Sayın Kalyoncu Isparta toplantılarında özetle şu konuları dile getirdi:
Bölünme Kabul Etmez Bir ve Bütün Türk Milletinin Teminatı MHP!
103 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde şahlanan hür ve bağımsız Türkiye iddiası, ebet-müddet Türk milletinin ve devletinin varlığı ve yükselmesi ideali, bölünme kabul etmez bir ve bütün Türk milletinin bayrağı bugün Milliyetçi Hareket Partisi eliyle siyaset sahnesindedir. Bu iddia, ideal ve bayrak hepimizin omuzlarında bir emanettir.
Başımızda liderimiz Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere her kademedeki üyesi ile Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhur İttifakının kurucularından birisi olarak millet hizmetini sürdürüyor. Bunun “önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” anlayışımızdan kaynaklandığını dışımızdan bakanlar anlayamaz. Çünkü onlar siyaseti, makam ve menfaat peşinde koşmak için yaparlar. Defalarca genel başkanımız Cumhur İttifakının bir paylaşım koalisyonu olmadığını söylemesine rağmen, yapıcı bir muhalefet sürdürdüğümüzü ifade etmemize rağmen anlamazlar.
Düşman Oklarına Bakın, Oklar Kime Gidiyorsa Dostunuz Odur!
İmam Şafi'ye sormuşlar ortalık toz duman olduğunda dostu düşmanı nasıl ayır edeceğiz?
İmam Şafi şöyle diyor. Düşman oklarına bakın, oklar kime gidiyorsa dostunuz odur. Zillet ittifakını istisnasız tüm terör örgütleri destekliyor AB ve ABD destekliyor. Saldırıları da bize o zaman çok da fazla düşünmeye gerek yok Türk milletinin dostu MHP’dir ve liderimiz Devlet Bahçelidir, Cumhur İttifakıdır.
Dün Aramızda Bulunması Kimseyi İlelebet Ülkücü Yapmaz!
Biz inandığımız değerler uğruna mücadelesini sürdüren ideolojik ve siyasi bir hareketiz. Ülke ve millet önceliğimiz olup kendimizi en son düşünürüz. Oysaki bugünkü muhalefet "önce ben ve menfaatlerim gerisi ne olursa olsun" siyaseti gütmektedir. Muhalefet içinde daha önce bizimle beraber olanların hali de böyle. Bunlar bizimle beraberken de halleri böyleydi. Hepimiz biliyoruz ki; Bunların üzerinden Ülkücü kimliği alınınca geriye hiçbir şey kalmıyor. Ülkücülüğe sarılmalarının tek sebebi de bu ve tıpkı Atatürk’ün ardına saklanan Atatürk düşmanı ortakları gibiler.
Ülkücünün sahtesi, çakması olmaz. Ülküsüz insan ülkücülerin arasında kalsa da adam değilse, öğrenemez de. Dün aramızda itibar görmeleri bunları ilelebet Ülkücü yapmaz. Biz ülkücüler diyoruz ki “Önce Ülkem ve Milletim; Sonra Lider, Teşkilat, Doktrin”. Türk milletinin yanında, millet menfaatinden yanayız.
Bize muhalefet yapanların içinde, düne kadar içimizde bulunmuş, hatta çeşitli teşkilatlarımızda yöneticilik yapmış kişiler var. Bunların, Ülkücü-Milliyetçi Harekette geçen zamanları boşa imiş. Öncelikle ülkücülük, bir nasip meselesidir. Nasibi kesilmişlerin de camiamızla alakası yoktur. Çünkü geçmiş zamanda oturduğu sandalye, kimseyi ilelebet ülkücü yapmaz. Ülkücü olmak ve ülkücü kalmak iradesini yitiren eski tanıdıklarımız da ülkücülük adına, Milliyetçi Hareket Partisi adına söz söyleyemez, hadlerini aşıp yaptıkları yorumlar nazarı dikkate alınmaz.
Milli Politikalar Gündelik Politik Heveslerden Değerlidir!
Kendilerini hala Türk milliyetçisi sayıyor olabilirler. O zaman siyasi kanaatleri farklı da olsa, içinde bulundukları yapının Türk milletine hizmet etmesine çalışsınlar. Sureti haktan görünüp bize laf edenlere kanmadan, Milliyetçi Hareket Partisi Bilge Lider Devlet Bahçeli’nin ardından, Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in çizdiği istikamette yoluna devam etmektedir, edecektir. Onlar Ülkücü Milliyetçi Harekete düşmanlık etseler de, biz iktidarın yanında yapıcı, uyarıcı ve çözümcü yaklaşımı sürdüreceğiz. Türk siyaseti, milli politikaların gündelik politik heveslerden değerli olduğunu Milliyetçi Hareket Partisinde görerek ibret alacaktır.
MHP’ye verilen her oy Türk milletinin aydınlık geleceğine verilen oydur. Kereste herifler partisine yani İP’e verilen hey oy kaosa ve yıkıma verilen oydur. HDP, CHP ve PKK’ya giden oydur. Büyük Türk Milleti bu durumu net olarak görmektedir. Anket hesaplarıyla kendisine pay almak isteyenler hayalinde mısır ambarı gören tavuğa benziyor. Daha önceden olduğu gibi anketleri yine başlarına geçireceğiz. Doğru Türk milletinin basiretli vicdanında bellidir ve zillet yanlıştır, yanlıştadır. Allah bu millete kendisini karşılıksız sevenler ile ihanetin İP'ine tutunanları ayıracak feraseti bahsetmiştir.
MHP İktidarı Neden Desteklemektedir?
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, hendeklerde kaybolan huzurun kalıcı şekilde yeniden kurulması ve 15 Temmuz’da işgalin eşiğine gelen vatanın ve milletin bekasını korumak amacıyla doğru politikalarda destekçi, daha doğrusunu yapmaları için de yol gösterici bir siyaset izliyoruz.
Muhaliflerimiz işte bu desteğimizi eleştirmektedir. Fakat onların gözden kaçırmaya çalıştıkları ama bizim unutmamamız gereken noktayı açıkça vurgulamak istiyorum:
Ne Liderimizin ne de Milliyetçi Hareket Partisinin düşüncelerinde zerrece değişiklik yoktur. Doğruları yapan ve bu yolda titizlik gösteren iktidarı eleştirmemiz için bir sebep yoktur.
Terör bitme noktasına gelmişse, bugün mağaralarında bile saklanamıyorlarsa, yataklarından alınıyorlarsa Milliyetçi Hareket Partisi bunu niye eleştirsin?
Terörün sözcüsü HDP’nin kapatılması için hazırlanan iddianame Anayasa Mahkemesinin önüne gelmişse, Milliyetçi Hareket Partisi buna niye karşı çıksın?
Sınırlarımızda ABD ve AB destekli terör devleti projesi suya düşürülmüşse Milliyetçi Hareket Partisi bunu niye eleştirsin?
Doğu Akdeniz’de sergilenen münhasır ekonomik bölge politikası ile Yunanistan ve dostlarının hukuk dışı girişimlerle Türkiye’yi Akdeniz’de çevrelemesi engellenmişse, Milliyetçi Hareket Partisi bunu niye eleştirsin?
Kıbrıs Türklüğünün bağımsız siyasi varlığının tüm dünyaya ilanı noktasına gelindiyse, Milliyetçi Hareket Partisi buna niye karşı çıksın?
Başbuğumuzun da hayali olan Türk Devletleri Teşkilatı kurulmuş ise ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti öncü rol alıyorsa Milliyetçi Hareket Partisi buna neden karşı çıksın?
Salgın döneminde dünyada görülen sağlık sisteminin çöküşü ülkemizde görülmedi ise, salgınla en iyi şekilde mücadele edildiyse, aşı geliştirildi ise Milliyetçi Hareket Partisi buna neden karşı çıksın.
Ukrayna ve Rusya’yı barış görüşmeleri için Türkiye, dünya ölçeğinde diplomatik öncülük aldı ise, Milliyetçi Hareket Partisi buna niye karşı çıksın.
Savunma sanayinde devrim yarattıysa, kendi uçak ve savunma sistemini geliştirme noktasına gelmişse, Milliyetçi Hareket Partisi buna neden karşı çıksın.
Türkiye’nin hava savunma sistemi için çareler aranıyorsa ve S-400’ler ile bu açık kapatılıyorsa MHP buna neden karşı çıksın?
Milli bir dış politika oluşturulup ülke çıkarları uluslararası arenada hakkıyla savunuluyorsa MHP buna tabi ki destek olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti, Dağlık Karabağ’da onlarca yıldır devam eden Ermeni işgaline son veren Kahraman Azerbaycan Türklüğünün yanında, gerçek bir kardeş gibi durmuştur. SİHA’larıyla ve dualarıyla Azerbaycan ordusunun yanında durmuş, “İki Devlet Tek Millet” sözünün ne kadar doğru olduğunu dosta düşmana göstermiştir. Bizden buna karşı çıkmamızı mı bekleyecekler? Sırf muhalefet etmek için, “Türkiye Karabağ’a cihatçı grupları gönderdi” diyen zilletin çukuruna mı düşelim?
Türk’ün ve Türkiye’nin varlığını tehdit eden birçok atak savuşturulmuşken, “şunlar oluyor, bunlar oluyor” tarzında bir muhalefet, evde yangın varken saçını tarayan geline yakışır. CHP’ye, İP’e yakışır onların masa etrafında topladıkları dostlarına yakışır. Onların utandıkları dostları, masanın altında sakladıkları HDP’ye yakışır.
Helalleşmek mi, Dövüşmek mi, CHP’nin Derdi Belirsiz!
Tüm bunlar yaşanırken İzmir milletvekili de olan CHP Genel Başkanı ortaya önce bir helalleşme lafı atıp ardından kavga edeceklerini saymaya başladı. Bunlar kendi içlerindeki kavgadan başlarını kaldırıp ne başkasıyla helalleşebilir, ne kavga edebilir, ne de milletin herhangi bir derdine çare olabilir. CHP ve altılı topluluğu kendi içinde kavgalı derken, sizi sadece onların adları üzerine düşünmeye davet ediyorum.
Altılı Masada Oturanların Adları Gerçeklerin Tam Tersi!
Yuvarlak masada nasıl oturacağını bilemeyen, masanın altında gizleneni nasıl saklayacağına karar veremeyen altı partinin en büyüğünün adı Cumhuriyet Halk Partisi. Kendisi halktan kopuk, maske olarak kullansalar da Cumhuriyete, değerlerine, kurucusu Büyük Atatürk’e düşman bir örgüt. Adlarıyla uyumlu hiçbir halleri görülmüyor. Milletten oy alabilmek için tabela partilerini yanına almış, milletin aleyhine her türlü işe kucak açmaktadır.
İkincisinin adı İyi ama kötülük paçalarından akıyor, kendi şerleri en başta kurucu kadrolarına illallah ettirmiş % 90’nı istifa etmiş. Milletvekilleri istifa etmiş bir kısmı AK partiye geçmiş, bir kısmı başka parti kurmuş diğerleri ise CHP’ye yancılık yapıyor. Herhalde sipariş üzerine kurulmuş bir parti olsa gerek ki hepinizin bildiği gibi CHP sayesinde seçime girmiş, CHP askıda milletvekili vermiş. Seçimlerde de oy desteği vermiş. Şimdi de ülkücülerin oyunu manipüle etmeye çalışıyorlar. HDP ile yanyana görünmemek için kamuoyunu yanıltmaya uğraşıyor fakat burası Kürdistan diyene söyleyecekleri söz yok fakat grup başkanvekilleri şehit yakınlarına küfretmekte beis görmüyorlar. HDP milletvekili “yavuz it havladı” derken ses çıkarmıyorlar. “HDP’ye PKK’ya gönül vermişlerin oyları ile burada oturuyorsunuz” dendiğinde yine hiç sesleri çıkmıyor.
Üçüncüsü güya milli görüşün temsilcisi, millilikten bihaber, adı saadet olsa da huzur veren bir kelamı duyulmamış bir yapı. Bunun ve bundan sonrakilerin derdi, bir büyük ortak listesinden meclise adam göndermek. O vakit saadete ereceklerini sanıyorlar.
Dördüncüsünün adına deva demişler, kendi geçmişiyle daha hesabını kapatamamış bir kukla oturuyor başında. Abisine sormadan adım atamıyor, tutum alamıyor. Abisi de başka abilerle istişare halinde. Öyle ki KHK ile atılan FETÖ ve PKK mensuplarını affedeceklerini dahi beyan etmiş durumda. Meclisi bombalayanların, Türk devletine saldıranların affedilebileceğini düşünmek de ihanettir.
Beşincisi eski bir başbakan. Kendisine Başbakan gibi davranılmasını bekleyen bir komik adam. Kendisine serok denirken gerdan kıran bu tip de, bugünlerde Türkmen Yörük olduğunu pazarlamaya kalkıyor. Partisine gelecek adını vermiş, fakat Türk Milletinin geleceğini karartmak için çantasında envai çeşit malzeme var. Bu üçü CHP’ye muhafazakar seçmenin oylarını kanalize eden aparattan ileriye geçmemektedir.
En sonunda anlı şanlı Demokrat adına oturmuş bir mirasyedi. Demokratlık mı? Onun sadece adında kalmış!
Bu masa, anketlerden cesaret toplayıp seçimleri alacaklarını sanıyorlar. Milletin oyu, kimsenin tapulu malı değil, ama bunlar çantada keklik görüyorlar. Tıpış tıpış yürüyen seçmenin, kendi genel başkanlarının bile “kalas herifler” dediklerine oy vereceğini hesaplıyorlar. Hesaplar o kadar kuvvetli olunca herkes “ben” derdine düştü. Kılıçdaroğlu, fırsatın kazası olmaz deyip kendisi aday olmak istiyor gibi. Birkaç belediye başkanı, kendilerinde keramet görmüşler, ağızlarının suyu akıyor. İstanbul’daki bir çeşit, Ankara’daki başka bir çeşit. Masada “bit pazarına nur yağsın” diye bekleyenler de var.
Bizim Tarihimizde Kir Yoktur!
Tarihimiz kirli diyen Kılıçdaroğlu ve avanesi, Kavala ağıtları yakarken, daha gözünün yaşını silmeden yeni bir gündem yakaladılar. İstanbul’daki 7 dakikada tabaktaki domuzu bitirdiğini yayınlayan, Atatürk’ten haz etmeyen il başkanları Türk devletine katil, hatta seri katil deyince dert etmeyenler; bu hakaretlere cezasını veren yargı kararı sonrasında rahatsız oldular. Onlar Soros ile, Kandil ile, Bürüksel ile yazsınlar tarihlerini. Bizim tarihimizde şanlı zaferler ve destansı kahramanlıklar da vardır, ibretlik yenilgiler de. Ancak bizim tarihimizde kir yoktur, utanç yoktur, alnımız ak ve başımız diktir.
Teröristin Tek Hakkı, Türk Yargısına Hesap Vermektir!
Kılıçdaroğlu’na göre bir “Kürt sorunu” varmış ve bunu barışarak çözecekmiş. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partinin başındaki adam unutsa da, gerçek çok nettir: Türkiye’de hiçbir etnik kökenin ayrıcalığı olmadığı gibi, hepimiz birlikte büyük Türk milletiyiz. Atatürk’ün gösterdiği yolda, “ne mutlu Türk’üm” diyerek ayyıldızlı al bayrağın altında toplanmış Türkleriz. Devletin yürüttüğü terörle mücadele sonunda sadece terörün sonlanması olabilir. Terörist kendisiyle barış masası kurulacak bir muhatap değildir. Terörün hamisi, hademesi, sözcüsü her ne kılıkta olursa olsun, muhatap alınamaz. Teröristin tek hakkı, Türk yargısına hesap vermektir.
Atatürk adına sığınan gafillere hatırlatmak isterim. Büyük Atatürk daha cumhuriyet ilan edilmeden önce Adana gezisinde veciz biçimde ifade etmiştir: “Bu memleket geçmişte Türk’tür, halde Türk’tür, gelecekte Türk’tür ve ilelebet Türk kalacaktır.” Bunun dışında bir gelecek tasarlayanlar, sık sık Atatürk’ten bahsetseler de onun düşmanlarının safındadır, milliyetçilik yarışına girseler de Türk’e hasımdır, dinden söz etseler de dinin dışındadır. Her halükarda millet ve onun öz şuuru olarak Milliyetçi Hareket Partisi, onların önünde bir kale gibi duracaktır.
