ABD-Çin ekonomik savaşı

YAYINLAMA:
ABD-Çin ekonomik savaşı

ABD ve Çin arasında dönem dönem işbirlikleri yapılsa da esasında her iki ülke de birbiriyle uzunca bir süredir ticari bir savaşın içerisindedir. Özellikle de 2018 yılında ABD Başkanı Donald Trump, 1980'lerden bu yana ülkenin ticaret ortakları tarafından “parçalandığını” söyleyerek Çin'e tarifeler ve diğer ticaret kısıtlamaları getirerek ticaret savaşını başlatmıştır.

2019 yılında COVID 19 pandemisinin tüm dünyayı etkisi altına almasıyla beraber küresel tedarik zincirini sekteye uğratmış, üretim durma noktasına gelmiş ve ülkeler ekonomik anlamda büyük olumsuzluklarla karşı karşıya kalmıştır. Pandeminin de etkisiyle beraber ABD-Çin arasındaki rekabet de hız kazanmıştır. Bu kapsamda dönemin ABD Başkanı Joe Biden’ın 2022’de Japonya ve diğer 11 ülke (Hindistan, G.Kore, Avustralya, Endonezya, Tayland, Singapur, Malezya, Filipinler, Vietnam, Yeni Zelanda ve Brunei) ile başlatacağını duyurduğu Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi (IPEF) Çin’e karşı en dikkat çekici hamlelerden birisi olmuştur. Hâlihazırda Çin’in de ekonomik anlamda bulunduğu girişimler ABD’yi oldukça baskılamaya başlamış bu anlamda da tedbir mekanizmalarını geliştirmeye zorlamıştır. Aynı çerçevede dikkat çekici diğer bir husus ise Çin’in Tayvan ile 2030’larda küresel “çip” üretiminin yüzde 42’sine sahip olacağı iddialarının gündeme geldiği süreçte 27-28 Temmuz 2022 tarihinde Çip ve Bilim Yasası’nın ABD Kongresi’nden geçerek 9 Ağustos 2022’de Biden tarafından onaylanması olmuştur.

Biden son dönemlerinde ABD-Çin arasındaki ticaret savaşında soğuma ibareleri gerçekleşse de tam anlamıyla somut bir mesafe katedilememiştir. Donald Trump’ın 2025 yılının Ocak ayında başkanlık koltuğunu tekrar devralmasıyla beraber küresel anlamda yeni bir süreç başlamış, bu durumun politik yansımalarıyla beraber son dönemde yapılan ekonomik hamleler de ABD-Çin arasındaki rekabeti daha doğrusu ticaret savaşını farklı bir boyuta taşımıştır.

Trump’ın, 2 Nisan günü açıkladığı yeni gümrük vergileri piyasaları alt üst ederken, Çin haricindeki diğer ülkelere olan uygulamaların 90 günlüğüne askıya alındığının duyurulması dikkat çekici olmuştur.

ABD’nin yeni gümrük vergilerini açıklamasıyla beraber Çin’in de yaptığı karşı hamleler iki ülke arasındaki ekonomik şartları daha da kızıştırmış ve gelinen aşamada Çin’e karşı vergilerin son hali yüzde 145 bandındayken bunun yüzde 245 çıkarılması gündeme gelmiştir.

Peki burada kazanan kim olacaktır? Trump’ın ilk başta Çin’deki ABD’li firmalara ait üretim olanaklarını kendi ülkesine kaydırma hedefiyle çıktığı yolda gelinen aşamada akıllı telefon, dizüstü bilgisayar, sabit disk, bilgisayar işlemcisi ve çipler gibi bazı teknoloji ürünlerinin ek vergilerden muaf tutulacağının duyurulması mevcut şartların en azından bu sahada elverişli olmadığını, piyasaların ise buna hazırlığının bulunmadığını açık etmiştir. Diğer yandan bir başka gerçeklik ise ABD-AB arasındaki krizin derinleşerek devam etmesidir. Bu anlamda da bakıldığın da Çin’in Avrupa’daki Pazar payının genişleme potansiyeli de giderek artmaktadır. Zira ABD ile yaşanan kriz AB’yi başta savunma alanı olmak üzere pek çok alanda daha bağımsız bir yapıya bürünmeye zorlamaktadır. Çin açısından da bu durum yeni imkânları beraberinde getirebilecektir. Burada en önemli faktör ise Çin’in Avrupa’ya ulaşabileceği en güvenli rota yine Türkiye olacaktır. 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *