MHP Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay, önlem alınmadığı takdirde bu dipsiz kuyuda milletçe hep birlikte boğulacağımızı söyledi.
MHP Kadın Kolları Genel Koordinatörü ve Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay'ın TBMM'de şunları kaydetti:
"Tarihi akış içerisinde var olduğu günden bugüne gelişmeler kaydederek mevcudiyetini sürdüren insan ve bu insanlardan mürekkep topluluklar, içerisinde bulunduğumuz 21. yüzyıl itibariyle aynı doğrultuda gelişimini sürdürerek yerkürede varlığını devam ettirmektedir. Fakat evrensel hafıza ve toplumlar düzeyinde birikerek ilerleyen gelişmelerin hızı, günden güne artan seyirli bir grafik çizmektedir. Teknolojinin insan hayatına dahli sonrasında değişim ve dönüşüm hızı, tarihte görülmemiş derecede yüksek seviyededir. Birkaç on yıl gibi toplum hayatı için çok kısa sayılabilecek süreler öncesinde geliştirilmeye başlanan analog teknolojiler ve bu teknolojilerle karakterize edilen endüstriyel çağ, yavaş yavaş yerini dijital teknolojiler ve dijital iş inovasyonu ile karakterize eden bilgi ve yaratıcılık çağına bırakmaya başlamıştır.
İletişim çağının en önemli çıktısı olarak devletlerin; birbirine eklemlenmiş, mekanik ya da organik bağlarla daimi etkileşim içinde olan bir yapıya bürünmesi, devletler ve toplumlar nezdinde bahsettiğimiz inovatif dönüşümlerin dışında veya uzağında kalmamızı olanaksız kılmaktadır. Dünya üzerinde etkin bir güce kavuşmanın yolu, tartışılmaz biçimde yaşanan bu dönüşümün içerisinde bulunmak ve dahi bu dönüşümü yönetmek ve yönlendirmekle doğru orantılıdır.
Bahsettiğimiz bu değişim ve dönüşüm süreci tamamen teknik terimlerle hayatımıza dahil olsa da gözden kaçırılmaması gereken en önemli faktör, bu gelişmelerin insan temelli gerçekleşiyor ve ilerliyor oluşudur. Bu sebeple mezkur sistemin sağlıklı bir şekilde hayata geçirilmesi, ilerletilmesi, devlet ve toplum hayatına entegre edilmesindeki başarı şüphesiz ülkelerin insan kaynaklarının kalitesi oranında mümkün olacaktır.
Tam da bu noktada, geçmişten günümüze gelişmişliğin ve gücün temel tetikleyicisi olarak görülen ekonomi üzerine yapılan araştırma ve tartışmalar devreye girmektedir. Cumhuriyet dönemi boyunca sağlamaya ve sürdürülebilir kılmaya çalıştığımız ekonomik kalkınma düşüncesi, bizlere bugün ortaya çıkan tablolar üzerinden şunu açıkça göstermektedir.
Kadınsız, ekonomik kalkınma mümkün değildir.
Kadınsız, sürdürülebilir kalkınma mümkün değildir.
Kadınsız, ekonomik ve toplumsal dönüşüm mümkün değildir.
Bugün, belki de birkaç yüzyıllık geleceğimizi şekillendirecek olan çabaların içerisine girerken günümüzde yaşadığımız sorunların ve var olan eksikliklerin dijital dünyaya aktarılmaması için adımlarımızı büyük bir hassasiyetle atmak zorundayız. Bu hassasiyet, hem mevcut ekonomik ve sosyal sorunlarımızın çözümünü kolaylaştıracak hem de dijital dünyanın sunduğu fırsatlardan azami ölçüde faydalanarak değişim ve dönüşümün öncü ülkesi olmamızı sağlayacaktır. İnanıyoruz ki, bizler üzerimize düşen çaba ve hassasiyeti yeterli düzeyde gösterirsek, Türkiye’nin Kadınları Türkiye’nin yarınları olacaktır.
Yaşanan her toplumsal dönüşüm, mevcut sosyal ve ekonomik yapıda birtakım değişiklikleri beraberinde getirecektir. Yaşanacak her değişimde olduğu gibi, dijitalleşme de olumsuz çıktılarla karşılaşma riskini içerisinde barındırsa da doğru değerlendirildiğinde devlet ve toplum hayatına katkı noktasında büyük fırsatlar sunmaktadır.
Dijitalleşme ve teknolojinin ilerlemesi, kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesi için çok çeşitli yenilikçi ve dinamik fırsatları beraberinde getirmektedir. Finansal piyasalar, işgücü piyasaları ve girişimcilik arasında toplumsal cinsiyet dengesi sağlanması açısından dijitalleşmenin yadsınamayacak ölçüde katkısı bulunmaktadır.
Dijitalleşmenin sunduğu olanaklar üzerinden kadınların engelleri aşmasıyla birlikte toplumsal ve ekonomik hayatta daha fazla söz sahibi olmaları mümkün olabilmektedir. Bu şekilde kadınlar, devlet yönetiminde daha fazla etki oluşturabilmekte ve aynı zamanda ülke içi istihdamda kadınların oranı artabilmektedir.
