Deniz Depboylu, şunları söyledi;
''Her yıl 8 Mart’ta kutlanılan Dünya Kadınlar Günü, Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış; insan hakları temelinde kadınların mevcut sorunlarının da ele alındığı ve aynı zamanda kadınların ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bilincinin geliştirilmesi için etkinliklerin düzenlendiği özel bir gündür.
Doğal olarak 8 Mart günü kadınlarla anılan, bakışın kadınlar ve sorunlarına yöneldiği, çözüm arayışlarının ve önerilerinin en çok dile getirildiği gün olmaktadır.
Kadınlar yaradılışları vesilesiyle sahip oldukları özellikler ve meziyetlerle birlikte, toplumsal yaşamda üstlendikleri roller aracılığıyla tarih boyunca var olmanın en değerli parçası, emeğin paydaşı, yaşanan zorluklara karşı yapılan mücadelenin azimli, cefakâr ve de vefakâr neferleri olmuşlardır.
Her ne kadar milletlerin sahip oldukları kültürlerin ortaya çıkardığı farklılıklar, kültürler arasında kadına biçilen rollerde farklılıklar oluştursa da, kadınların yaşam mücadelesinde yüklendikleri görevlerin ağırlıkları hep benzer olmuştur.
Kadın demek bir ailenin varlığını ve bütünlüğünü oluşturan, sürdüren, koruyan ana unsur demektir. Bir kadının toplumu oluşturan fertler arasındaki duruşunda kendi başına var olma
yeteneği, yeterliliği ve de ferdi değerinin önemi kadar; toplum içinde üstlendiği roller nazarındaki değeri ve önemi asla göz ardı edilmemelidir.
Özellikle son bir yıldır insanlık için hayati tehdit oluşturan Covid-19 salgını ve bu salgınla mücadele etmek için yaşadığımız kısıtlamalar dikkate alındığında, aile ve aile bağlarının değeri bir kez daha ortaya çıkmıştır. Kadınların aile içerisinde üstlendikleri roller, yaşam becerileri ve koruyucu vasıfları salgınla mücadelede önem ve değerini güçlü bir şekilde hissettirmiştir. Bununla birlikte aile içinde kadınların yükünün arttığı, yaşanan maddi ve manevi sorunlar karşısında en çok yıpranan kesim oldukları bir gerçektir. Yaşanan tüm bu zorlukların yanı sıra, maalesef ev ortamında salgın şartlarının yarattığı hareket sınırlılığı nedeniyle erişim sorunu yaşayan kadınlarımızın önemli bir kısmının psikolojik ve fiziksel şiddetin mağduru olduğu da dikkatimizden kaçmamalıdır.
Kadınlarımızın kendilerine özel olarak atfedildiği bir günde; kutlama neşesiyle olumlu duygu ve düşüncelerimizin aktarılması gerekirken, şahit olduğumuz kadına yönelik şiddet olayları ne yazık ki bizi üzüntüye boğmakta, endişeye sürüklemektedir.
7 Mart tarihinde Samsun ilimizde, bir kadının ayrıldığı eski eşi tarafından 5 yaşındaki kızının önünde öldüresiye dövülerek darp edilmesi, kabuk bağlamaya bile fırsatı bulamamış vicdan yaramızı bir kez daha kanatmıştır. Böyle bir vahşete tanık olmak, masum bir çocuğun yaşayabileceği en ağır ruhsal travmadır. Unutulmamalıdır ki psikolojik şiddet fiziksel olarak uygulanmış şiddet eyleminden çok daha derin yaralar açan, şiddetin en ağır türüdür. Vücuttaki yaralar zamanla iyileşir ancak insan ruhunda açılmış yaraların iyileşmesi çoğu zaman mümkün olmaz.
Saygıdeğer Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendinin de ifade ettikleri gibi “Kadınlarımızın, kızlarımızın, çocuklarımızın vahşete kurban gitmeleri neresinden bakarsak bakalım felakettir, rezalettir, cinayettir.”
Bu olayda kurbanın sadece kadın olmadığı, annesinin babası tarafından öldüresiye şiddet gördüğünü izleyen küçük kızın dehşeti iliklerine kadar hissettiği, güven duygularını yitirdiği, bundan sonra da bu anılar ve duygularla hayat boyunca ruhsal zorlanmalar yaşayacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Fail iki kez suçludur. Hem bir kadına hem de küçük bir kız çocuğuna şiddet uygulamıştır. Bu sebeple alacağı ceza, suçunun ağırlığına eş değer olmalıdır.
İki gün önce Aydın ilimizde canice istismar edilerek katledilen 92 yaşındaki Hanım ananın üzüntüsü ise bizi derinden yaralamıştır. Bu aşağılık saldırıyı gerçekleştiren katilin asla bir parçası olmayacağı Kutlu Davamızla ilişkilendirilmeye çalışması ise boşa çabalanan bir karalama çırpınışından öteye gidemeyecektir. Milli ve manevi değerlerimizin bir gramını dahi ruhunda, yüreğinde taşıyamayan bir caninin aramızda ve de Aziz Milletimizin temiz varlığında yer bulmasının imkânı ve mümkünü yoktur. Konuya ilişkin başlatılmış olan tahkikatın en kısa sürede sonuçlandırılarak, sosyal medya üzerinden Ülkücü Camia üzerinde oluşturulmaya çalışılan algı operasyonunun sorumlularının tespit edileceğine inancımız tamdır. Yaşlı ve korumasız bir kadına zulmeden, İnsanlık onuru taşımayan katilin en ağır şekilde cezalandırılması dileğimiz ve beklentimizdir.
Kadının fiziksel ve duygusal olarak örselendiği bir toplumun mutlu, huzurlu, sağlıklı ve güvende olması beklenemez. Kadına yönelik şiddet sadece kadının sorunu değildir. Bu sorun kadınlarla bağı olan herkesin sorunu, dolayısıyla milli bir sorundur. Bu sorun ile baş etme noktasında farkındalık ve sorumluluk bilinci taşımak herkesin vatandaşlık yükümlülüğü, ahlaki ve vicdani görevidir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kadınlarımızın değerinin dile getirildiği ve “İyi ki varsınız!” diyerek gönül rahatlığıyla çiçekler sunmayı arzuladığımız bu kıymetli günde; güzel sözler söyleyerek, karamsar, kötümser duygu ve düşünceleri içeren cümlelerin yer almadığı kutlama mesajları paylaşmak önemli bir dilekten öte amacımız, hedefimizdir.
Milliyetçi Hareket Partisi kadınlarımızın ve çocuklarımızın her türlü şiddetten ve istismardan korunması yönünde Liderimizin talimatlarıyla hazırladığı kanun teklifleri, önergeler ve sosyal sorumluluk projeleriyle siyasi sorumluğunu yerine getirmek üzere çalışmalarını titizlikle sürdürmektedir.
Türk Siyasetinde kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda en hassas Lider Devlet Bahçeli Beydir. Bu kapsamda MHP Genel Merkezinde, talimatları doğrultusunda kurulan MHPKAÇEP biriminde; aile, kadın, çocuk ve engelli politikaları dâhilinde kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin çalışmalarımız Liderimizin himayesinde devam etmektedir.''