Tehlikeli sular…
Atatürk’ün partisinden onun izinde olduğu bilinen isimleri tasfiye edip yerlerine mezhep ve etnik fitnelerin sözcüsü isimleri doldurmak kolay bir iş miydi?
Peki ya, bir yandan marjinal grupların hamiliğini üstlenirken diğer yandan kendini Cumhuriyet’in yegane savunucusu olarak tanıtmak alışagelmiş bir şey miydi?
PKK’nın televizyonunda programa çıkıp “Anayasa’nın 2. ve 3. maddelerini değiştirelim” önerisinde bulunduktan sonra bayrak sevgisinden dem vurmak her babayiğidin harcı olan bir rahatlık mıydı?
FETÖ’sünden PKK’sına, DHKP-C’sinden bilmem nesine, envaiçeşit terör örgütünden hangisine bulaşmış olursa olsun teröristlere sahip çıktıktan sonra vatan sevdasından bahsedebilmek olağan bir durum muydu?
Türkiye’nin terörle mücadele tezkerelerine hayır dedikten sonra CHP’nin altı okundan birinin milliyetçilik olduğunu hatırlatmak hafife alınacak bir mesele miydi?
***
Bu siyasi tiyatro, Bay Kemal tarafından büyük bir ustalıkla sergilendi.
Onun ardından genel başkan olan Özgür Özel de Bay Kemal’den daha büyük bir usta olduğunu göstermek adına her tuşa basıyor.
Sadece milletimizin hassasiyetlerini kaşıyıp kutuplaşmaları körüklemiyor.
Aynı zamanda Türkiye’de demokrasinin kesintiye uğramasını arzulayan yabancı başkentlerin takdirini toplamak için kılıktan kılığa giriyor.
***
Katıldığı televizyon programlarında sokağa çıkmanın zamanının geldiğini ifade ediyor.
Bir milyon kişinin meydana inmesi halinde rejimin değişeceğini ileri sürüyor.
Daha önce çokça kez ilan edilen CHP’nin Cumhuriyet değerlerinden kopuşunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
***
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, 3 Aralık 2024 tarihli meclis grup toplantısında CHP’nin genetik mirasına sarılarak eski hastalığının pençesine düştüğünü şu cümlelerle özetlemişti:
“CHP siyasi iktidarı halkın sevgisiyle değil, birçok kuruluşun tahrik ve teşvikiyle, sokaklara çağrısıyla beslenerek, ara rejimlerle iktidar sevdasına kapılmış bir tüzel kişilik olarak Atatürkçülük kavramının altında saklanarak, yoluna devam ediyor.
Açıkça söylüyorum, CHP 67-68 sonrasında fikir kulüplerini, DEV-GENÇ, DEV-YOL'u, DHKP-C'yi kullanarak iktidar yolunu aramıştır. 12 Eylül'den sonra bu sefer PKK, PYD ve buna benzer bölücü unsurlarla teşvik ve birlikte olarak milleti sokağa çağırma, oradan da kendilerine uygun bir ortamı yakalama çabası içerisine girmiştir.
Bu yanlıştır, bunlar denenmiştir. Sokaklar da değil, sandıkta adam olmaya çalışınız.”
Özgür Özel Türkiye Cumhuriyeti’nin sokakta bulunmadığını, Türk milletinin sokak tehditlerine boyun eğmeyeceğini adını gibi biliyor, yani tehlikeli sularda bile isteye yüzüyor.