21 Kasım 2024
weather
13°
Twitter
Facebook
Instagram
Türkgün Özel Haber Herkes yer, içer hesabı işçi öder

Herkes yer, içer hesabı işçi öder

Temelden başlayıp, son kullanıcının anahtarıyla yuvasına girene kadar şantiyenin tozlu çilesini çeken inşaat işçileri sektörden birer birer elini çekiyor. Arkadan gelen kuşaklara 'Aman ha bulaşma' diye nasihat veriyor. Hayati tehlikesi olan bir meslek icra eden işçiler, piramidin en altında eziliyor. Sorun büyük, çözüm ise kolay.

8 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Herkes yer, içer hesabı işçi öder
KAYNAK: Haber Merkezi

TOLGA POLAT / TÜRKGÜN GAZETESİ

Aile mesleği inşaatçılık olunca, sektör ile ilgili haberler her zaman ilgimi çekmiştir. Belki komik gelecek ama henüz kaba seviyedeki inşaatlara bakmak, onların her hafta bir kat yükseldiğini görmek ayrı bir haz veriyor. Tabii bu hafta, hazzın nedenlerini konuşmak yerine, Türkiye’nin genelinde yapılan bazı usulsüzlüklerin hem devlete nasıl bir gelir kaybı yaşattığını hem de işçilerin sektöre küsme nedenlerini anlatmaya çalışacağım... Günümüzde inşaat işçileri, kategori ayrımı yapmadan ortalama bin 600 ile iki bin TL arasında günlük yevmiyelerle çalışıyor. Ancak günlük kazançlar bazı durumlarda iki, hatta üç yevmiyeye de çıkabiliyor. Örneğin, atılacak olan beton akşama kaldıysa, 3 saatlik çalışma, ekstra bir yevmiye kazandırıyor. Bunun dışında işi hızlandırmak isteyen kalfalar, belli bir mt2 alanı birkaç işçiye bölüştererek günlük iki yevmiye verebiliyor. Özellikle deprem bölgesindeki çalışmalarda bunun üç yevmiyeye çıktığını da duyuyoruz. 

Çok mu kazanıyorlar?

Günlük üç bin lira  kazancı, hayatında bir kez dahi adımını inşaatlara atmayan kişiler 'çok iyi rakam' diyerek iç geçirebilir. Tabii bu fiyatlar inşaatlarda ustalara verilir. Usta-çırak arası  bin 400 ile bin 600 TL civarında kazanırken, çıraklar ortala bin 200 TL gibi rakamlarda iş bulur... “Olsun, rakamlar yine de çok güzel” diyenler varsa şayet, şu konuyu dramatize etmeden işin ekonomik kısmını biraz açmak istiyorum. İnşaatlarda çalışmak, belli bir dönemi kapsamıyor. Dört mevsim şantiyelerden keser sesi eksik olmaz. Sabah 08’de mesaiye başlayan işçiler, akşam 17’ye kadar yoğun emek harcarlar. Özellikle kaba inşaat işçilerinde, ince işçilik yapanlara göre şartlar daha zordur. Yağmur şiddetini artırana kadar tabliyenin üstündedirler. Kar soğuğunda yalandan bir teneke içinde ateş yakarlar da, teneke kendini zor ısıtır...

İşçiler eğer dışarıda çalışıyorsa, kalıp ya da demir işçiliğindeyse, yoğun kar veya yağmurlu havalarda işe çıkmazlar. Bölgeden bölgeye değişse de, özellikle kış aylarında 10-15 gün kadar çalışamazlar. Hafta sonu tatili yapmak isterlerse, bu durum gelirlerine eksi bakiye yazar. Ne kadar sahadasın, o kadar o kazanırsın. Yıllık izin, iş arama izni gibi haklar hayal...  

17315878 728Xauto

Kötü koşullarda konaklıyorlar

İnşaat işçileri genelde memleketini kısa süreli terk eden gurbetçilerden oluşur. Dolayısıyla birçoğu şantiye alanlarındaki kamplarda konaklarlar. Kamp alanları büyük şantiyelerde nispeten daha temiz ve hijyenik olabiliyor. Ancak büyük bir kısmı çok kötü koşullarda kalıyor. Standart, 21 mt2 bir konteynerde 8 işçinin kalması isteniyor. Ortalama bir işçiye 3 mt2 alan düşüyor. Yataklar ise süngerden hallice. Çarşafların kalitesini konuşmuyorum bile.

Mide yanması peşlerini bırakmaz

İnşaat işçileri yemeklerini ön ödemeli kartlardan kullanmazlar. Eğer şantiye küçükse, dışarıdan yemek firmaları servis yapar, şantiye büyükse, firmalar tarafından kurulan yemekhanelerde hizmet verilir. Çevrenizde hangi işçiyi görürseniz, emin olun sürekli bir mide yanmasından şikâyetini dile getirir. Salçalı yemeklerin suyunda kırmızıyı göremezler. Etli yemeklerde ise büyüteçle et ararsınız...  Tabii bu yazdıklarım ve birazdan ifade edeceğim konulardan işlerini düzgün yapan firmaları tenzih ederim. Ancak hiç mütevazı olmayacağım. Sektörün genelinde durum böyle.
Devam edelim o zaman.

Borçlanmak lüks müdür? 

Bir inşaat işçisinin borçlanma lüksü var mıdır? Hani biraz kredi çekip, köyde bir ev yapmak isterler mi? Ya da ayağını yerden kesecek bir otomobil? İsterler tabii... Ama zor alırlar. Çünkü kredi çekemezler. Çekecekleri krediler de genelde düşük miktar olur. Bunun sebebi çok açık.
İnşaat işçileri yevmiyeli çalıştıkları için, SGK gün sayıları inişli çıkışlıdır. Bir ay 30 gün yatan SGK primleri, bir sonraki ay 23’e düşebilir. Genelde şantiyelerde  25 gün çalışanlara tam ay prim yatırılır. Dolayısıyla bankaların pek sevmediği düzensiz çalışma biçimi, kredi için güven vermez. Hadi diyelim insanüstü gayretiyle her ay 30 gün çalışan ustamız, bankaya bir ev kredisi almak için buşvursun. Bordroda yatan miktar asgari ücret. Çünkü maaşlar ödenirken, işçi kazancının asgari ücret değerinde kısmı bankaya yatırılır, kalanı elden verilir. Banka yetkilisine bu durumu anlatan ustamız ya eli boş döner ya da firmasından maaş yazısı ister. Firmaların birçoğu ileride hukuki sorun çıkmaması için maaş yazısı vermez...

Insaat(3)

Tehlike her an onlarla

İşin sağlık kısmını da biraz konuşalım mı? Mesela çalışırken demirleri birbirlerine bağlamak için eğilip tel atan demir işçilerini? Hepsi bir süre sonra bel ağrısı yaşayacaklarını biliyor. Ya da kilolarca ağırlıktaki malzemeleri kaldırmak zorunda kalan kalıp ustalarımız? Cephelerde, metrelerce yükseklikte hayatını hiçe sayarcasına keser sallayanlar? 2022 yılında, şantiyelerde yaklaşık 65 bin iş kazası yaşanmış. 422 kişi iş kazasından hayatını kaybetmiş. Tüm iş kollarındaki ölümlü iş kazalarının neredeyse 3’te 1’i inşaatlarda gerçekleşiyor. Burada işçilerimizin de sorumsuzluğu maalesef büyük. Baret takmak ya da cephede paraşüt tipi emniyet kemeri kullanmak pek işlerine gelmiyor. 

Maaşlar açık artırmada 

Tüm bu anlattığım gerekçeler sektörde kalifiye usta bulmayı oldukça zorlaştırdı. Artık işçiler, çocuklarının veya yakınlarını bunca zorluğun iç içe yaşandığı ve ‘çok tehlikeli işler’ sınıfında yer alan bir sektörde çalışmasını istemiyor. Ancak son zamanlarda farklı gelişmelerde olmadı değil. Yazının başında da belirttiğim gibi, bir zamanlar işçi alacaklarını geciktirebildiği kadar geciktiren, onları çok fazla dikkate almayan müteahhitler, şimdi kapıda bekliyor, işçilere hürmet gösteriyor. Kahramanmaraş merkezli depremler olana kadar birçok işçi yurt dışında çalışmaya başlamıştı. Burada kazandıklarından çok daha fazlasını kazanıyor, daha az emek harcayarak, daha insani koşullarda konaklıyorlardı. Üstelik günlük kazanç değil, aylık kazanca sahiplerdi. Fakat deprem konutlarının başlamasıyla birlikte işçilerin önemli bir kısmı geri döndü. Geçmişin intikamını alırcasına, hak ettikleri maaşa biraz daha yaklaştılar. Âdeta maaşta açık artırmaya girdiler. 1 hafta bin lira yevmiyeyle çalışan usta, ertesi hafta başka bir taşeronun bin 200 lira teklifini geri çevirmedi. Böylece kısa süre içinde gelirler arttı. Deprem bölgesinde, fazla mesai yaparak ayda 140 bin lira civarında kazanan işçi görmek mümkün. 

