Yabancı uyruklu meselesi
“Yabancı uyruklu adam, durduk yere yoldan geçen kadına yumruk attı.”
“Yabancı uyruklu adam, asansörde genç kıza tecavüze kalktı”
“Yabancı uyruklular birbirine girdi. Ortalık savaş alanına döndü”
“İstanbul’da gasp dehşeti! Yabancı uyruklu 3 kişi, çantalı adama böyle saldırdı”
“Yabancı uyruklu adam, genç kızı felç edene kadar dövdü”
“Yabancı uyruklu adamın taciz etmek için saldırdığı genç kız öldü”
“Yabancı uyruklu adamın taciz etmek için takip ettiği kız son anda kurtarıldı”
Bu ve benzeri suç ve olaylarla ilgili haber olmayan günümüz neredeyse yok gibidir.
Türkiye’nin 5 milyona yakın Suriyeliyi topraklarına aldığı günden bu yana bir “yabancı uyruklular” meselesi başlamıştır. Daha sonra Afganların akın etmesi bu meselenin potansiyelini artırmıştır. Kim hangi savunmayı yaparsa yapsın bu mesele çözülmezse, bu mesele disiplin altına alınmazsa, bu mesele toplum için korku atmosferi yaratmaya devam edecektir. Çünkü başıboşluk vardır. Hâl bu iken bir de orantısız bir şekilde yabancı uyrukluların doğum yoğunluğu vardır.
Merhamet için ülkeye alındığı söylenen yabancı uyruklular, bu toprağın insanlarına merhamet etmiyorsa orada bir garabet durum oluşmuş demektir.
Suriyeliler geçtiğimiz aylarda da misafir olma sınırlarını aşarak, bu ülkede halkımızın yaşadığı ekonomik sıkıntılarla dalga geçen “muzlu” videolar çekme ahlaksızlığını göstermişti.
Yabancı uyruklu meselesi günümüzün meselesi olduğu gibi, yarınlarda da büyük mesele olacaktır.
Demografik yapının bozulması, adli suçların yoğunluğu, onlardaki başıboşluluğun toplumda yarattığı korku, hepsi birbirine karışarak büyümektedir.
Milyonlarca yabancı uyruklu insanla doku, kültür uyuşmazlığı yaşayan topluma “onlarla ne olursa olsun yaşamaya alışın” dayatmasından ziyade, onların hem evlerine dönüş projeleri hızlandırılmalı hem de birbirlerini suça yönelim olarak tetikleyen davranışları disiplin altına alınmalıdır.
Bir Türk vatandaşına yan gözle baksa dahi hiçbir yabancı uyruklu kişi bir saniye bile bu topraklarda barındırılmamalıdır. Biz ki, çocuğa, kadına tecavüz eden ve öldüren bir Türk’ün bile idamını isterken, niye yabancı uyruklu kişilerin ayrıca külfetine katlanalım?
Suriyeli kadın, çocuk ve yaşlı bir kenara bırakılarak eli silah tutan hangi Suriyeli varsa vatanını korumak için Suriye’ye gönderilmeli, cephede Türk askerini arkadan hançerlemeyecek olanlar da, Türk askerinin yanında YPG-PYD terör örgütüne karşı yapılan mücadelede savaşmalıdır. Türk ordusuyla omuz omuza terör örgütlerine karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu’nun mensupları, vatanını satan Suriyelilere örnek olarak gösterilmelidir.
Bu toplumda rahatlama ancak bu şekilde olacak, sabırları zorlayan duygu ve düşünceler ancak böyle dizginlenecektir. Aksi hâlde her “yabancı uyruklu” öznesiyle haberi verilen adli olaylar, bu toplumun psikolojisini bozmaya devam edecek, bu mesele kanserli hücre gibi her yeri saracak ve nihayet bizzat hükümetin kendisini vuracaktır.
Türkiye’nin “yabancı uyruklu” meselesi vardır. Bugünlerde çözüm sınırları çizilmezse, yarınlarda daha büyük meseleler yaratacaktır. Türk milleti her daim merhametli ve vicdanlı olmuştur. Bundan sonra da olacaktır. Ama Türk milletinin bu özellikleri kendine külfet olarak dönüşmemelidir.
Türk milletinin vicdanına, merhametine yabancı olan yabancı uyruklunun da bu topraklarda barınmasına gerek var mı?