Avrupa Birliği’ni bekleyen sorunlar
Kovid-19 salgını ve Ukrayna’da başlayan savaş sebebiyle bozulan ekonomiler, enflasyon artışıyla beraber orta sınıfın zorlanmasına ve sübvansiyonların kaybına yol açtı.
Ukrayna-Rusya arasında süregelen savaş sebebiyle enerji arzı konusunda yaşanan sıkıntılar sanayi ve üretimde daralmaya, fiyat istikrarının etkilenmesine sebebiyet verdi.
Aynı savaş, Avrupa’nın enerji ve doğalgazında ABD’ye olan bağımlılığını arttırmıştır. Kaynak çeşitlendirilmesi konusundaysa Avrupa hala olumlu bir politikayı ortaya koyamamış, yenilenebilir enerji kaynakları ile hidrojene geçiş konusundaki süreci hızlandırma uğraşı başlamıştır.
Avrupa’nın, ABD’ye bağımlı hale geldiği bir başka alan ise savunma sanayi olmuştur. Var olan kaynaklarını Ukrayna’ya destek ve yardım için gönderen Avrupa ülkelerinin hali hazırda kendi kendisini savunmaya yetecek imkân ve kaynakları kalmamıştır. Önümüzdeki dönemde acil olarak başta hava savunma sistemleri olmak üzere, Avrupa’nın yüksek oranda askeri malzeme, mühimmat ve silah sistemleri alımı yapması zorunlu hale gelmiştir. Bunların önemli bir kısmını ise Avrupa ülkeleri acil olarak, hazır alım yoluyla tedarik etmek mecburiyetindedir. Diğer yandan savunmayı ayrıştırmak yerine kolektif bir biçimde ele almak isteyen Avrupa Birliği, NATO’dan bağımsız bazı savunma mekanizmalarını hayata geçirebilmek için girişimlerini arttırmıştır. Almanya Başbakanı’nın önerisi ile ortak hava savunma mekanizması kurulması fikir ve projesi bunun ilk adımı olmuştur. Daha evvel de Avrupa Birliği, düzensiz göçle mücadele için PESCO adını verdiği deniz operasyonlarını icra etmişti.
Avrupa’yı zorlayan bir başka mesele ise kıta genelinde yükselen ırkçılık akımları, Türkofobi ve İslamofobidir. Bu durum özellikle AB’nin Türkiye ile ilişkilerini zorlayan öncelikli faktörler arasındadır. Türkiye ile makul bir ilişki geliştirmeye mecbur olan AB’nin, ırkçılık karşısında geçmişten bu güne kadar körüklenen Türkiye hasımlığına tedbir geliştirmesi kendi varoluşu bakımından en önemli meselelerdendir.
Son olarak başta Almanya ve Fransa olmak üzere AB’nin önemli ülkelerinde gerçekleşecek seçimler de AB’nin önümüzdeki yıl içerisinde gerçekleşecek gelişmelerde, politik, ekonomik ve güvenlik seyrini etkileyecek koşullar barındırmaktadır. Almanya’da AFD, Fransa’da La Penn gibi akımların iktidara gelme olasılığı hiç olmadığı kadar artmış ve bu durum hiç değilse hükümetleri de kendi tabii bakış açılarını değiştirmeye zorlamıştır.
Trump’un başkan olarak seçilmesi sonrası AB-ABD ilişkilerinin geleceği de tartışmalı hale gelmiştir. Daha koltuğa oturmadan Danimarka’dan Grönland’ı koparmaya çalışan Trump yönetimindeki ABD’nin, Avrupa genelindeki ayrılıkçı ve bölücü akımlara da uygun iklimi oluşturabilecek siyasi bir yol takip etmesi muhtemeldir.
Uzun yıllar boyunca Ortadoğu merkezli gözlemlenen bölücülüğün artık Avrupa’da sıklıkla konuşulacak olması 2025 yılının kıtada çok şeye gebe olunduğunu şimdiden işaret etmektedir.