Vergi kaybı çok büyük

Aslında inşaat işçilerinin basit gibi görünen SGK primleri sektörün içinde bir baş belası durumuna gelmiş durumda. Taşeron firmalar, iş alabilmek için SGK maliyetlerini mt2'de yarattığı gideri minimuma indirmek için maaşları asgari ücrette gösteriyor. Oysa meslek kodlarına göre devlet inşaatlarda çalışan işçiler için minimum yatırılması gereken maaş oranı belirlese sorun anında çözülecek. Böylelikle milyonlarca işçinin çalıştığı sektörde SGK'nın gelirleri de oldukça yükselecek. Üstelik bu durumun taşeronlara da olumsuz etkileri var. Bazı fırsatçı işçilerin, işten ayrıldıktan aylar sonra bazı sendikalardan maaş yazısı alarak taşeron firmalara haksız davalar açtığına şahit oluyoruz. Öte yandan taşeronlar, işçi giderlerini asgari ücrette tuttukları için işçilik giderleri de çok düşük görünüyor. Vergiden yeterli indirimi alamayan firmaların naylon faturaya yöneldiklerini de biliyoruz.

Thumbs B C 4E93C786De13F6464Aad7771Cd7Ae933

'Uzun vadeli istihdam ortamları sağlanmalı'

İnşaat işçilerinin, zorlayıcı çalışma koşulları, düşük ya da dengesiz  ücretler ve yetersiz iş sağlığı ve güvenliği önlemleri gibi çeşitli sorunlarla mücadele ettiğini bildiren Yüksek Mühendis ve İş Güvenliği Uzmani Yiğit İnce, yıllardır sektörde faaliyet gösteren, işçileri yakından tanıyan biri... İşçilerin en yakındığı konuların başında, zamanında alınamayan ödemeler olduğunu söylüyor. Sektörde çalışanların sürdürülebilir bir işte çalışmadıklarını, bir güvencelerinin olmadığını kaydeden İnce, " Bu sebepten dolayı mevcut iş yerinden daha fazla ödeme yapan iş yerlerine gözlerini kırpmadan geçiş yapmaktadırlar. İşçilerin uzun vadeli istihdam güvencesi beklentisi, onların yaşamlarını planlayabilmelerine ve daha güvenli bir yaşam sürmelerine olanak tanır" dedi. Yiğit İnce, inşaat işçilerinin sosyal haklar bakımından da oldukça yetersiz bir iş kolunda çalıştıklarının altını çizdi, şunları söyledi: İnşaat işçilerinin sigorta, emeklilik ve sağlık hizmetlerine erişim gibi sosyal haklara sahip olması, işçilerin refahını doğrudan etkiler. 

"İnşaat projeleri genellikle sıkı zaman çizelgeleri ve yüksek üretim hedefleri ile yürütülür. Bu durum, işçiler üzerinde büyük bir psikolojik baskı oluşturur" ifadelerini kullanan Yiğit ince, mesleğiyle alakalı olarak da iş güvenliği konusunda şu uyarılarda bulundu: İnşaat sektörü, iş kazalarının en sık yaşandığı sektörlerden biridir. Bu nedenle, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri büyük önem taşımaktadır. İş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi için kapsamlı ve etkin iş sağlığı ve güvenliği politikalarının uygulanması gereklidir. Eğitim ve bilinçlendirme, kişisel koruyucu donanımlar, sağlık hizmetleri, çalışma süreleri ve dinlenme araları çok önemli mevzular. Ancak bu konuda işçilerin yalnız kaldığı da bir gerçek. Yapılan düzenlemelerle bu konular yasal zemine oturtulsa da, uygulama eksiklikleri olduğu bir gerçek.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
'Türk devletleri bu asrın parlayan yıldızı olacak!'

'Türk devletleri bu asrın parlayan yıldızı olacak!'