26 Kasım 2024
weather
-1°
Twitter
Facebook
Instagram

Rol kapmaya, konum aramaya, malzeme vermeye gerek var mı?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Rol kapmaya, konum aramaya, malzeme vermeye gerek var mı?

         MHP’nin geçtiğimiz hafta sonu Kızılcahamam’da yetkili kurulları ve milletvekilleriyle parti kampı vardı. Türkiye’yi ve dünyayı ilgilendiren konularda parti içi eğitim toplantıları yapıldı. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli ise basına açık ve kapalı bölümlerde güncel-gündem konuları hakkında çok önemli açıklamalarda bulundu. Kapalı “bilgilendirme-değerlendirme” bölümünde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “hukuki kaos ve kriz peşinde koşanlara” yönelik uyarılarda bulunmuştu ve bu uyarılar da basında geniş yer buldu.

         MHP Lideri Devlet Bahçeli, Cumhur ittifakının Cumhurbaşkanlığı seçimlerini açık ara farkla kazanacağını ama birilerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünü kesmek için geçmişte 367 kaosu gibi hukuki kaos peşinde olduğunu vurgulamış ve bunun için gündem yaratma adına Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ve benzerlerinin, tıpkı geçmişte yaşanan ve tarihe 367 krizi olarak geçen gelişmelerde görüldüğü gibi, siyasi kriz ve kaos umanların devreye sokulabileceğini ifade ederek “Şayet bu maksatlı ve mesnetsiz tartışma genişletilip, Sabih Kanadoğlu ve buna benzer kuşkulu isimler ortamı germeye kalkışırlarsa üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayız, çekinmeyiz, geri durmayız. Nitekim Cumhurbaşkanı’nın en az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız. Hiç kimse bulanık suda balık avlamasın, kutuplaşmadan rant devşirmenin hevesine kapılmasın, Sayın Erdoğan’ın önünü keseceğini zannetmesin, ham hayal peşinde de koşmasın” şeklinde hem bilgilendirme yapmış hem de çok net uyarı mesajları vermişti.

         Çünkü muhalefetin kendi adına ölüm-kalım meselesi gördüğü 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için her yolu deneyeceği bilinen bir gerçektir. Dahası Türkiye’nin bölgesel ve küresel gelişmeleri yönlendirici etkisinden rahatsız olan bazı uluslararası çevrelerin de Cumhurbaşkanı seçimleri üzerinden ülkemizin kendi iç gündemine hapsolması ve şayet başarabilirlerse siyasi belirsizlikler oluşturabilmeyi amaçladıkları açıktır.

         CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun daveti üzerine 6 muhalefet partisi genel başkanının 12 Şubat Cumartesi günü çalışma yemeğinde bir araya geleceğinden bir hafta önce bu mesajın verilmesi, bu manada parti içi bilgilendirilme yapılması “kaos ve kriz zemini arayanlar” karşısında ön alma adına örnek bir liderlik tavrı olmuştur.

         Zaten Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da, MHP’nin Kızılcahamam’da yapılan kampında değerlendirilen bu konunun üzerinden sadece 1 gün geçtikten sonra “Kambersiz düğün olmaz” misali kendinin hücre evi olan Cumhuriyet gazetesine “Hiçbir rejim değişikliği bahse konu değil. Zaten cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye bir rejim yok. Ucube bir sistemdir bu. Erdoğan’ın 3’üncü kez aday olması mümkün değil. Anayasa, TBMM bir erken seçim kararı almazsa aday olamaz diyor.” yorumunda bulunarak MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’yi haklı çıkartarak konuya başını uzatmıştır.

         Bu tartışmaları ayrıca CHPHDP- İP destekli gazeteler de başlatmışlardır. Mesela geçtiğimiz pazar günü Yeniçağ gazetesinde “Hocaların hocası hukukçu Prof. Dr. Fikret Eren” girişiyle onun açıklamaları yer almış ve o da birçok madde sıralayarak ‘’Recep Tayyip Erdoğan 3. kez aday olamaz!..’’ açıklaması yapmıştır. Bu konularda CHP merkezli bir kriz ve kaos hazırlığı yapıldığı anlaşılmaktadır. Çünkü bu merkezdeki medya ve siyasetçilerin bu manadaki gündemi yoğunlaşmıştır. MHP Lideri Sayın Bahçeli de bunun farkında olduğu için krize-kaosa fırsat vermeden her türlü yasal düzenleme konusunda gerekeni yapacağını ifade etmiştir.

         Türk siyasetinin kara mizahı Kemal Kılıçdaroğlu önce “Erdoğan’ın adaylığı için özel bir tartışma yapmayacağız. Tartışmalar artık geride kalmalı. Aday olmak istiyorsa buyursun gelsin. Başkaları tartışırsa ona bir şey diyemeyiz, en azından biz yapmayacağız.“ açıklamasını yaptı, sonra da “Seçim zamanında olursa üçüncü kez Erdoğan aday olamaz” açıklamasını yaptı.

