MHP Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu, Bahadır Çoban’ın sorularını yanıtladı.
Bahadır Çoban: Türkiye'de 31 Mart 2024'te gerçekleşecek yerel seçimlerin önemini ve vatandaşların belediye başkanlarından genel beklentilerini nasıl değerlendirirsiniz?
Tamer Osmanağaoğlu: Liderimizin en veciz şekilde dile getirdiği şekilde; “belediye yönetimleri demokratik süreçlerin en önemli etapları arasındadır”. Yerel seçimler, demokrasimizin temel taşlarından biridir ve vatandaşlarımızın yaşadıkları şehirlerdeki yönetimleri doğrudan etkileyen bir süreçtir. Bu topraklarda belediyecilik, çok köklü bir geleneğe sahiptir. Yerel yönetim vatandaş arası ilişkiler, hizmet ve emanet kavramlarıyla özdeşleşmiştir. Bir şehri yöneten kişiye, şehrülemin veya şehremini dememizin sebebi budur. Kadim medeniyetimize göre şehri idareye talip olan kişi, namusundan ve hizmet sevdasından emin olunan birisi olmalıdır. Çünkü o şehrin bütün sakinleri, yöneticiye emanettir. Emanet de Nebevî hüküm gereğince, ehline teslim edilmelidir. Yine Peygamber Efendimize ait, “Bir topluluğun en hayırlısı, en çok hizmet edendir” kaidesi; yerel yönetim geleneğimiz için bir başka yol gösterici levhadır. Yüzlerce yıl boyunca, bu idrak ve şuur üzerine; muhteşem şehirler inşa edilmiş ve insanlar orada huzurla yaşamıştır. Şimdi de belediye başkanlarımızdan beklentimiz, ana hatlarıyla aynıdır.
“HAMZA DAĞ; İZMİR’İN POTANSİYELİNİ ORTAYA ÇIKARACAK”
Bahadır Çoban: Cumhur İttifakı'nın belediyecilik anlayışını nasıl tanımlarsınız ve bu anlayış seçim bölgeniz olan İzmir için neler vaat ediyor?
Tamer Osmanağaoğlu: Muhterem Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey’in ifadeleriyle, “Milliyetçi Hareket Partisi yerel yönetimlerde markadır. Halka hizmeti Hakk’a hizmet gören partimiz ‘Üretken Belediyecilik’ ilkesiyle hem öne çıkmış, hem de dürüst, müşfik, çalışkan yönetim anlayışıyla serpilmiştir”.
Şehircilik ve belediyecilik konusunda, modern çağa dair pek çok yaklaşım ortaya çıkmıştır. Fakat bizim bakışımızı finans-kapitalin vahşi dürtülerinden çok manevi iklim belirlemiştir. “Aç milleti doyurmayı, çıplak milleti giydirmeyi, fakir milleti zengin kılmayı” salık veren kadim Türk devlet felsefesi ile İslâm’ın adalet sahibi olmak isteyen emirlerin omzuna koyduğu Fırat kenarında zayi olan koyunun yükü; bizim duruşumuzun temel referanslarıdır. Medeniyetimize damga vuran sembol şehirlerimize de bu ruh iklimi ve milletimizin yaşadığı geniş coğrafyanın farklı etkenleri damga vurmuştur.
“Ansızın bir şehre vardım / O şehri yapılır gördüm / Ben dahi bile yapıldım / Taş ve toprak arasında”
Bir devlet olarak Osmanlı’nın, bir şehir olarak Ankara’nın inşasına şahit ve müdahil olan Hacı Bayram; o inanç ve heyecan dolu hareketliliği bu şiirle tasvir etmektedir. Aynı zamanda bu kelimeler; şehir ve medeniyet inşasının, insanların ve nesillerin inşasıyla alakasını da ortaya koymaktadır.
Ahmet Hamdi Tanpınar da kadim Bursa’nın tarihi temelleri atılırken, bu gayrete ruh üfleyen iştiyakı kaleme alır. BEŞ ŞEHİR’de bu halet-i ruhiyeyi; “Cedlerimiz inşa etmiyor, ibadet ediyorlardı. Maddeye geçmesini ısrarla istedikleri bir ruh ve imanları vardı. Taş, ellerinde canlanıyor, bir ruh parçası kesiliyordu” cümleleriyle anlatır.
Kısacası bir şehri yönetmek; dün, bugün ve yarınları yönetmek demektir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayımız Sayın Hamza Dağ’ın bu şuur ve şiarla harekete geçtiğine, Cumhur İttifakı belediyeciliğine de en güzel şekilde temsil edeceğine inancımız tamdır. Sayın Hamza Dağ; şehrin tüm potansiyelini ortaya çıkaracak, İzmirlilerin yaşam kalitesini artıracak projeleri hayata geçirecektir. İzmir'i, modern, temiz, düzenli ve yaşanabilir bir şehir yapma konusunda kararlıyız.
“İZMİR TÜRK MİLLETİNİN NADİDE ÇİÇEĞİDİR”
Bahadır Çoban: İfadelerinizden İzmir’in uzun zamandır iyi yönetilmediği anlamı çıkıyor.
Tamer Osmanağaoğlu: İzmir; tarihten bugüne kadar daima ticaretin kalbi, kültür ve medeniyetimizin incisi, milletimizin de gözbebeği olmuş bir yerdir. İzmir; uğruna İstiklal Harbi verdiğimiz, kurtuluşunu hürriyetin mührü bildiğimiz bir şehirdir.
İzmir bizim için sadece savaş meydanlarında süngülerle yazılmış bir kahramanlık destanı değildir. Aynı zamanda İktisat Kongresi’ne yaptığı ev sahipliğiyle; finansal kurtuluş mücadelemizin de işaret fişeği olmuştur.
İzmir; tarihimizde yine bir başka ilke şahitlik etmesiyle özeldir. Bu da belediyeciliktir. 25 Kasım 1867 tarihi itibariyle teşkil eden İzmir Belediye Dairesi; yerel yönetim anlamında Türk devlet geleneğinde önemli bir sayfanın açılmasına vesile olmuştur.
Fakat ne acıdır ki belediyeciliğin öncüsü, modern anlamda şehirciliğimizin kilometre taşı olan İzmir; bugün yine çarpık bir yerel yönetim anlayışı sebebiyle yaralı ve zor durumdadır.
İzmirliler; tarih boyunca farklı kültürlerin kavşağında, insanlığın ortak medeniyet birikim havzasının tam göbeğinde şekillenmiş bir algıyla dünyayı okuyabilmektedir. Bu anlamda; tabir-i caiz ise İzmirliler Türkiye’nin en şehirli insanlarıdır. Fakat çok acıdır ki artık İzmir, İzmirlilere layık şekilde yönetilen bir şehir değildir. Türk milletinin nadide çiçeği İzmir; betonla, organize sanayi bölgesi atıklarıyla, usulsüzlüğün çarpıklığıyla boğulmuştur. İzmirliler hak ettikleri şehre kavuşturulmalıdır. Bunun için ise yapılacak iş; isim veya kadro değişikliği değildir. Behemehâl gerçekleşmesi gereken; baştan ayağa bir zihniyet değişikliğidir.
İzmir’e çöreklenen çarpık CHP zihniyeti, bu şehrin Atatürk’ün mirasına dair hassasiyetini suistimal etmiştir. Taktıkları maskelerle İzmir’de oy toplarken, kapalı kapılar ardında cumhuriyetin temel değerlerine sabotaj düzenlemiştir. Atatürk’ün partisini; Demirtaş-Kavala çizgisine döndürmüşlerdir. Atatürkçülüğü faşizmle özdeşleştiren isimleri, İzmir’den milletvekili çıkarıp; bu şehrin kırmızı çizgileriyle alay etmişlerdir. Ama bu tiyatro sona ermek üzeredir.
İzmir'in gerçek potansiyelini ortaya çıkaracak, İzmir’i İzmirliye yakışır hale getirecek projeler hemen hayata geçirilmelidir.
“CHP’Lİ BELEDİYELER HİZMET YERİNE HÜKÜMETLE UĞRAŞIYOR”
Bahadır Çoban: İktidardaki partiyle belediyeler arasındaki uyumun önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tamer Osmanağaoğlu: Bu da çok önemli bir husustur. İktidar partisiyle yerel belediyeler arasındaki uyum, hizmetlerin vatandaşlarımıza hızlı ve koordineli bir şekilde ulaştırılmasında hayati öneme sahiptir. İktidar partisiyle uyum içinde çalışan yerel yönetimler, merkezi hükümetin destekleriyle şehirlerin kalkınmasını ve vatandaşların yaşam standartlarının yükseltilmesini sağlayacak projeleri daha kolay hayata geçirebiliyor. Fakat burada muhalefetin kara propaganda makinesini çalıştırdığı, bir algı operasyonu vardır. Bu cümledeki kasıt, iktidar partisinden seçilemeyecek bir belediyenin devlet tarafından dışlanması değildir. Tam aksine genelde muhalif belediye başkanlarını; uyumlu bir çalışma ortamı sağlamaya yanaşmamaktadır. Bu hususta; hem partilerinin yarattığı genel çatışma atmosferi hem de kendi siyasi kariyerleri açısından imaj parlatma gayreti etkilidir. Muhalif belediye başkanlarının çoğu; kendine potansiyel bir CHP Genel Başkanı gibi görmekte, bu yüzden de hükûmetle en çok çatışan adam hâline gelmek için uğraşmaktadır. Bu da esasen muhalefetin içinde kıvrandığı liderlik kriziyle alakalıdır.
Meşru hükûmete dirsek gösterenlerin, şehri yönetirken kendilerine seçtikleri müttefikler de manidardır. İçinde bulunduğumuz yerel seçim atmosferinde ortaya çıkmıştır ki altılı masanın kirli pazarlıkları, bir üst seviyeye çıkarılmıştır. “Kent uzlaşısı” kod adıyla ortaya konan ortaklık, Kandil talimatlı bir politik ayak oyunundan ibarettir. Teröre sırtını yaslayan bir anlayışın hizmet diye bir derdi olur mu? Olmuyor işte…
“CUMHUR İTTİFAKI'NIN HİZMET ANLAYIŞI TÜRKİYE’Yİ SARACAK”
Bahadır Çoban: 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin Türkiye'nin genel siyasi iklimine etkisi nedir?
Tamer Osmanağaoğlu: 31 Mart 2024 yerel seçimleri, Türkiye'nin siyasi geleceği adına büyük bir öneme sahiptir. Cumhur İttifakı'nın bu seçimlerden güçlenerek çıkması, sistemimizin daha da sağlamlaşmasını, Türkiye'nin iç ve dış politikada daha büyük adımlar atmasını sağlayacaktır. Ayrıca, vatandaşlarımızın daha kaliteli hizmetlere ulaşmasına ve terörle mücadelede daha etkin bir politika izlenmesine olanak tanıyacaktır. Bu seçimler, Türkiye'nin geleceği adına bir dönüm noktasıdır. Muhterem Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin “Türk ve Türkiye Yüzyılı” olarak isimlendirmiş oldukları Cumhuriyetimizin ikinci asrında Cumhur İttifakı'nın hizmet anlayışı daha geniş bir alana yayılacaktır. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin tamamlayıcı üçüncü halkası olacaktır.