiye’yi uyuşturucu ticaretinin göbeğinde bir ülke olarak göstermesi, Türk devletinin istihbarat ve emniyet bünyesinde geçmişte görev almış kişileri çeşitli cinayetler ve suikastlarla anarak, mevcut görevinde olan kişileri kriminal tip hâline getirmesi, FETÖ’nün üretimi olan propagandaları tekrarlaması gerçekten üzerinde çok durulması gereken bir meseledir.
Joe Biden’ın “Türkiye’deki muhalefeti destekleyerek, Erdoğan hükümetini devirmeliyiz” sözünden sonra umutla, heyecanla bekleyen muhalefetin kahramanı hâline gelmek alt alta, üst üste toplandığında sanırım ortaya çıkan sonucun anlamını ve bu meseleyi herkes kavrayabilecektir. Sedat Peker’in “denize düşen yılana sarılır” misali “ABD bölgemizde, sınırımızda devletçikler kuracak, Türkiye destek vermeye mecbur” diyen ve ABD Başkanı Joe Biden’ı ve yardımcısı Kamala Harris’i öve öve bitiremeyen Amerikancı Memduh Bayraktaroğlu’nu, artık HDP’ye oy isteme, terörist Demirtaş’a sahip çıkma noktasına gelmiş Yılmaz Özdil’i övmesi, (onlar da Sedat Peker’i övüyor), sosyal medya sayfasında ne kadar Türk-İslam düşmanı siyasetçi, yazar, sanatçı, sosyal medya trolü varsa onları paylaşır hâle gelmesi aslında niyetlerin hangi amaca yöneldiğini göstermektedir. Ben ispatlanmamış şekilde “Sedat Peker’in arkasında FETÖ, CIA, MOSSAD, BAE, Türkiye’deki muhalefet var” demiyorum. Ama gemileri yakan Sedat Peker’in artık bunlardan biriyle ya da hepsiyle çalışabilecek kıvama geldiğini görebiliyorum.
Mesela gözle görülen şu vardır. Sedat Peker’in Türkiye’deki muhalefete, muhalefetin de Sedat Peker’e el, gönül ve taktik uzattığı anlaşılmaktadır.
Mesela Sedat Peker geçtiğimiz yıl yaptığı tehdit açıklamaları yüzünden kendisi hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyleyen Meral Akşener’le ilgili “Parti başkanı Meral Akşener suç duyurusunda bulunacaksa 1997’de işlenen barmen cinayetinin hemen sonrasında kendisi İçişleri Bakanı’yken, ortak tanıdığımız birinin gizli organizasyonuyla benimle niçin görüştüyse, asıl bunun için suç duyurusunda bulunmalıdır. Meral Akşener suç duyurusunda bulunacaksa İzmit’teki Welborn Otel’de Gürkan Turizm’in sahibinin oğlunun 2014 yılındaki sünnet düğününde yerel televizyoncuların kameralarının kapattırılmasını düğün sahibinden isteyerek bir kenarda birçok şahidin huzurunda benimle kulaktan kulağa ne konuşmuştur? Bence bununla ilgili suç duyurusunda bulunmalıdır” şeklinde twitler atmıştı…
Bunları hangi karşılıklı anlaşma yahut jestle sildi bilmiyoruz. Ama bu açıklamalarını sayfasından silerek bir adım atmıştır.
Sedat Peker’in amacı neyin üzerini örtmek ve neyin tartışılmasının önüne geçmektir?
“Meral ablayla da aramı siz bozdunuz” diyerek iktidara seslenen Sedat Peker, Meral ablasıyla barışmış mıdır?
Sedat Peker, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında ortaya iddialar attığında hükümete vurmak için malzeme olarak kullanan muhalefetin sırtlan sürüsü gibi ortaya atıldığına şahit oluyoruz da, Meral Akşener hakkında bu tür açıklamalar yaptığında niçin aynı muhalefet “süt dökmüş kedi” gibi olmuştu?
Aslında Sedat Peker ve Meral Akşener 2004’lü yıllarda Veli Küçük’ün MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye yönelik operasyon yapmak için kurduğu organizasyonda da yan yana gelmişti.
Telefon tapelerine yansıyan konuşmalarda, Veli Küçük Sedat Peker’e MHP üzerindeki operasyon için çeşitli kişilerle görüştüğünü söylüyor ve şu cümleleri kuruyordu: “Ben Meral’i aradım. Meral ille bir görüşelim dedi. Meral da aynı şey söyledi. Tamamen yanındayız. Beraber olucaz dedi. Sen telefon olmaz. Sen geldiğinde oturucaz. Her şey dört dörtlük çok güzel bir planlama yaptık.”
Acaba Veli Küçük, Sedat Peker ve Meral Akşener kaç kere MHP üzerindeki bu operasyon için oturmuşlardı?
HDP ortağı olan Meral ablanla eski günler bu jestinle birlikte tekrar mı başladı Sedat Peker?
Türkiye’nin bir kumpasa ve tezgâh atmosferine düşürülmeden gelinen noktada her şeyin ortaya çıkarılması elzem hâle gelmiştir. Türkiye elbette bir hukuk devletidir ve çeşitli iddialar muallakta bırakılmadan aydınlatılmalıdır. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in kendisiyle ilgili tüm iddialarının araştırılması sebebiyle Ankara Cumhuriyet Savcılığına başvurması yerinde bir karardır. Çünkü hukuktan daha güçlü bir silah yoktur.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu öz güven ve kararlılıkla umarım suç duyurusunda bulunduğu Cumhuriyet Savcılığından gereken hukuki kanıtlarıyla çıkar ve terörle, çetelerle, uyuşturucu baronlarıyla mücadelesinde yine aynı tavizsiz duruşuyla yoluna devam eder.
PKK elebaşı Murat Karayılan’ın “Süleyman Soylu bizi tahriş ediyor. Böyle İçişleri Bakanı olmaz” dediği, bir başka PKK elebaşı Mustafa Karasu’nun “Sedat Peker’in ifşaatları çok önemlidir. Küçümsemek ve önemsiz kılmak doğru değildir” dediği Kandil’deki bu terörist söylemleri bile Türkiye üzerinde hangi oyunun oynandığına dair önemli bir delil olmuştur.
Figüranların kimliği sürekli değişse de oyun ve tezgâh sürekliliğini koruyor.