30 Ocak 2025
weather
12°
Twitter
Facebook
Instagram

CHP’nin medya milisleri

YAYINLAMA:
CHP’nin medya milisleri

Türkiye’de “muhalif gazetecilik” kisvesi altında kalburüstü bir sınıf türedi. Hakikatte bunlar, halkın sorunlarını dile getiren, toplumsal fayda sağlayan, objektif habercilik yapan meslek erbapları değil; fonlarla beslenen, muhalefet için tetikçilik yapan, “geleceği parlak” siyasetçilerin ideolojik ajandasına hizmet eden bir medya milis kuvvetidir. 

Bağımsız gazeteci etiketiyle dolaşan, fakat en çok da siyasi bağımlılıklardan beslenen bu kaymak tabakanın bir eli yağda, bir eli baldadır. İktidara yakın medyayı yandaşlıkla suçlarken, kendileri muhalefetin propaganda makinesi gibi çalışır, reklam, fon, belediye imkânları gibi ticari vasıtalar yoluyla muhalefetin pis işlerini yerine getirirler.

Bunların ana toplanma alanları olan Halk TV, Sözcü, Tele1 gibi medya organları, her gün aynı iftira döngüsüyle yayın yapan fitne ve fesat üretim merkezlerine dönüşmüştür. Program formatları bellidir. MHP’ye saldırı, AK Parti’ye saldırı, Cumhur İttifakı’na saldırı, yargı mensuplarına saldırı, devletin kurumlarına saldırı, kendilerinden olmayan her bireye ve kuruma karşı amansız bir haysiyet cellatlığı... 

Bu güruh nezdinde gerçeklerin hiçbir önemi yoktur; önemli olan, muhalefetin çıkarlarına neyin hizmet ettiğidir. Bu muhitte gazetecilik çoktan kirli bir propaganda aygıtına dönüşmüştür. Öyle raydan çıkmışlardır ki kendi uydurdukları yalan haberlerin, algı operasyonlarının ve etik ihlallerinin hiçbir yaptırımı olmayacağını zannederler. “Basın özgürlüğü” kalkanı ardına saklanarak suç işleme özgürlüğüne sahip olduklarını vehmederler. 

Bunun en açık örneklerinden birisi, Halk TV’de imza attıkları son skandal oldu. CHP’nin gayri resmi Cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu’nun hedef seçtiği bir bilirkişiyi telefonla arayıp gizlice kayıt altına aldılar ve görüşmeyi televizyon ekranlarına taşıdılar. Böylece hem “haberleşmenin gizliliğini” ihlal etmiş, hem de “bilirkişiyi etkileme” suçunu işlemiş oldular. Belli ki kendileri için mühim değil ama, gazeteciliğin temel etik ilkelerinden olan “mahremiyete saygıyı” ve “gizlice kayıt yapmaktan kaçınma” ilkelerini de ayaklar altına aldılar. Ama ne gam! İki gündür suçlarını kabul etmek şöyle dursun, kendilerini eleştirenleri suçlama yarışına giriştiler. Halk TV kanalı da bir açıklama yayınlayıp "Suçlanan kişiye söz hakkı vermek ne zamandan beri suç oldu” savunusuna girişti. Bilirkişinin görüşmeyi sonlandırma girişimlerini manipülatif sorularla bastırıp, muhatabın hiçbir bilgi ve onayı olmadan kaydedilen konuşmayı televizyonda yayınlamak “söz hakkı vermek” değil, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmektir. 

Gazeteciliği haysiyet cellatlığıyla karıştıran bu zevatın umumi bir savunma cümlesi de “Biz halkın haber alma hakkına hizmet ediyoruz” şeklindedir. Oysa halkın yalan haber alma hakkı yokken, bunların algı operasyonu yapma hakkı sınırsızdır. Muhalefetin bu medya milisleri için hukuk, kanun, etik önemli değildir. Önemli olan muhalefetin gözünde “sadakatlerini” ispat etmektir. Çünkü kazançları da, kariyerleri de, ekranlarda kalabilme süreleri de muhalefete ne kadar hizmet ettiklerine göre belirlenir. Gerçekleri umursamazlar, çünkü sattıkları tek şey yalandan ibarettir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *