Pensilvanya'ya sustu, büyükelçiye sustu!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaklaşık 4 ay önce bir televizyon programında “Kılıçdaroğlu’nu T.C. Devleti dinleseydi, Pensilvanya’yla konuştuğunu kaydederdi. Böyle bir şey yok desin. Pensilva’yla bir diş muayenesinde konuştuğumuzda ‘Yurtta barış, dünyada barış’ sözünü konuşmadık desin, ‘Diş muayenesine gitmedim’ desin. Karşımızda siyaset tanımına sığdıramadığımız ve bu ülkenin değerleriyle örtüştüremediğimiz bir kimlik var” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
Sabahtan akşama kadar vıdı vıdı her şeye cevap yetiştiren Kemal Kılıçdaroğlu bu iddiaya niçin susuyor?
Soru çok basit: Pensilvanya ile görüştün mü görüşmedin mi?
Susuyorsanız görüşmeyi kabul ettiğiniz sonucu çıkıyor.
CHP ve kuyruklarına hizmet sayfası olan Oda TV’de 3 Aralık 2013 tarihinde bir haber verdi. Aslında Sayın Soylu’nun sorusunun cevabını o haberde bulmak mümkündür.
“Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP heyeti Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu, ABD’deki cemaat derneklerini tek bir çatı altında toplayan; Turkic American Alliance’ın Başkanı Faruk Taban ve diğer yöneticileriyle otelde kahvaltı yaptı.”
Şimdi merak edilen konu ise şu: Acaba Fethullah Gülen o isimlerle CHP’ye ve genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ne mesaj yolladı?”
Oda TV Kemal Kılıçdaroğlu ve Fethullah Gülen arasındaki bu mesajın içeriğine ulaştıysa bizimle de paylaşsın…
Kemal Kılıçdaroğlu “Pensilvanya ile görüşme” konusunda sessizliğini korurken, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Kemal Kılıçdaroğlu’nun derin bir sessizliğe gömüldüğü açıklamayı yaptı.
Süleyman Soylu CHP, DEVA Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İyi Parti ve Saadet Partisi’nin 28 Şubat’ta paylaştığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e ilişkin ortak metinle ilgili “Türkiye yönetmeye talip oluyorlar değil mi? Altılı bir masa kurmuşlar. Buradan Kılıçdaroğlu’na bir şey söylemek istiyorum, bir de o altılı masadaki diğerlerine. O masada Kılıçdaroğlu biraz doğruysan, biraz dürüstsen, biraz bu millete ait en ufak bir inancın varsa, ilk altılı masa toplantısından sonra, sen beraber oluşturduğunuz o hepinizin tutanak altına almaya çalıştığı bildiriyi hangi büyükelçiliğe düzelttirmeye gönderdin? Biraz edebin varsa bunu açıkla. Eğer kendilerine biraz saygıları varsa, o masadaki diğer 5 kişi de Kılıçdaroğlu’na, benden sonra bizden sonra hangi temsilci ile bunu bir büyükelçiliğe gönderdin, bunu redakte ettirdin? Kendilerine, kendilerinin sorumlu olduğu tabana ve bu aziz milleti en ufak bir saygıları varsa sorsunlar. Bu ülke öyle büyükelçilere beline kadar eğilip, onların efendilerine uşaklık yapanları çok görmüştür. Bu ülke Avrupa’nın, Amerika’nın tezgâhlarıyla, oyunlarıyla vesayet kuranları çok görmüştür” açıklamasını yaptı.
CHP’den ses gelmedi.
Sayın Soylu bu sefer “Kaç günden beri söylüyorum, devam ediyorum. İşin muhatabı bellidir. İşin muhatabı çıkacak, bunun cevabını verecek. Aslı vatana ihanettir. Siz toplantı yaptığınız, bir mutabakat metni oluşturduğunuz süreci kendi yanınızdaki bir büyükelçiyi, bir Avrupa Birliği büyükelçisine gönderip de redakte ettiremezsiniz. Bir şifre daha verdim” diye tekrar bir açıklama daha yaptı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir bildiği var ki bu kadar net açıklama yapıyor ve ortaya iddiasını koyuyor.
Kemal Kılıçdaroğlu bu olayda da susmayı tercih ediyor.
Süleyman Soylu’nun iddiasında şaşılacak, hayrete düşecek bir durum var mı?
CHP’nin “Biden yönetiminden ilk beklentimizin şu olacağını düşünüyorum: Hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, yargı sisteminin siyasetten arındırılmasına, güçler ayrılığına, demokratik reformlara, medya, ifade, toplanma özgürlüğü gibi tüm temel hak ve özgürlüklere çok güçlü bir vurgu yapması” açıklaması ortada iken kimse de CHP’nin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e ilişkin hazırlanan ortak metni bir Avrupa Birliği büyükelçisine koşturup redakte ettirmesi bizi ne şaşırtır, ne hayrete düşürür.
48 sayfalık ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metninde’ bir kez olsun Atatürk ismi geçmiyorsa zaten, o metnin kökeni yurt dışındadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yediği Manda yoğurdu ile uğraşan bu zavallı muhalefetin Batı’nın, Avrupa’nın kucağında Mandacılık yapmasının hesabını vermesi gerekmiyor mu?
Kemal Kılıçdaroğlu gerek Pensilvanya görüşmesine dair, gerekse 48 sayfalık ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metnini’ bir Avrupa Birliği büyükelçisine gönderip de redakte ettirmeye dair Süleyman Soylu’nun ortaya koyduğu iddialara cevap vermesi gerekmiyor mu?
Bu iddialar çok önemlidir. Cumhurbaşkanı adaylığına hazırlanan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu ve benzeri iddialar karşısında susması, milli güvenlik tehlikesi olarak yarattığı CHP’nin içler acısı halidir.
Her türlü terör örgütüyle içli dışlı olan, emperyalizme kuyruk sallayan, mandacılığın kuklası olmaya hazır CHP’nin bu ülkeye ihanetten başka vereceği bir şey kalmamıştır.
Bir eli Pensilvanya’da, diğer eli Kandil’de olan CHP’den hayır beklemek zaten Türkiye’ye hayırsızlık yapmaktır.