Günümüzde ucuz maliyeti, çift yönlü iletişim imkanı, paylaşımların hızla güncellenebilmesi ve geniş kitlelere ulaşma imkanı tanıması sayesinde dijital platformlar, kadınlara iletişim boyutunda pek çok fırsat sunmaktadır. Dijitalleşmeyle birlikte iletişim kanallarını güçlendiren kadınlar, girişimci olmayı ve kendi işlerini kurmayı hedefleyebilmektedir. Dijital ekonomi, geleneksel işgücü piyasalarından bir şekilde fırsat elde edememiş olan kadınlara geçim sağlama imkanı oluşturabilmektedir.
Dijital ekonominin en önemli yararlarından biri, cinsiyetin fiziksel ekonomi kadar önemli olmadığı yerlerde uzaktan çalışmaya izin vermesi ve teşvik etmesidir. Dijital teknolojilerin zaman kazandırma potansiyelinin büyüklüğü, kadınların ücretli iş aramalarını sağlamada dahi fark yaratabilmektedir.
Dijitalleşmenin sunduğu fırsatlar ve olumlu katkılar yalnızca ekonomik alanla sınırlı değildir. Dijitalleşme, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği için ileriye doğru atılmış tarihi adımlar sunmaktadır. Adil ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemini vurgulamakta ve kadınların karar almadaki rolünü ekonomik ve sosyo-politik etki alanlarına genişletmek için işbirliğine dayalı ve uyumlu çabalara duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır. En önemlisi, cinsiyet farkını kapatmayı amaçlayan iyileştirilmiş politikalara doğru, önemli ve zamanında adımlar atmaya katkı sağlamaktadır.
Ancak bu fırsatlar, dijital dünyanın başka bir yüzü olan sosyal medyanın kaotik ve sınır tanımaz bir yapıya evrilmesi sebebiyle, her gün başka bir seviyesizliği de gündeme taşımaktadır.
Kadınlarımız, çocuklarımız ve aile kurumumuz günbegün artarak ilerleyen saldırıların hedefi konumuna gelmiş; ahlaksızlık ve ilkesizlik sosyal medyanın 7’den 70’e dayattığı rutini olmuştur.
Kadın haklarının ve insan haklarının ihlal edildiği, kadınlara tacizin sıradanlaştığı, devlet düşmanlığının sistematikleştiği, aile kavramının ve gençliğin doğrudan hedef alındığı bu mecra toplumun her kesiminin ortak sorunu haline gelmesinin yanı sıra anayasal hak ve sorumlulukların sınırlarının hiçe sayıldığı bir yapının yönetim merkezi işlevine bürünmüştür.
Sosyal medyada uyuşturucunun özendirilmesi artık sıradanlaştırılmıştır.
Önlem alınmadığı takdirde, bu dipsiz kuyuda milletçe, hep birlikte boğulacağımız ortadadır.
Kritik sorumluluk ise, günümüzün sosyal medya şirketlerindedir.
Sosyal medya platformlarının hem çevrimiçi hem de çevrimdışı denetim altına alınması, özgürlükleri kısıtlamayacak tersine hukuku her alana hakim kılmak anlamına gelecektir. Aksi halde, yapılanın yapanın yanına kar kaldığı, şahısların ve tüm insani değerlerin hedef alındığı ve tüm terör örgütlerinin kol gezdiği bu mecralar geleceğimizi karartmaya yetecektir.
Beka derken, yalnızca toprak bütünlüğümüzü değil, gelenek ve göreneklerimizi, medeniyetimizin tüm kurumlarını ve Türk milletinin evrensel hasletlerini de kast ettiğimiz unutulmamalıdır.
Sahte hesaplardan itibar suikastine alet olmanın, insanlara iftira atmanın, yalnızca insan olmaktan kaynaklanan kişisel hakları anonim kurgular üzerinden tek taraflı olarak çürütmenin adı özgürlük olarak ifade edilmemelidir.
Sosyal medyanın; toplumsal deformasyon ve kültürel erozyona sebep olacak bu ölçüsüz ve menfi yapısındaki tehlike ve sorunları gidermek için atılacak adımlar “yasak” olarak addedilmemeli, aksine temel hakların temin, tesis ve teslimi olarak görülmelidir.
Tüm bu sorunlar ve fırsatlar çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak yaşanacak dijital dönüşüme yabancı kalmamak, yaşanan gelişmelerde etkilenen değil etkileyen konumda olmak, dönüşüme maruz kalan değil dönüşümü yöneten ve yönlendiren güce sahip olmak için gerekli hukuki ve teknik entegrasyon çalışmalarını hız kesmeden devam ettirme azmini göstermemiz gerekmektedir.
İnanıyorum ki; Lider Ülke Türkiye hedefimizin parıltılı anahtarı, bu sorumlulukları hakkıyla yerine getirdiğimiz vakitte avuçlarımızda belirecektir."