Siyasette Milliyetçilik, Dokuz Işık Aydınlığında Mümkündür!
CHP kendisini Atatürk’ün maskesiyle kamufle ederken, onun milletin zararına her türlü faaliyetine eşlik eden İP, HDP’ye sahip çıkarken Demirtaş ile yapacakları kahvaltının hasretini çekiyor. İP’te toplanan güruh, 15 Temmuz Darbe girişimine doğru, önce partimizin içinde bir karmaşa çıkarmak istediler. Kendilerince Milliyetçi Hareket Partisini ele geçirmeye çalıştılar. Kongre toplama girişimi yapıyormuş gibi hareket ettiler ve partimizin üyelerinin ve tabanının bir kısmını da kendilerine haksızlık yapıldığı propagandası ile peşlerine takıp dışımıza çıkardılar. Kuruluşundaki bu senaryo yüzünden de dışarıdan bakanlar onları da milliyetçi bir parti sandılar. Oysa bugün ülkemizde programlarına “NATO’ya bağlıyız” yazmış başka bir parti yok. O kadar milliyetçiler yani.
Bu parti kurulurken içimizden çıkanlar İP’te tutunamadı, ya gerçeği görüp ayrıldı ya da artık işleri bittiği için atıldılar. Kendilerine sorsanız milliyetçiler. Partinin dokümanlarında bir kere bile anmazlar. Sadece bir algı, sadece bir yanılgı.
Siyasette milliyetçilik, Başbuğ Alparslan Türkeş’in tutuşturduğu Dokuz Işık meşalesinin aydınlığında mümkündür. Bilge lider Devlet Bahçeli’nin öncülüğünde mümkündür. Milliyetçilik, ülkücülük ancak “Önce ülkem ve milletim” anlayışını özümsemiş bir fedakârlıkla mümkündür.
Devlete İhanet, Millete Hakaret Muhalefet Olamaz!
Muhalefetin büyük partisi şirazeyi kaybetmiş. Millete ve devlete düşman olmayı muhalefet saymış. Onun yanındaki ortağı, millete hakareti kabullenmiş, ihanete dostluk göstermiş. Başında bir kadın var. Kadınlar gününde kendince kadınları övmek için, karşısındaki bir dam dolusu erkeğe hakaret etmekten başka yol bulamamıştır. Hatırlarsınız, kendi cümleleri ile söyleyeyim: “Bu ülkenin kadının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar!” Karşısındakiler de hararetle alkışladılar. İçlerinden saygıdeğer bir hanım ya da beyefendi çıkmadı. Hepsi alkışladılar. Konuşan da alkışlayanlar da aynı karatta.
Türkiye önce bir işgal girişimini savuşturdu. Ardından Trump, ekonomik saldırı işareti verdi. Daha henüz aday iken Biden, muhalefete olan sevgisini açıkça ifade etmişti. Muhalefet partilerinden hiç kimse de “sen kendi işine bak” diyememişti.
Rusya, Ukrayna’yı işgal etti. Türkiye hem bu girişime tepki gösterdi, hem de Karadeniz’de yeniden barışın kurulması için samimi çaba harcamaktadır. ABD ve AB, Ukrayna’ya destek verme görüntüsü altında savaş çığırtkanlığı yaparken; İP’in başkanı Türkiye’nin de bu yaptırımlara katılmasını isteyecek kadar egemen bir ülke kavrayışından uzak durumdadır. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda da Türkiye egemen bir müttefik ülke olarak kendi milli çıkarları çerçevesinde tavır takınmıştır. Bu tavır, Milliyetçi Hareket Partisi için de tümüyle onaylanmaktadır.
Her bir ihanet girişiminin farkındayız. Türkiye Cumhuriyeti güçlenerek geleceğe hazırlanmaktadır. Bunun önüne geçmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.