Kanal D ekranlarında yayınlanmaya başlayacak Osmanlı: Bir İmparatorluğun Yükselişi'nde Fatih Sultan Mehmet'i canlandıran Cem Yiğit Üzümoğlu'nun hayatı merak konusu oldu. 1994 doğumlu Üzümoğlu, Kanal D'de yayınlanan Adı Efsane dizisinde Hakan karakterini canlandırmıştı. Peki, Cem Yiğit Üzümoğlu kimdir, kaç yaşında? İşte merak edilenker...
CEM YİĞİT ÜZÜMOĞLU KİMDİR?
Cem Yiğit Üzümoğlu (1 Mart 1994, İstanbul), Türk oyuncu. Kanal D'de yayınlanan Adı Efsane dizisinde Hakan karakterini canlandırmıştır.
Üzümoğlu 1 Mart 1994 tarihinde İstanbul'da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı oyunculuk bölümünden mezun oldu. Cem Yiğit Üzümoğlu, Hindistan ve Polonya'da fiziksel tiyatro ve modern dans üzerine çalışmalar yaptı. Kariyerine ilk olarak Adı Efsane dizisindeki Hakan Şahin rolü ile başladı.
Bundan önce birçok tiyatro oyununda yer aldı. Nisan 2017'de 21. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri'nde "Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı" ödülüne layık görüldü.
Genç oyuncu 2018 yılında Troas ve Kalp oyunlarında rol almıştır. 2019 yılında ise İbrahim Çiçek'in yönettiği Evlat isimli oyunda rol aldı.
Yönetmen koltuğuna Emre Şahin'in oturduğu, senaryosunu Kelly McPherson'ın kaleme aldığı dizide, Cem Yiğit Üzümoğlu, Fatih Sultan Mehmet'i canlandırdı.
CEM YİĞİT ÜZÜMOĞLU "10 YIL SONRASI İÇİN HAYALİM:HAYATTA OLMAK"
Yeni neslin parlayan oyuncusu Cem Yiğit Üzümoğlu 2020 yılında Hürriyet gazetesinin sorularına şöyle cevap verdi.
Adını ilerleyen yıllarda daha çok duymaya hazır olun. Cem Yiğit Üzümoğlu, sahneye çıktığı an, izleyenleri koltuğa çivileyip büyüleyen oyunculardan ama yüz yüze geldiğinizde enerjisi adeta hüzünle birleşiyor. Sert ses tonuna rağmen, kıvırcık saçlarını geriye atıp kafasını kaldırdığında yüzündeki büyük gülümsemeye hafif bir acı eşlik ediyor; “Gülerken gülmeyi özlediğim içindir belki” diye anlatıyor bu durumu... 26 yaşında ve sohbete başladığımızda yaşından beklenmeyecek derinliğiyle şaşırtıyor. Bunun altında belki çocukluğundan beri yaşadıkları, belki iflah olmaz bir kitap kurdu olması yatıyor. Aynı anda yürüttüğü iki tiyatro oyunu ve bir belgesel filmle gündemde olan Cem Yiğit Üzümoğlu’ndan hikâyesini dinledik.
Herkes sizi konuşuyor ama kim olduğunuzu pek bilmiyor. Doğan Cüceloğlu’nun ‘İnsanın anavatanı çocukluğudur’ diye bir tanımlaması var. Sizin çocukluğunuza dair ilk hatırladığınız şey ne?
Mutlu olduğum. Bu bir anı gibi değil, daha ziyade bir his, bir durum gibi. Dönüp dolaşıp çocukluğunda yaşadığın, düşündüğün şeylerle karşılaşıyorsun. Bugün, içimdeki çocukla mücadele halindeyim. Kendime kök salmış olan çocukluğum bir an olsun peşimi bırakmak istemiyor. Fakat artık ne çocukluğum kaldı ne de anavatanım. Ben sorarım kendime, ben ne kadar insanım?
Sizinki nasıl bir evdi?
İngilizce öğretmeni anne ve babanın tek çocuğuyum. Güçlü kadınlarla büyüdüm. Annem, teyzelerim, anneannem, kardeşleri ve halam... İçimize sığmayan, sevgimizle kendimizi büyüttüğümüz bir aile. Erkekler genel olarak ikinci planda. Açıkçası bu durum benim çok hoşuma gidiyor çünkü ben ailemin Karadenizli kadınlarından çivi çakmayı, boya yapmayı, halı yıkamayı, çeşit çeşit yemek pişirmeyi, yamamı dikecek kadar iğne iplik kullanmayı öğrendim. Onlar olmasaydı ve bu kadar sevgi içinde büyümeseydim, mutluluğu içimde asla aramazdım. Herhalde o yüzden de hep onu arayacağım.
