24 Aralık 2024
weather
8°
Twitter
Facebook
Instagram

Kanlı satranç tahtasında şah kim?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kanlı satranç tahtasında şah kim?

Haksızlar karşısında sinmek ve suskun kalmak Türklüğe yabancıdır.” -Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet BAHÇELİ

Cihan; haksızların, haklı ve yüksek çığlıklarıyla yeri göğü inleterek haksızlığı, kör vicdanlarda meşru kıldığı bir düzen etrafında dönüyor. ***Medeniyet nedameleri okuyarak, cihana yön vermeye çalışan Batı; haksızlıkları haklı çıkarma çabasıyla güç gösterisinde bulunuyor. İnsanlığa dair olan tüm değer yargılarını yıkan, terazisi şaşmış bir adalet anlayışını, zorla yutturmaya çalışıyorlar. Kana susamış ve sapkın vandallıklarını, emperyalist stratejilerinin ezici gücü olarak kullanarak saldırıyorlar.*** Ve bu yıkıcı saldırıları, haklılık iddiası güden safsatalarla sunuyorlar. İnsani değerler, haklar, milletler arası sözleşmeler, kurallar vesaire umurlarında değil. Çünkü bu yargılar onlar için geçerli değil. Bu yargıları sadece, emperyalist arzularının ağına takılan ülkeleri işgal etmek için kullanıyorlar. İftiralarla dolu, kurmaca açıklamalarla “Şurada insani değerler zarar görüyor ve insan hakları ihlali var, biz oraya huzuru götürmeye gidiyoruz, müdahale ediyoruz” diyorlar. Orayı yerle bir ediyorlar, masumları katlediyorlar ve orada yuvalanıyorlar. Orta çağdan kalma, vahşi ve barbar bir düzeni, güncel silahlarla daha yüksek oktav bir zalimlikle devam ettiriyorlar. Gelişmiş(!) ve medeniyet timsali(!) olan ülkelerden bahsediyoruz, bunu şu arada bir hatırlatalım. Bu, gelişimin öncüsü, modern dünyanın kurucusu, medeniyet timsali olma iddiaları ile gösterdikleri yumuşak güç gösterisini; kendilerinde buldukları müdahaleci haklarla, sert ve yıkıcı bir güce çeviriyorlar. Biz sizin büyüğünüzüz, bizi takip edin, sözümüzden çıkmayın, canımızı isterse keyfi bahanelerle gelir yıkarız. Amiyane tabirle, olay aynen böyle oluyor. Mesela Irak, çok ırak değil bu mesele… Böl-parçala-yönet stratejilerinin bir parçası olarak, Orta doğunun parçalanıp ülkeciklere ayrılması sonucunda oluşan ülkelerden biriydi. Kendi kurdukları ülkecik, meşruiyetini kazanınca, varlık sergiledi ve sömürge çizgisini aştı. Ne oldu peki..? Baştan tırnağa kadar, dar ağacına gerildi… Tabi burada bir es vermek gerekiyor; sömürgeciliği reddederek iç ve dış teröre karşı savaşan bir lideri savunamayan halk, ülkeyi yıkım ekiplerine teslim etti… Bu, *Küresel sistemin anarşik yapısını besleyen aciz bir oyun.* Emperyalist arzularının ağlarını attıkları bölgeye, satranç tahtasını kuruyorlar. Bu oyunda, size Şah’mışsınızcasına davranarak, bir piyon gibi kullanıyorlar ve aslında Şah olmadığınızı, yok oluşunuzu izlerken kavrıyorsunuz. Algı yönetimleri, kışkırtıcı olaylar ve birkaç karışıklık ile sahneye çıkartılıyorsunuz. Garip bir şekilde, sahnede hür iradenizle ve hür iradeniz için var olduğunuza inanıyorsunuz. Ancak birinin iki parmağı arasında, tahta üzerinde hareket ettiriliyorsunuz… Bunun üzerine halktan bir ifade ile “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” mı desek..?

Şimdi neler oluyor peki Irak’ta… Irak’ın meselesi hala ırak değil, daha dün bir danışıklı döğüşe daha sahne oldu… ABD ve Orta Doğudaki maşası İran… Tarihin her sayfasında, aynı rolü üstlenen İran; aslında yapay ülkeciklerden oluşan bölgede, köklü bir millete sahip olan ve kendi kendini kurmuş ülkelerden birisi. Bakıldığında güçlü bir profil ancak gönüllü bir şekilde emperyalizmin ağlarında yaşıyor. Orta doğuda, ağabey olmak varken ağabey profili çizmeye çalışarak ABD’nin küçük kardeşliğini üstleniyor. Tabi bu kardeşlik, bazı danışıklı dövüşlerle perdeleniyor. Bu düşünceler bir komplo teorisi olarak varsayılabilir, ancak o zaman İran’ın her hareketi ile ABD’nin ekmeğine yağ sürmesini nasıl açıklayacağız. Ülkesel bir basiretsizlikle mi..? … Son yıllarda başlayan ve daha iki gün evvel yeni bir saldırı ile devam eden olayları değerlendirelim mesela; bir süredir İran ve ABD bir çatışma içerisinde ama bu çatışmayı Irak üzerinde yapıyorlar… Çatışmayı ABD başlattı, İran’a bağlı silahlı grubun Irak’taki karargahlarını bombalattı. İran’da ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğini basarak karşılık verdi. ABD’nin yine Irak’ta bir saldırı ile Kasım Süleymani’yi öldürmesi; İran’ın karşılık olarak Irak’taki ABD üstlerini hedef alması vesaire ile ısrarla Irak sınırlarında süren bir çatışma… 2003’ten beri ABD ile birlikte küçük kardeş İran’da, Irak toprakları üzerinde işgal kuvveti olarak bulunuyor. Ancak bu zamana kadar pek bir çatışma göstermediler. Peki son yıllarda peyda olan bu danışıklı dövüş affedersiniz, çatışmanın kazanımı ve kaybı nedir..? Olayın aslı bu noktada gizli. İran, ağabey profiline güç katarak, bölgede ABD üstlerini bombalayabilen koca yürekli ülke olarak algılandı. Bu güç gösterisi ile iç karışıklıkları dindi, Irak’ta İran’a karşı olan ayaklanmaların da sesi kesildi. Bölgedeki Şiiler karşısında prestij kazandı, kanatlarına aldı. ABD ise İran’a bir vurdu bin karşılık aldı güya ancak hiçbir kaybı yok, ölü yok, yaralı yok … Üstelik o da bu durumun demagojisine sığınarak Irak’a ekstra asker getirtti. Bu süreçte 6 bin ABD askeri Irak’a sevk edildi. Yakın tarihte yaşanan bu olayların ışığında günümüze gelelim, iki gün evvel İran, Irak’ta ABD ve İsrail’e ait olduğu düşünülen birçok noktaya saldırı düzenledi. ABD bir zarar görmediğini açıkladı. İran, “Mossad üstünü vurduk.” dedi. Ama bununda gerçekliği yok. Peki İran nereyi hedef aldı, bu sorunun yanıtında asıl niyet var zaten. *Türkiye sınırına çok yakın Cebel El Summak ve Harem kasabası çevresinde bulunan Türkistan İslam Partisi ve Heyet Tahrir el Şam üstlerini hedef aldı… Arif olan hakim oldu mu, niyetin aslına..? **Bir de şu var ki ABD, İran’ın bu saldırıları sonrasında bölgeye hava savunma sistemi getireceğini açıklıyor. Bu savunma sistemi elbette ki danışıklı dövüştüğü İran’a karşı savunmayacak. Kimi savunacak..? Kimi engelleyecek..? Bölgede Türkiye’nin sınırlarını tehdit eden teröristleri savunacak elbette. Türkiye’nin müdehalesini engelleyecek.** Burada İran aynı zamanda ABD’nin gemisine rüzgar olurken aynı zamanda da Orta Doğuda çizmeye çalıştığı ağabey profilini, samimi ağabeylikle gölgeleyen Türkiye’ye göz dağı veriyor.* Bu göz dağını verdiği nokta da net, senin kardeşlerin ötede dermişçesine… Yani İran’ın derdi ABD’de değil zulme uğrayan müslümanlar da değil. Tek derdi varlığını devam ettirmek. Mossad’a saldırır gibi yapıp masumlara saldırıyor. Açıklaması ile bölgede alkış toplamayı arzularken asıl niyeti ile de gözdağı veriyor ve zalimle tuttuğu safı ifşa ediyor. İşte barbar emperyalistler ve onların kuklaları, dünya sahnesinde kanlı bir oyun sergiliyor. *Cihanın göbeğine kanlı bir satranç tahtası kurulmuş! Peki bu barbarlığı mat edecek Şah kim..?*

***Vicdan muhasebesi mesafesinde bir durup düşünelim, ve yarın buluşalım …

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *