Şırnak Valiliğinin yaptığı resmi açıklama ile konunun açıklığa kavuştuğunu belirten Aksu, "Hal böyleyken böyle bir iftira ve iftira sahiplerinin yaptığı hainliktir, alçaklıktır. İstiklal Caddesi saldırısını, yaklaşan seçimler nedeniyle iktidarın yaptığını, partimizin de bundan yararlandığını söyleyenler sadece iftiracı değil aynı zamanda aramızda dolaşan hain ve casuslardır. Bu sapık iddia ve iftirayı diline dolayanların "Türkiye" diye bir ülkesi olamaz. Terörden korkmuyoruz, son terörist, son kanlı silahıyla ele geçirilinceye kadar durmayacağız. Kafalarını ezmeye devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
MHP'li Aksu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Milli Savunma Bakanlığının 2023 yılı bütçesi görüşmelerinde yaptığı konuşmada şunları ifade etti:
" PKK- YPG terör örgütünün dün Gaziantep Karkamış'a roketli saldırısı sonucu şehit olan vatandaşlarımız ile PKK-YPG'li teröristlerin İstiklal Caddesi'ndeki bombalı saldırıda şehit olan vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet, yaralı olanlara acil şifalar diliyorum. Silahlı Kuvvetlerimiz, göz bebeğimiz aziz milletimizin ifadesiyle Peygamber ocağıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri hudut korumasında, terör mücadelesinde, millî hak ve çıkarlarımızı savunmada verilen görevleri başarma azim ve kararlılığıyla devletimizin ve milletimizin kudretini aynı zamanda da müşfik elini her yerde ve her zaman hissettirmektedir. Bundan gurur duyuyoruz. Bu vesileyle Sayın Bakanım, şahsınızda Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm mensuplarını ve Bakanlık çalışanlarını üstün gayret ve başarılarından dolayı tebrik ediyoruz. Son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerimiz PKK-YPG terör örgütünün eylem kapasitesine darbe üstüne darbe indirmiş güney sınırlarımız boyunca açılmak istenen terör koridoru, askerî harekâtlarla önlenmiştir. Bu etkin süreç devam etmekte, tehdit nereden kaynaklanıyorsa terörist neredeyse Türkiye artık orayı yıkıp geçmektedir. 19 Kasım gece yarısından itibaren PKK-YPG ve diğer terörist unsurlarını etkisiz hâle getirerek halkımıza ve güvenlik güçlerimize yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek, hudut güvenliğini sağlamak ve terörü kaynağında yok etmek maksadıyla Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyine Pençe-Kılıç Hava Harekâtı icra edilmiştir. Sunumunuzda belirttiğiniz gibi, hedefler imha edilmiş, çok sayıda terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Artık hainler için hiçbir yer güvenli ve korunaklı değildir. Vakit hesap vaktidir, vakit dökülen kanların hesabını damla damla sorma vaktidir.
Toplumsal ihtiyaçların başında hiç kuşkusuz huzur ve güvenlik gelmektedir. Güvenliğin olmadığı bir yerde özgürlükten, demokrasiden ve insan haklarından söz etmek mümkün değildir. Şartlar ne olursa olsun, kim ne söylerse söylesin Türkiye beka mücadelesini kararlılıkla sürdürecek, millî bütünlüğünü ve güvenliğini sağlayacaktır. Çok şükür, bu irade, kararlılık ve güç devletimizde ve milletimizde vardır. Soğuk savaş sonrasında değişen güvenlik yaklaşımıyla birlikte Türkiye'nin güvenliğine yönelik tehdit ve riskler de farklılık göstermiştir. Ülkemiz küresel çatışma ve istikrarsızlıkların yoğun olarak yaşandığı bir noktadadır ve bölgesel alanda artan güvenlik riskleri ve tehditleriyle karşı karşıyadır. Sınırlarımızdaki terör tehdidinin yanı sıra çatışma ve istikrarsızlık kaynaklı düzensiz göç riski, Doğu Akdeniz'de egemenlik haklarımızı ihlal girişimleri, çatışma potansiyeli taşıyan diğer bölgesel gelişmeler Türkiye'nin millî savunması ve güvenliği için teyakkuz hâlinde olunmasını gerekli kılmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak hangi düşünce ve amaç uğruna olursa olsun terörü ve şiddeti bir yöntem olarak benimseyen ve amacına ulaşmak için bunları meşru gören anlayışı devletimizin bekasına, milletimizin huzur ve güvenliğine, aynı zamanda insanlığa karşı bir tehdit olarak görüyoruz. Terör bir insanlık suçudur ve terörizm hiçbir şekilde masum değildir. O hâlde insanlığın ortak düşmanı olan teröre ve terör örgütlerine yönelik olarak amasız, fakatsız ortak bir karşı tavır alma zarureti vardır. Hiçbir ülke uzun yıllardan bu yana terörle mücadele eden Türkiye kadar terörden zarar görmemiş, bu derece uzun süre terörle yaşamamıştır; terörizm, Türkiye'ye yönelik düşmanlığın da en etkili aracı hâline getirilmiştir. Terör yoluyla istikrarsızlaştırılmak ve hedeflerinden uzaklaştırılmak istenen ülkemiz, nerede ve kim tarafından yapılırsa yapılsın terör karşısında ilkeli bir tavır almasına ve bu konuda küresel mücadeleye destek vermesine rağmen karşı karşıya kaldığı terör tehdidi konusunda küresel güçlerin desteğini hiçbir zaman alamamıştır. Nitekim ABD'nin PKK-YPG'ye silah desteği terörle mücadele konusundaki samimiyetsizliğini ve iki yüzlülüğünü göstermektedir. Bugün hem terörle hem de terörü besleyen unsurlarla yapılan etkili mücadele sonucu, çok şükür, ülkemizin her yerinde huzur ve güven iklimi hâkim olmuş, ekonomik ve sosyal hayat canlanmıştır. Bununla birlikte yakın coğrafyamızda farklı dinamiklerden kaynaklı çatışmalar istikrarsızlığı artırmakta, bölgemizde yaşanan bu gelişmeler Türkiye'nin birçok cephede bulunmasını gerekli hâle getirmektedir. Ekonomik güvenliğimiz, siyasal dirliğimiz, toplumsal huzurumuz, bölgesel ve küresel caydırıcılığımız terörle mücadelede alınacak kalıcı ve kesin sonuçlarla yakından ilgili, millî bekamız, millî birliğimiz, millî güvenliğimiz buna bağlıdır. O sebeple Fırat Kalkanı'ndan Pençe-Kılıç'a, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bu amaçla yürüttüğü meşru operasyonlarla bekamız, sınır güvenliğimiz ve vatandaşlarımızın huzuru temin edilmektedir. Bir kez daha kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve tüm güvenlik güçlerimize şükranlarımızı sunuyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri güçlü yapısıyla yurt savunması yanında Birleşmiş Milletler, NATO, AGİT ve ikili anlaşmalar kapsamında Libya'dan Kosova'ya, Afganistan'dan Bosna Hersek'e, Katar'da Somali'ye ve Sudan'a kadar birçok coğrafyada bölgesel istikrara ve dünya barışına katkı sunmak için üstün bir gayret göstermektedir.
Türkiye, güney sınırımızda bir terör koridoru oluşturma gayretini Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarıyla önlemiş, PKK terör örgütünün Türkiye'yi Suriye'ye çevirmeye yönelik hain planını da bozmuştur. Bahar Kalkanı Harekâtı'yla İdlib'de yaşanan trajedi durdurulmuş, Türkiye'ye yönelik göç akınının önüne geçilmiş, bölge emniyete alınmış ve insanlık dramlarına son verilmiştir. Güney sınırımız boyunca icra edilen askerî harekâtların zamanlama bakımından ne kadar tarihî bir karar olduğu açıktır. Ancak oluşturulan güvenli bölgeye ilişkin taahhütlerin yerine getirilememesi nedeniyle bu bölgede PKK ve YPG'nin Türkiye'ye yönelik güvenlik tehdidi devam etmektedir. Türkiye kuşkusuz milletin huzur ve güvenliğini bir başka devletin inisiyatifine terk etmeyecek, gereği neyse yapmaya devam edecektir.