Sevmeyi yeni öğreniyorum
Anne ve babanız ayrı. Anneyle büyümek kadınlar konusunda neleri daha iyi kavramanızı sağladı?
Çocukken kızlarla daha iyi anlaştığımı düşünürdüm, öyleydi de gerçekten. Daha duygusal ve karmaşık gelirlerdi. O zamanlar kız arkadaşlarımı anladığımı zannederdim, şimdi fark ediyorum ki hiçbir şey anlamamışım.
Peki aşkı anlayabildiniz mi?
Aşkı yeni tadıyorum. Sevmeyi yeni öğreniyorum, yeni deneyimliyorum. Bilmiyorum, güzel hissettiriyor.
Bir insanda sizi en çok etkileyen, çeken nedir?
Olduğu gibi olan herkes güçlü ve çekici gelir bana. Tabii bir de zekâ...
Hayatınızdaki kişi kim?
Benim gibi Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu, opera sanatçısı. Gerçek bir sanatçı, gerçek bir insan. Ondan bana çarpan o kadar çok şey var ki! Işığıyla gözlerimi alıyor.
Sosyal medyada ses tonunuzu çok seksi bulanlar var. Avantajını meslekte yaşadınız mı?
Bence hep dezavantaj.
Neden?
“Ne bebeksi yüz, bir de şu sese bak!” diye dalga geçiyorlar. Bazen kendime yabancılaşıyorum. Özellikle sabah erken saatlerde. Çok konuşunca başım zonklardı. O yüzden artık çok konuşmuyorum (gülüyor).
Gülümsemenizde hep bir acı var. Sanki gülerken bile hüzünlü...
Bilmem... Gülerken bir daha gülemeyeceğimi düşündüğüm içindir belki.
Oyun oynayıp çocukluğumuza döneceğimiz bir yerleşke kuracağım
Fenerbahçe Yüzme Takımı’nda 10 yıl yüzmüşsünüz. Neden bıraktınız?
Türkiye üçüncüsü olduktan kısa bir süre sonra bıraktım. Çünkü istediğim şeyin bir kulvar içinde yüzmek olmadığını içten içe biliyordum. Genç dimağımı yeterince klora ve güneş ışığına maruz bıraktıktan sonra biraz edebiyata ve hayata maruz bırakmaya karar verdim.
Ankara mı İstanbul mu?
Eskiden olsa Ankara derdim ama okulumu yıktılar. Evimi yıktılar. O yüzden artık ne Ankara ne İstanbul.
Hayaliniz hep oyuncu olmak mıydı?
Okuldan mezun olurken hayalim Anadolu’da tiyatro açmak ve orada faaliyet yapmaktı. Ama ne maddi durumum ne kişisel koşullarım buna uygundu. Hâlâ aklımın bir köşesinde var; tiyatro araştırmaları yapabileceğim, hep beraber çocukluğumuza dönüp oyun oynayabileceğimiz bir yerleşke kurmak istiyorum.
Şöhret ve para...
İşimi, mesleğime âşık olduğum için yapıyorum. Para kazanmak ve şöhret olmak belli faktörler doğrultusunda mesleğimin sonucu olabilir fakat para kazanmanın da şöhret olmanın da daha kolay yolları olduğunu sanıyorum.
10 yıl sonrası için hayaliniz ne?
Hayatta olmak.
Aşk varken cinsiyetin
mevzusu mu olur?
Bu sezon sahnelediğiniz oyunlardan biri ‘Evlat’. Sizce evlat olmak ne demek?
Evlat olmak, dünyaya atılmak, seçilmemiş bir hayatı yaşamak, o hayatta bir anlam bulmaya çalışmak, kavga etmek... Çokça susmak ve ölümü beklememek için ölümüne savaşmak.
Canlandırdığınız ‘Nicolas’, anne-babası ayrılmış ve ayrılığın sancılarını çeken biri. Ne kadar size benziyor?
Karakterim gitmeyi seçiyor, oysa ben kalmayı seçiyorum.
Oyun ‘gitmek’ üzerine kurulu. Gitmek size ne ifade ediyor?
Kimi zaman başka bir yere, şeye, kişiye daha çok ulaşmak istediğimiz için gideriz. Kimi zaman da bütün bunlara dayanamadığımız için. En nihayetinde ikisi de kalamayış. Orada olamayış...