Ağzı olan konuşuyor!
Televizyon programlarında konu tarımsa ve konusunda uzman kişi yoksa bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanlarla tartışma ve konuşmalara başlanınca uzaktan kumanda aletiyle ancak sessizliği sağlayabiliyorsunuz. Hızlı ve riskli bir iş. Çünkü hızlı hareket etmezseniz, konuşmanın bir bölümünü mecburen dinlemek zorunda kalabiliyorsunuz.
Benzeri durumlar düzenlenen paneller ve söyleşiler içinde geçerli söz konusu tarım ama bir tane tarım uzmanı yok!
Dolaysıyla şöyle bir sonuç rahatlıkla çıkarabilirsiniz. Söz konusu tarım olunca tarım hakkında bilen de konuşuyor, bilmeyen de! Ağzı olan konuşuyor, beyni olan da kullansın artık! Demekten tutamıyor insan kendini…
Ekranlara, panellere ve söyleşilere bir bakıyorum herkes tarım uzmanı olmuş kardeşim. Öyle saçma sapan yorumlar yapılıyor ki, insanların aklını karıştırmaktan başka bir şeye yaramıyor maalesef.
Hele bazıları var ki sanırsın çiftçi ile omuz omuza vermiş, çiftçilerin derdi ile dertleniyor. Bu insanların derdi hiçbir zaman çiftçi olmadı, ülkemiz tarımı olmadı. Şimdi çiftçi üzerinden ülke tarımına ve Tarım Bakanlarına saldırıyorlar. Kusura bakmayın, çiftçilerin ne ülke tarımıyla ne de Tarım Bakanları ile bir sorunu yok. Sizin saf olarak düşünüp, istediğiniz gibi istediğiniz zamanda kullanacağınız o çiftçi modeli de öleli çok zaman oldu. Bilginiz olsun, artık yeni çiftçi modeli, çiftçiyi saf görenlerle değil; çiftçiyle saf tutanlarla beraber…
Açık ve net olalım. Görev yapan 50 bakanın mesleklerine ve çalışma alanlarına baktığımızda; hukuk, maliye, işletme, mülkiye, gazeteci, iktisatçı, avukat, mimar, veteriner ve doktor… Özetle 50 bakandan sadece 9’u ziraat kökenli olup, diğerleri farklı meslek gruplarındandır.
Çiftçi ekmeğinin, aşının, toprağa attığı tohumunun, ahırındaki sarı kızın süt veriminin, harmana öderim diye veresiye aldığı tarım girdilerini nasıl ödeyeceğinin derdinde, tekrar anlatmama gerek yok.
Böyle düşüncelerinizle çiftçiyi kalkan olarak kullanmayalım. Samimi ve dürüst olalım, size göre bakanların başarılı olması menfaat musluğunun debisiyle alakalı, menfaat musluğu yeterli basınçta ve debide akıyorsa sorun yok, bakanlar çok başarılı! Çiftçi kimin umurunda? Ama musluklar kısılınca veya tamamen kapatılınca size göre bakanlar başarısız…
Tarım Bakanlığı büyük bir aile, içinde barındırdığı genel müdürlükler nicelik bakımından ayrı birer bakanlık durumundadır. Problemler olabilir, olması da normaldir. Yalnız bu problemlerin sorumlusu olarak birkaç bakanı göstermek doğru değildir. Bu problemler kronikleşmiş problemlerdir.
Neden sapla samanı birbirine karıştırıyoruz?
Neden bize ters düşecek, menfaatlerimizi incitecek gerçeklere kapatıyoruz gözlerimizi?
Neden gerçekleri görerek, takdir ve teşekkür etmesini bilmiyoruz?
Tarım ne bir iş ne bir meslek ne de bir sektördür. Tarım bir sanattır. Ziraat mühendisleri ve çiftçiler, toprağı işleyen sanatkârlardır. Tarımda her şey bir zincirin halkaları gibidir. Üretim güvenden geçer. Güvenin yolu istikrardan, istikrarın yolu da tarım penceresine farklı siyasetten bakmaktan geçer.
Tarım Bakanlığı, dünyanın en büyük 18’inci ekonomisine sahip olan ülkemizin dayanağı, bel kemiğidir. Tarımla ilgili konuşmalarımızda, konusunda uzman olsak dâhi dikkat etmeliyiz.
Mevlana’ya sormuşlar o kadar yazarsın, o kadar okursun ne bilirsin? Mevlâna şu yanıtı verir:
“Haddimi bilirim.”
“Önce haddini bileceksin, ondan sonra konuşacaksın kardeşim…”
Özellikle son dönemde Tarım Bakanlığı tek yürek olmanın çabasıyla; bilime ve bilimsel yaklaşımı ön plana koyarak ve de bilimin gösterdiği ilkeler doğrultusunda; “üretimin arttırılması”, “tarımsal modernizasyon”, “çalışma modeli”, “teknolojik ilerleme”, “verimlilik” ve “üretimin planlaması” yönünde, dolayısıyla tarımsal potansiyelimizi yükseltmenin derdindedir.
Tarımla alakalı konularda konu uzmanı bilim insanları hariç her kesimden insanlar konuşur, fikir beyan ediyor. Fakat yıllarca emek verip, bilgi ve birikim sahibi olan sizler neden sus pus odalarınızdasınız? Söyler misiniz, ne tür bir beklenti içindesiniz?
Ayağa kalkın ve ses verin! Üzerinizdeki bu ölü toprağından silkinin, zira meydanı boş bıraktığınız yeter!
Son söz: Anlatacak, dokunacak ve söylenecek çok şey var ama SUSUYORUZ; doğruluğa, dürüstlüğe, sevgiye, güzelliğe SUSUYORUZ!
Kim nasılsa çevresini de öyle görür, Yozgat’ın köylerinden bir çiftçi ailesine mensup olmaktan her zaman şeref ve gurur duydum. Köklerimden aldığım güçle öğrenip, yoğruldum ve yine özüme doğruldum. Yazımı Arif Nihat Asya’nın dizeleriyle noktalıyorum:
İçsen bu sudan dostum bir daha susamazsın,
Bir hâl gelir başına, ağlayamazsın, susamazsın.
Ülkemiz tarımında ne söyleyecek sözümüz bitti ne de yürüyecek yolumuz.
Kalın sağlıcakla…