Diğer taraftan Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ermenistan işgali altında olan Karabağ'ı özgürleştirmek için kararlılıkla yürüttüğü mücadelesinde Azerbaycan'ın yanında olması ve destek vermesi dosta güven, düşmana korku salmış ve zafer elde edilmesinde önemli bir etki yapmıştır.
Türkiye'nin Libya'da meşru Millî Mutabakat Hükûmetinin daveti üzerine sürdürülebilir ateşkes, kalıcı barış ve istikrarı sağlama ve toprak bütünlüğünü koruma hedefleri doğrultusunda destek vermesi ve Libya'da bulunması bölgedeki oyunları bozmuş, Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayarak oyun kurma çabalarını boşa çıkarmıştır. Son olarak 3 Ekim 2022 tarihinde Libya'yla imzalanan mutabakat muhtırası neticesinde 2019 yılındaki mutabakat deniz yetki alanlarıyla sınırlı kalmayarak Libya sınırları içerisindeki tüm bölgelerde hidrokarbon rezervi arama ve sondaj çalışmalarını da kapsar hâle gelmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Ege'de ve Doğu Akdeniz'de ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini korumaya, Orta Doğu'da Karadeniz'de ve Kafkaslarda egemenlik haklarımıza yönelik saldırıları durdurmaya, barış ve güvenliğin teminatı olmaya kararlılıkla devam etmektedir. Bu kapsamda Yunanistan'ın haksız ve hukuksuz eylemlerine gerekli karşılık verilmeli ve verilmektedir. Kıbrıs Türklüğünü, hak ve hukukunu yok sayan girişimleri reddediyoruz. Kıbrıs millî davamızdır. Bize göre Kıbrıs'ta kalıcı tek çözüm egemen ve eşit 2 devlet varlığının kabul edilmesidir. Bu doğrultuda Semerkant'ta yapılan Türk Devletleri Teşkilatı Liderler Zirvesi'nde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin gözlemci ülke olarak kabul edilmesi önemli bir adım olmuştur.
Irak'ın istikrara kavuşması ve Türkiye'ye sınırdan bir güvenlik tehdidi oluşturmaması hayati önemdedir ve sınır ötesi operasyonlarıyla ülkemiz bu yönde etkili bir mücadele yürütmektedir. Devletimiz yaptığı bütün sınır ötesi müdahalelerde, attığı tüm adımlarda sadece uluslararası hukukun sağladığı meşruiyet çerçevesinde ve komşularımızın toprak bütünlüğünü esas alarak insanlık suçu olan terörü ve egemenlik haklarımıza yönelik saldırıları bertaraf etmek düsturuyla mücadele yürütmektedir. Türkiye PKK ve uzantılarının alçak iftiraları gibi işgalci değildir, meşru haklarını kullanarak millî güvenliğini temin etmek için çaba sarf etmektedir. 18 Ekimde PKK yanlısı medya haberlerinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak'ın kuzeyinde örgüte yönelik yürüttüğü operasyonlarda kimyasal silah kullandığı yalanıyla çeşitli sahte görüntüler paylaşılmıştır. Bunun üzerine Bakanlığınız tarafından yapılan açıklamada Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde kimyasal silah bulunmadığı bildirilmiş, terör örgütü yanlılarının başka olaylarda ve zamanlarda çekilmiş fotoğrafları harekât sırasında çekilmiş gibi gösterme çabalarının Türkiye'nin bölgeye barış ve huzur getirmek amacı taşıyan terörle mücadelesi aleyhine sosyal medyada yürütülen dezenformasyon girişimleri olduğu ifade edilmiştir. Bu alçak iftirayı bir kez daha kınıyor, müfterilerin yargı önünde hesap veriyor olmasından memnuniyet duyuyoruz.
Irak'ın ve Suriye'nin asli sahibi olan toplumun hak ve menfaatleri de Türkiye'nin hayati çıkarları da PKK-YPG-DEAŞ gibi terör yapılanmalarının bertaraf edilmesini ve bölgedeki tüm terörist yapıların faaliyetlerinin sonlandırılmasını gerektirmektedir. Yapılmakta olan etkili terör mücadelesi sonucunda PKK'nın yurt içindeki terörist sayısı en düşük seviyeye indirilmiş, çok sayıda terörist güvenlik güçlerine teslim olmuş, örgüte katılım azalmış, aynı zamanda da PKK-YPG terör örgütünün finans kaynaklarından olan kaçakçılık ve uyuşturucuyla mücadelede imkânlar ve kabiliyetler sürekli geliştirilerek sınır güvenliğinde etkinlik sağlanmıştır. İç ve dış mihraklarca engellenmeye çalışılsa da Türkiye'nin terörle mücadelesi kararlılıkla sürdürülmektedir. Nitekim sunumunuzda da ifade ettiğiniz operasyonlarda etkisiz hâle getirilen terörist sayısından bu mücadelenin boyutu, başarısı ve önemi anlaşılmaktadır.
Yurt içinde ve sınır ötesinde icra edilen operasyonların başarıyla sonuçlanmasında Türk Silâhlı Kuvvetleri personelinin fedakârlığı ve kahramanlığının yanı sıra, sahip olduğumuz yerli ve millî teknolojilerle güçlü bir savunma sanayisi kapasitesine sahip olmamızın da önemli bir rolü olmaktadır. Savunma sanayisi, Türkiye'nin son yıllarda destan yazdığı sektörler arasındadır. Savunma sanayisinde sağlanan yenilikçi teknolojik üstünlük güçlü bir ordunun devamlılığını, aynı zamanda da ihracat kapasitesi yüksek, bağımsız ve yerli bir harp sanayisinin gelişmesini mümkün kılmaktadır. Türk savunma sanayisinin yakaladığı hızlı yükseliş sadece Türkiye'nin değil, dost ve müttefik ülkelerin, Türk cumhuriyetlerinin de güçlenmesine vesile olmaktadır. Bu iş birliğinin kurumsallaşmasının en önemli alanı da Türk dünyasının çatı kuruluşu olan Türk Devletleri Teşkilatı olacaktır. Türk Devletleri Teşkilatının 2021 İstanbul Zirvesi'nde kabul edilen 2040 Vizyon Belgesi'nde savunma ve güvenlik alanlarını içeren, uydu teknolojisinden uzaya, çok boyutlu güvenlik yaklaşımından bilgi ve iletişim teknolojilerine kadar savunma sanayisine yönelik birçok alt başlık ve alt sektöre yönelik iş birliklerine yer verilmiştir. 2022 Semerkant Zirvesi'nde de üye ülkelerin güvenliği ve istikrarını güçlendirmenin hedeflendiğine işaret edilmiştir.
Silahlı Kuvvetlerimizin yetişmiş insan gücü ve teknoloji kapasitesiyle birlikte başarısının altındaki temel motivasyon hiç kuşku yok ki Türk devletinin ve Türk milletinin bekasını her şeyin üstünde tutan anlayış "Ölürsem şehit, kalırsam gazi" düsturudur. Biz kahraman Türk Silâhlı Kuvvetleri mensuplarının emeklilerinin, şehit ve gazilerimizin vatan, millet ve mukaddesat uğruna verdikleri mücadelede üstlendikleri rolün, verdikleri emeğin maddi karşılığının olamayacağını, bununla birlikte, hayatlarını kolaylaştıracak adımların atılmasının, uygun çalışma şartlarına, yeterli mali ve sosyal haklara kavuşturulmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Bu yönde Bakanlığınızın çalışmalarını, sizlerin gösterdiği gayreti ve alınan mesafeleri de biliyor, teşekkür ediyoruz.
Son olarak, uzman jandarma ve uzman erbaşların 3600 ek gösterge düzenlemesinden faydalanmaları, astsubayların yaşadığı tazminat mağduriyetinin giderilmesi, yaş hadlerinin yükseltilmesi, mesleğe bir kademe ileriden başlaması, ek göstergelerinin 4200'e çıkarılması ve diğer düzenlemeler bu kapsamda hepimizi memnun etmiştir. Bununla birlikte, şehit yetimlerimizin tamamına istihdam hakkı verilmesi, kamudaki sözleşmelilerle birlikte uzman erbaşların da kadroya geçirilmesi, ayrıca terörle mücadelede yaralanmalarına rağmen malul sayılmayan gazilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi de sağlanmalıdır.
Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi Türk Silahlı Kuvvetlerine subay yetiştirmenin önemini göstermiştir. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimize subay yetiştiren Millî Savunma Üniversitesi caydırıcı bir savunma gücünün oluşturulması, geliştirilmesi ve sürdürülmesi için nitelikli insan gücü yetiştirmek amacıyla önemli bir sorumluluk taşımaktadır. Millî Savunma Üniversitesi çağdaş gelişmeleri bilen, demokratik değerlere saygılı, millî hassasiyetlere sahip bir müfredat çerçevesinde, her şartta önce Türk devleti, önce Türk milleti diyecek subayları Türk Silahlı Kuvvetlerine kazandırmak için bilimsel esaslara göre gayret göstermektedir. Yolu Metehan'dan Alparslan'a, Fatih Sultan Mehmet'ten Mustafa Kemal'e uzanan ve yüzlerce yıllık Türk devlet geleneklerine dayanan millî yol olan Millî Savunma Üniversitemize de üstün başarılar diliyorum.
Dünya pandemi ve sonrasında başlayan Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte gıda ve enerji kriziyle yüz yüze kalmıştır. Türkiye'nin yoğun çabalarıyla ağustos ayında yürürlüğe giren tahıl anlaşması dünya genelinde gıda krizi yaşanmamasını sağlamış, bunu mümkün kılmıştır. Dünyanın samimiyetsiz tavır içinde olduğu bir ortamda Türkiye barış için samimiyetle çaba gösteren, her 2 ülkenin güvenini kazanan tek devlet durumundadır. Esir takası anlaşmasına öncülük ve aracılık etmesi de Türkiye'nin bu fonksiyonunu pekiştirmiştir. Bu anlaşmalara öncülük ve aracılık eden başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı ve siz Değerli Bakanımızı kutluyoruz.
Türkiye tehditlere aldırmadan, egemenlik haklarını ve millî çıkarlarını korumak için her alanda olduğu gibi savunma ve güvenlik alanında da etkin bir politika yürütmektedir. Türk milleti teröristleri eğitip, silahlandırıp, ellerine bombaları tutuşturup Türkiye'ye gönderen sözde müttefiklerin oyunlarına boyun eğmeyecektir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle demokrasisi güçlenen, etkin bir icra kabiliyeti kazanan Türkiye, Cumhur İttifakı birlikteliğinde terörle mücadelede daha emin adımlarla ilerlemekte, egemenlik haklarımıza yönelik saldırılara karşı kararlılıkla mücadele etmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve tüm güvenlik güçlerimizin yürüttüğü çalışmaları desteklediğimizi, atılan adımları yerinde bulduğumuzu, terörle mücadelenin aynı kararlılık ve inançla son teröriste kadar sürmesini, egemenlik haklarımıza saldırmaya tevessül edenlerin pişman edilmesini, devletimizin bunları sağlamaya muktedir olduğuna inandığımızı bu vesileyle bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Cenab-ı Allah'tan hâlen vatan savunmasında ve terör mücadelesinde görevi başında bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızın yâr ve yardımcısı olmasını niyaz ediyorum. Her zaman Mehmetçik'imizle birlikte olduğumuzu ifade ediyorum."