         CHP kuyruğu olmuş ittifak ortaklarının bu yöndeki açıklamaları da yoğunlaşmıştır. Bu süreçte benim dikkatimi çeken ise CHP ve kuyruklarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığına yönelik tartışma başlattığında cevap vermeyen TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamasının basına düşmesinden sadece birkaç saat sonra, sanki ona cevap yetiştiriyormuş gibi “Cumhurbaşkanı’nın 3.kez adaylıkla ilgili sorunu yok. Hukuken hiçbir tartışma yoktur. 3 değil 2 kez adaylık söz konusudur. Hukuki boyutuyla ilgili olarak akademik çalışmayı ben yayınlayacağım. Bu konuda bir makale yayınlayacağım” ifadelerini kullanması olmuştur.

         Mustafa Şentop’un biraz rol ve konum kapmayı seven biri olduğunu herkes konuşur. Ama burada yanlış zamanda, yanlış bir role soyunmuştur. Çünkü CHP ve yancı medyası “Bahçeli-Şentop aynı anda gündem başlattılar”, “Bahçeli- Şentop durduk yere gündeme getirdiler” gibi ucuz bir propagandaya soyunmuştur. Oysa MHP Lideri çok dikkatli takip ettiği bir konu hakkında, parti bünyesinde seçimlere yönelik “olanlar ve yapılmak istenenler” hakkında bilgilendirme yapmış ve her türlü “kriz, kaos, kutuplaşma, siyasi rant” peşinde koşanlara karşı tavizsiz ve çözüm odaklı bir duruş sergileyeceklerini belirtmiştir. Mustafa Şentop’un TBMM Başkanı olarak konuya bu şekilde girmesi farklı anlaşılmalara sebebiyet vermiş, aynı zamanda etkiyi azaltmaya yönelik bir adım olmuştur. Can Ataklı isimli yazarın da “bu atmosfer içinden” yine fitne çıkarabilme gayreti de dikkatlerden kaçmamalıdır.

         AK Parti bünyesinde etkili-yetkili birinin bu konuda yapacağı açıklama Cumhur ittifakı duruşunu daha da güçlendirirdi. Ortada siyasi bir gündem varken, malum mahfillerde pişirilen kötü amaçlı ve mesnetsiz bir senaryo devreye alınmak istenirken, konunun Ak Parti’nin resmi kanalları tarafından ele alınması beklenirken, Mustafa Şentop sanki belirli bir maksatla ve özellikle de bu konu üzerinden fırsat kolluyormuş gibi bir intiba bırakmıştır. Ayrıca TBMM Başkanı sıfatıyla hem Sayın Bahçeli’ye cevap veriyor gibi algılanma hem de aynı gün yapılan açıklamayla bu konu hakkında farklı bir çaba peşindeymiş gibi görünmesini sağlamıştır.

         TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un “Akademik çalışmayı ben yayınlayacağım. Bu konuda bir makale yayınlayacağım” beyanı ise başlı başına bir ego besleme, rol kapma, kendine konum belirleme olarak analiz edilmektedir.

         TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un bu konularda rol kapmasına değil, TBMM’nin sağlıklı ve disiplinli işletmesine ihtiyaç vardır. CHP, HDP, TİP milletvekillerinin eşkıya gibi meclis içindeki eylem ve söylemleri TBMM’nin asilliğine gölge düşürmektedir. Önemli gündem ve oylama toplantılarında genelde yurt dışı gezilerinde olan Mustafa Şentop’un daha yoğun mesai harcayarak ve ağırlık vererek bu manzaraları engellemesi gerekirken, onun “makale yayınlayacağım” diye spota çıkması ister istemez “Science Index” hassasiyetiyle “acaba akademik puan peşinde mi?” diye bize sorgulatma yaptırmaktadır.

         Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Ekrem İmamoğlu gibi tipler zaten siyasette kendine rol kapma, konum belirleme peşindeyken onlara özenmenin aslında insanı kişilik olarak savuracağını anlamak ve bilmek gerekir. ABD büyükelçisi acaba basına ve kamuoyuna yansımayan diğer bazı ziyaretlerde bulundu da haberimiz mi olmadı?

         TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un konuya dalışı, girişi şeytana pabucunu ters giydirecek kadar yalana, inkâra, iftiraya meyilli muhalefetin mevzubahis konuyu yapay mağduriyet kurgusu olarak algılatmasına malzeme olmaktan başka anlamı olmamıştır.

         Bu konu etrafında nasıl seferberliğe girdiklerini gördünüz değil mi? Kemal Kılıçdaroğlu’nun anında “U” dönüşü, krizler üretmede mahir Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun “ben buradayım” diyerek Cumhuriyet gazetesinden selam çakması, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin öngörüsünü yine haklı çıkarmıştır.

         İki yıldır kendi adaylarını belirleyememiş zavallıların “Erdoğan aday olamaz” propagandası acizlik içinde acizlikleridir.

         Bakalım cumartesi günü hangi krizlerin hazırlanması için mutfağa girecekler. Ama nereye girerlerse girsinler, bunlar eninde-sonunda yine kaybeden olacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *