15 Ocak 2025
weather
8°
Twitter
Facebook
Instagram

Gerçekleri konuşalım mı?

YAYINLAMA:
Gerçekleri konuşalım mı?

1 Ekim’den itibaren siyaset zemini yeni bir alan buldu. Seçim atmosferlerinde yaşanan kıyasıya rekabetin, sıkılı yumrukların, kapalı gözlerin, duymayan kulakların açıldığında neleri değiştirebileceği görüldü. Uzatılan samimi bir elin bir coğrafyanın kaderi üzerinde ne kadar etkili olduğu fark edildi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin TBMM Genel Kurulunda DEM sıralarına uzattığı elin yarattığı şok etkisi Türkiye’nin üzerindeki karabulutların bir anlığına da olsa dağılmasını sağladı. Bir anlığına da olsa huzurun, terörsüz Türkiye’nin, kucaklaşmanın, hep birlikte Türkiye olmanın ne demek olduğunun fragmanı yayınladı.

Türkiye’nin kahir ekseriyetinin memnun kaldığı bu ortam birilerini de tedirgin etti. DEM’in Türkiye Partisi olmasından ve terörle arasında kesif bir çizgi çekmesinden rahatsız olanlar uzatılan bu eli sulandırmaya çalıştı. Bu elin arkasında yeni anayasa ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev süresini uzatmaya yönelik bir hamle olduğu söylendi. Bu iddialar 8 Aralık’ta Şam’la birlikte düştü ancak muhataplarının dilinden hala düşmedi.  Terörsüz Türkiye’nin oluşması ihtimali bile onları rahatsız etmeye yetti.

MHP Lideri Devlet Bahçeli terörün tamamen son bulması, huzurun hâkim olması ve yeni nesle böyle bir sorun bırakmamak için her türlü fedakârlığa hazır olduğunu söyleyerek gövdesini taşın altına koydu. “Nereden tepki gelirse gelsin, kim hangi taşı atarsa atsın, MHP’nin oyu yüzde kaç olursa olsun yeter ki terör son bulsun” diyerek tüm zamanların en cesur adımını attı.

Kamuoyunda buraya kadar olan kısma katılmayan çok küçük ve dar bir kesim kaldı. Onların da zaten ne Türkiye ne de terör hiç umurlarında olmadı… Ancak bundan sonra ki kısım bilinçli bir siyaset aritmetiğiyle Türkiye’nin geleceğini ve çıkarlarını gölgede bırakacak bir söyleme büründü.

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan istedi diye PKK terör örgütünün silahları bırakmayacağını söyleyerek, “silahları bırak” çağrısının yapılmasına karşı çıkanlar oldu. 

Velev ki terör örgütünün kurucusu Abdullah Öcalan çağrı yaptı ve PKK silahları bırakmadı. DEM Parti “Önder” dediği ve yıllarca bunun üzerinden yaptığı siyaseti artık devam ettirebilir mi? Bu sürecin sonunda DEM Parti’nin PKK’yı reddedip Türkiye Partisi olması bile Türkiye adına bir kazanç değil mi? Terörle mücadele mi? O zaten durmadan devam edecek…

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan istedi ve PKK terör örgütü silahları bırakma kararı aldı. Peki, ama bundan nasıl emin olacağız?

PKK terör örgütü silahları bıraktı ve adalete teslim oldu diye Türkiye terörle mücadeleyi mi bırakacak? Silahını bırakan bırakacak, bırakmayan Türkiye’nin gazabından kurtulamayacak. Terörle mücadele aksamadan hem de her türlüsüne karşı zaten devam edecek…

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan istedi ve PKK terör örgütü silahları bırakmadı. DEM’de terörle arasına mesafe koymayı reddetti. O zaman ne olacak?

Türkiye için değişen bir şey olmayacak. Terörle mücadele her şart ve zeminde yine devam edecek. Ancak, bu noktadan sonra 85 milyonun “Devlet artık ne yapsın” deme hakkı gür bir şekilde duyulacak.

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan istedi ve PKK terör örgütü silahları bırakıp adalete teslim oldu. DEM’de Türkiye Partisi oldu. Peki, karşılığında ne vereceğiz?

Şartı olsa, bunun adı zaten kardeşlik olmaz. Birlikte, huzur içinde, herkesin herkes kadar eşit olduğu bir ve beraber bir yüzyıla kucak açmış olacağız. Terörün gölgesinin olmadığı bir siyaset, siyasetin etnik kimlik üzerinden yapılmadığı bir ortamda buluşacağız. Herkesin derdiyle herkesin dertlendiği ve herkesin birbirine kenetlenerek sorunların üstesinden geldiği bir geleceği adımlayacağız. 

Madem terör bitme noktasına geldi, o halde neden silah bırak çağrısı yapılsın isteniyor? Devlet teröristbaşından medet mi umuyor?

Devlet ne terörist başını ne de terör örgütünü muhatap alıyor. Öcalan’ın muhatabı kurucusu olduğu terör örgütüdür. Siyasetin muhatabı ise Türkiye Partisi olması ve terörü reddetmesi için el uzatılan DEM’dir. PKK terör örgütü etrafı çevrilmiş ve bölge ülkeleri tarafından çembere alınmış bir haldedir. Devlet, terörün güçlü olduğu zamanlarda bu çağrıyı yaparsa zafiyet gösteriyor algısı pekâlâ oluşabilir ancak terörün bitme noktasında geldiği bir zamanda “silahları bırak” ve “örgütü feshet” çağrısı yapmak bir güç gösterisidir. Bu çağrı işte tam da böyle zamanlarda yapılır. Bir kurşun dahi atmadan terörü yok etmek hem başarı hem de güç demektir. Ayrıca, PKK tarafından kaçırılıp rehin olarak tutulan çocukları Diyarbakır anneleriyle buluşturmak da bu çağrıya dâhildir. 

 

Şehit aileleri ve Gaziler…

Şehit aileleri ve gaziler herkesin minnet duyduğu ve kutsal saydığı bir alandır. Vatan için gözünü kırpmadan şehadete yürüyenlere olan borcumuzu ne bu dünyada ne de öbür dünyada ödememiz mümkün değildir. Onlar, gelecek nesillerin huzuru için can vermiş ve vermeye hazır olan kahramanlardır. Bu süreçte şehit aileleri ve gazileri düşünüyormuş gibi “yüzlerine nasıl bakacaksınız” sözleriyle istismar edip onları siyasetin içine çekerek tahrik etmeye çalışanlara özellikle dikkat etmek gerekir. PKK terör örgütünü karşımıza dikip 40 yıldır bizi oyalayan ve binlerce şehit ve gazi vermemize neden olan emperyalistler bu süreçte kendi ülkelerinde uzay çağı başlattılar. Biz gencecik çocuklarımızın al bayrağa sarılı tabutlarını omuzlarken onlar kendi çocuklarını uzaya gönderdiler. Bu çarkı ebediyen kırmak ve terörü Türkiye’nin gündeminden çıkarmak şehitlerimize ve gazilerimize kendini borçlu hisseden her bir vatan evladının görevidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli de işte bu sorumluluk bilinciyle gövdesini taşın altına koyup terörsüz bir Türkiye için inisiyatif almışladır. Gerektiğinde 85 milyon gözünü kırmadan vatanı için can verir, şehadete yürür. Şehit oğlu şehitler diyarı olan vatanımız artık gencecik çocukların tabutlarıyla evine döndükleri değil, uzay mühendisi, atom mühendisi oldukları, cerrahide parmakla gösterildikleri, ilimde ve bilimde çığır açtıkları bir cennet köşesi olmalıdır. Bu vatana ölerek değil, yaşayarak hizmet etmenin huzuruna ermek 85 milyonun hakkıdır. Evvela da şehit anaları ve gazilerimizin… 

Toplumun bakışı nasıl?

Teröre taviz vermeden, bölünmeye, ayrışmaya, göz yummadan, pazarlığa tutuşmadan, kardeşlik bağlarımızı bozmadan süper güç Türkiye olmak adına her geçen gün artarak devam eden bir toplumsal mutabakat oluştu. Siyasi görüşü, dini, dili, cinsi, ırkı, mezhebi ne olursa olsun meseleye sağduyuyla yaklaşanların sayısı arttı. İnisiyatif sahipleri soğukkanlılıkta davrandı. İlk defa üçüncü tarafın olmadığı, son 40 yılda terörün yok edilmesi için ilk defa bu kadar geniş bir mutabakat zemini oluştu. Şehit aileleri ve gazilerin yanı sıra terörden illallah etmiş bölge insanları MHP Lideri Bahçeli’ye teşekkürlerini iletmek için son 3 aydır MHP Genel Merkezinin telefonlarını kilitledi. 40 yıldır kronik hale gelen terör sorununun çözümü ilk defa bu kadar milli biz çizgide mesafe alındı. Fitneye, tahrike, kışkırtmaya, tuzaklara düşmeden bu yolculuğu nihayete erdirmeye sadece bir adım kaldı…

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *