Bu ülkenin "zencisi" yoktur, kardeşliği vardır
Anadolu, asırlardır savaşların, göçlerin, yıkılan ve yeniden kurulan medeniyetlerin şahidi olmuştur. Kadim imparatorluklar burada yeşerdiler, fakat bu zorlu coğrafyanın makus talihine boyun eğerek tarihe karıştılar.
Anadolu’da ayakta kalmak zordur… Türk milleti Anadolu’daki bin yıllık egemenliğini mütemadiyen muhafaza edişiyle tarihte bir ilki başarmıştır. Fransız İhtilali ve sanayileşmeyle birlikte ise emperyalist güçler, bu toprakların zenginliklerini yağmalamak için kimlik çatışmalarını silah haline getirmiştir. Bugünkü terör meselesi, bu oyunun uzantısıdır.
Türkiye’nin terör sorunu, yalnızca içsel değil, dış kaynaklı bir meseledir. On binlerce can kaybı, heba olan milli servet ve kaybolan enerjiyi göz ardı etmek, bu meseleyi gelecek nesillere kötü bir miras intikali gibi devretmek; sorumluluk iddiasındaki hiçbir liderin kabul edebileceği bir durum değildir.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin, “Değil elimizi, gövdemizi bile sıra dağların altına sere serpe yatırmaya hazırız,” sözleri, bu mücadelenin çözüm odaklı kararlılığının simgesidir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, MHP Lideri Sayın Bahçeli ile terörün kökünü kazımakta tam bir mutabakat içinde olduklarını ifade etmesi ise devletin bu sorunu çözme iradesinin net göstergesidir.
Bu mesele, emperyalizmin kimlik kılıfına büründürerek körüklediği bir ayrışma projesidir. Ancak Türkiye’yi “Kürt sorunu” söylemine sıkıştırıp etnik meseleler üzerinden bölünmeyi hedefleyen bir kesim de, devlet ricalinin çözüm odaklı yeni dinamiklerini, ağzı açık ayran budalası gibi izlemektedir. Açıkçası bunlar, Türk milletinin bin yıllık kardeşlik ruhunu anlayamamış olanlardır.
Haddizatında Cumhuriyet, tüm vatandaşlarını eşit haklarla donatarak Türk kimliğini birleştirici bir şemsiye olarak sunmuştur. Bu ülkede hiçbir grup, ne eğitime erişimden mahrum bırakılmış ne de kamu yaşamından dışlanmıştır. Hiçbir etnik grup, Türkiye tarihin hiçbir döneminde bu memleketin “Zencisi” olmamıştır. Zira Türkiye’nin tarihi, ABD’nin siyahiler üzerindeki ayrımcı politikalarından kökten farklıdır.
ABD’nin kölelikten “Jim Crow” yasalarına kadar uzanan ayrımcılık dolu geçmişi, kendi toplumundaki derin çatlakların sebebidir. Oysa Türkiye, tarih boyunca vatandaşlarını kökenine, inancına göre tasnif etmeyen kapsayıcı bir anlayışın sahibidir. Amerika, ilk siyahi başkanını ancak 2009 yılında seçebilmişken, Türkiye’de devletin en yüksek makamlarında her kesimden insanlar yüzyıllar boyunca görev almıştır. Etnik kimlikleri bahane ederek ayrışma yaratmak isteyenlerin aksine, bu toprakların insanları tarih boyunca kardeşlik içinde yaşamıştır. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak… Her biri Anadolu’nun hamurunda yoğrulmuştur. Anayasamızda “Türk” kimliği, bir etnik aidiyeti değil, vatandaşlık bilincini ifade etmektedir. Bu ilke, memleketimizin birlik ve beraberliğinin en güçlü dayanağıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sergilediği kararlılık, sadece terörle mücadelede nihai zaferin elde edilmesini değil, milletin kardeşlik bağlarının kuvvetlenmesinde de güçlü bir perspektife sahiptir. Türkiye, bu iradeyle yalnızca terörün kökünü kazımakla kalmayacaktır. Aynı zamanda emperyalizme iyi bir ayar çekecek ve gelecek nesillere sapasağlam temeller üzerine inşa edilmiş bir birliktelik ruhunun mirasını bırakacaktır.