Huzur içinde terörsüz Türkiye
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM’e “Türkiye Partisi olun ve terörle aranıza mesafe koyun” diyerek uzattığı el ile başlayan ve 22 Ekim’de terör örgütü elebaşı Öcalan’ın kurucusu olduğu PKK terör örgütüne “silahları bırakma” ve “örgütü tek taraflı feshetme” çağrısında bulunmasını dile getirmesi Suriye’deki son gelişmelerle birlikle daha büyük bir anlam kazandı. En azından Sayın Bahçeli’nin çağrısına anlam veremeyenler açısından…
Suriye üzerinden Türkiye’ye doğru açılmak istenen etnik ve mezhepsel fitne “iç cephe” bariyerine takıldı. 1 Ekim itibariyle başlatılan ve iç cephenin tahkimatını esas alan bu bariyer ile terör örgütü PKK/YPG’nin tasfiyesi amaçlandı.
Techizatı ve istihbaratı ABD ve İsrail tarafından temin edilen bu terör örgütü başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’nun huzuruna kastetti. İsrail’den sonra ikinci bir uydu devleti olarak tasarlanan ancak daha sonra İsrail’in güvenliğini sağlamak için karakol vasfı kazandırılan bu örgüt ABD tarafından sıkı koruma altına alındı. Kürt kökenli vatandaşlarımızın sırtına basan bu örgüt Türk-Kürt kardeşliğini düşmanlığa çevirmek için 40 yıldan fazla uğraştı. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü hedef alan eylemlerin yanı sıra siyaset üzerinden de sözcü tayin ettiği partileri nifak unsuru olarak kullandı.
MHP Lideri Bahçeli’nin üstlendiği tarihi inisiyatif ve attığı cesur adım ülkemizdeki kimi hazımsız çevreleri hüsrana uğratmakla kalmadı aynı zamanda bölgemizdeki küresel emperyalizmin umutlarını da boşa çıkardı. Bir taraftan PKK terör örgütünün elinden DEM kozu alınırken, diğer taraftan da PKK’nın ABD’nin bölgesel piyonu olduğu bir kez daha ispatlandı. DEM’in “Türkiye Partisi olmak için” İmralı’yı adres göstermesi ve İmralı’dan gelecek silahları bırakma çağrısına Kandil’in uymayacağını açıklaması küresel tezgâhı ortaya çıkardı. Öcalan’a “önder” diyen Kandil yeni önderinin ABD olduğunu tescilledi. Böylelikle de Türk-Kürt kardeşliğini bozmak ve bölgeyi yeniden tasarlamak isteyenin ABD olduğu bizzat muhatapları tarafından beyan edildi. MHP Liderinin Kürt kökenli vatandaşlarımız için her fırsatta “ABD sizi benden daha fazla sevemez” sözünün de ne kadar isabetli olduğu görüldü.
PKK terör örgütünün tamamen tasfiye edilerek milli birlik ve kardeşliğin sağlandığı bu sürecin adı MHP Lideri Bahçeli tarafından “Huzur içinde terörsüz Türkiye” olarak açıklandı. Ekonomik ve sosyal refahın arttığı, bin yıllık kardeşliğin pekiştiği, milli şuur ve milli devlet ilkesiyle çözümlerin üretildiği bir Türkiye’nin oluşması için alınan tarihi inisiyatif özellikle Kürt kökenli vatandaşlarımızda olağanüstü bir karşılık buldu. Birçok kesim tarafından takdir edilen ve “olması gereken buydu” sözleriyle tarif edilen bu süreç küçük adımlarla büyük sonuca ulaşmaya doğru yol aldı. Suriye’yi de yakından ilgilendiren bu gelişme İmralı’daki terör örgütü elebaşının “çağrı yapmaya hazırım” mesajıyla somutlaştı. MHP Liderinin ısrarla İmralı-DEM arasında doğru bir hattın oluşmasına ilişkin tavrı 28 Aralık’ta DEM’li Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan ile yapılan görüşme ile gerçekleşti.
İmralı-DEM görüşmesinden çıkan mesajlar genel itibarıyla pozitif bir ivme oluştururken kimi çevreler de bu mesajların karşılığında ne verileceğini tartışmaya başladı. Pazarlık havası oluşturmaya çalışanlar, bölünmeyi işaret edenler, geçmişte koşulsuz şartsız ittifak yaptığı halde bugün çok hassasiyet sahibiymiş gibi davrananlar anında beliriverdi. MHP Lideri Bahçeli dünden bugüne çok net mesajlar verdi. “Türkiye Partisi olun”, “terörle aranıza mesafe koyun”, “şayet tecridi kaldırılırsa İmralı’daki terör örgütü elebaşı PKK’yı lağvettiğini açıklasın”, “kardeşliğimize zeval gelmesin”, “madem barış diyorsunuz o zaman ak koyun kara koyun ortaya çıksın” gibi birçok ifade kullandı. Bugüne kadar Türk-Kürt kardeşliğini pazarlık unsuru yapacak hiçbir ifade kullanmadı. Bölünmeye kapı arayacak hiçbir vaadi olmadı. Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atacak hiçbir teklif sunmadı. Şehit ve gazilerimizi hayal kırıklığına uğratacak bir yanlışın içinde bulunmadı.
Bugün -mışlı, -mişli varsayımlar üzerinden senaryo üretenler bilin ki bu sürecin siyaseten ekmeğini yemek isteyenlerden başkaları değildir. İç cepheyi düşünenler “önce Türkiye ve Türk milletini” düşünmekle mükelleftirler. “Önce partim” diyenlerin bu konuda söyleyecek sözleri olamaz.
Bugüne kadar PKK terör örgütü elebaşı Öcalan’ın kurucusu olduğu örgüte silah bırakma çağrısı yapacak olmasından rahatsız olanlar, İmralı’daki görüşmeden sonra da “Türkiye terör örgütü elebaşı Öcalan’ı muhatap alıyor. Ondan medet umuyor?” diyerek eleştiride bulundu. Türkiye terör örgütü elebaşından medet ummuyor, terörle masaya oturmuyor, teröristle pazarlık yapmıyor. Terör örgütü elebaşı bugüne kadar ne pazarlık yoluyla ne de silah kullanarak mesafe almadıklarını görüyor. Hepsi bu!
Bölgede etrafı sarılan, kaçacak yeri kalmayan PKK’ya son bir şans veriliyor. “Ellerini havaya kaldır, etrafın sarıldı” uyarısı yapılıyor. Bunu gören terör örgütü elebaşı da “çağrı yapmaya hazırım” diyor. Hazır olduğunu söylemesi yetmiyor elbette, yapması da gerekiyor. Herkes bu çağrının neticesinde PKK’nın silah bırakıp bırakmayacağını konuşuyor. Ancak yapılacak çağrı bir sonraki adımdan daha büyük önem taşıyor… Görelim kim ne yapıyor?