Canımız yandı
Bugüne kadar ülkemizde birçok afet yaşandı. Deprem, sel, maden göçükleri, yangınlar gibi nedenlerle birçok canımızı kaybettik. Bunların kiminde ihmal kiminde ise denetimsizlik nedeniyle ölümlere davetiye çıkarıldığı sonucuna ulaşıldı. Sonuçları itibariyle milletimizi derinden etkileyen tarifi imkânsız bir acı yaşadık. Bu acılardan birine de Bolu Kartalkaya kayak merkezinde şahit olduk. 234 kişinin konakladığı 12 katlı otelde çıkan yangında 66 canımızı yitirdik. 51 vatandaşımız da yaralı olarak kurtuldu. Okulların yarıyıl tatilinde olması nedeniyle birçok ailenin çocuklarıyla birlikte güzel vakit geçirmek için gittiği kayak merkezi ne yazık ki mezarları oldu.
Saat 03.30 sularında herkesin uykuda olduğu bir saatte çıkan yangın 10 saat süren çalışma sonrası söndürülebildi. Birçok vatandaş camdan sarkıttıkları çarşaflarla aşağıya atlayarak kurtulmaya çalıştı. Otelin dağ yamacına kurulmuş olması tam teşekküllü bir müdahaleye imkân vermedi. Ahşap yapıya sahip olması da yangının hızlı bir şekilde yayılmasına neden oldu. Ayrıca otelin içindeki malzemelerin yapısı da yanmayla birlikte ortaya çıkan zehirli gazların insan üzerindeki tesirini artırdı. Acil bir durumun yaşanması halinde bütün bu unsurlar göz önüne alındı mı, otel de bulunan iki yangın merdivenine insanlar neden ulaşamadı gibi soruların yanıt bulması sonuçları değiştirmeyecek ama faciacının sebeplerini netleştirecektir.
Otel’in acil durumlara ne kadar hazırlıklı olduğu ve denetimlerinin ne kadar usulüne uygun yapılıp yapılmadığı İçişleri Bakanlığı müfettişleri ve Bolu Cumhuriyet Başsavcılığının inceleme ve tespitlerinden sonra belirlenecek. Yangının kasıt, kusur veya ihmal sonucu çıkıp çıkmadığı ancak yapılan incelemeler sonrası ortaya çıkarılacaktır. Kimin dahli varsa ortaya çıkarılıp cezalandırılması adalet isteyen herkesin beklentisidir.
Artık her facia sonrası sebeplerini ve sorumlularını araştırmaktan bıktık, usandık. Herkes görevini layığınca yapmadıkça biz bu acılarla yüzleşmeye devam edeceğiz. Belediyeler sorumluluk alanını terk edip genel siyasetin bir parçası olmaya devam ettikçe ihmaller zinciri birbirine eklenerek uzayacak. Siyasi parti ayrımı gözetmeksizin kendi görev alanları dışında siyasi kariyer peşinde koşan her belediye başkanı artık kendine çeki düzen vermelidir. Yerel yönetimler sorumluluk alanındaki iş ve işlemleri merkezi yönetime atma sorumsuzluğundan vazgeçmelidir. Merkezi yönetimin sorumluluk alanındaki iş ve işlemler de elbette yerel yönetimin sırtına yüklenmemelidir.
Varsa ihmalleri, hataları konuşmak elbette ortaya çıkan acı tabloyu değiştirmeyecek ancak görünen o ki otellere yönelik denetimler bundan sonra daha da sıklaştırılacak. Ruhsat denetimleri, imarı, acil durum planları tekrardan gözden geçirilecek. Bunları konuşmanın ortaya çıkan acı tabloya bir faydası olmayacak elbette ama bundan sonrası için bizi daha tedbirli hale getirecek. Acı gerçeklerin en ağır tarafı da bu işte… “Keşke” demeden önce yapılması gereken müdahaleler… Ne yazık ki acı kayıplarla bir kez daha yüzleştikten sonra aynı şeyleri tekrar konuşmak insana daha çok acı veriyor…
Allah, hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına sabır, yaralılara da acil şifalar versin…