Her yıl sözde 1915 Ermeni Soykırımı olarak dilendirilen hadisenin olmadığı, o tarihte sadece olaylar çıkartan Ermeni komitecilerin Osmanlı Devleti tarafından sevk ve iskan kararına giden bir süreç olduğunu anlatan tarihçi Doç. Dr. Oktay Bozan, hadiselerin aslında 1895 yılında birçok ilde olduğu gibi Diyarbakır'da da Ermeni komiteler tarafından çıkartıldığını söyledi. Her yıl 24 Nisan olduğu zaman Avrupa'da belli çevreler, belli ülkeler, Türkiye'yi, milletimizi, tarihini ve devletimizi itibarsızlaştırmak için bir soykırım suçlaması yapıldığını aktaran Doç. Dr. Bozan, gazeteci görünümlü, aydın görünümlü, milletvekili görünümlü bir takım Ermenilerin, Ermeni komitelerin desteklemesi üzerine devlettin almış olduğu tedbirlerin başlangıç günü olduğunu belirtti.
‘Ermeniler, Müslümanları kardeş, Müslümanlarda, Ermenileri sırdaş kabul ederdi'
Ermeniler ile Türkler yaklaşık olarak 11. Yüzyıldan itibaren beraber yaşadığına değinen Doç. Dr. Bozan, “Daha öncede 7. Yüzyıldan itibaren Müslümanların idaresi altında yaşıyorlardı. 19. Yüzyılın sonlarına kadar Ermeninler ile Müslümanlar arasında kayda değer bir hadise yaşanmadığını görüyoruz. Hatta bunu şuradan görebiliriz. Diyarbakırlı devlet adamı, tarihçi Ali Emiri Efendi şunu söylüyor. Vilayeti Şarkı adlı eserinde diyor ki, ‘Bir Müslüman hacca gittiği zaman ailesini Ermeni komşusuna bırakırdı. Bir Ermeni'de Kudüs'e ya da başka yerlere gittiği zaman ailesini Müslüman komşusuna bırakırdı.' Bundan dolayı Ermeniler, Müslümanları kardeş, Müslümanlarda, Ermenileri sırdaş kabul ederdi. Peki ne zamana kadar? 1878 yılı sonrasında iki toplum arasındaki ilişkilerin kopmaya başladığını görüyoruz. Fakat, 1877-78 tarihinde Osmanlı- Rus harbi yaşanıyor. Savaştan sonra Ermeni meselesi uluslararası bir mesele haline dönüştürülüyor. Osmanlı devletini kafasına koyan, bunu planlayan büyük devletler. Bunlar kim? İngiltere, Fransa, Rusya'dır, bunları Ermeni meselesini uluslararası bir meseleye dönüştürüyorlar. Bunun üzerinden Ermeni toplumunu politize etmeye başlıyorlar. Bu süreçten sonra doğu vilayetlerinde konsolosluklar, misyonerlik kurumları, yabancı okullar ve Ermeni din adamları tamamen Müslümanlar ile Ermeniler arasındaki o kadim ilişkileri bozmaya çalışıyorlar. Bir süre sonra buralarda komiteler kuruluyor. Hınçak ve Taşnak örgütleri kuruluyor ve bunlar birçok yerde bomba yapmayı öğreniyorlar. Halep'e giden tüccar bomba, silah getiriyor. Ve gittikçe toplumun burada silahlanmaya başladığını görüyoruz” dedi.
“1895 Cuma günü Diyarbakır'da 8 camiye eş zamanlı saldırı düzenleniyor”
1890 tarihinde binlerce yıldır bir arada yaşayan kadim halklar arasında bir güvensizlik ortaya çıktığını kaydeden Bozan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mesela İngiliz konsolosluğu Diyarbakır'da diyor ki, ‘siz olay çıkarın biz size müdahale edelim.' Diyarbakır'da 1895 tarihinde önemli bir olay olacak. O olaydan hemen birkaç önce imam Ömer Efendi sarığından tutulup sürükleniyor burada. Müslümanlar tahrik edilmeye, büyük olaylar çıkarılmaya çalışılıyor. Bunlara rağmen sağduyunun galip geldiğini görüyoruz. Ama bütün bunların sonrasında 1895 yılı 1 Kasım'ına geldiğimiz zaman, birçok vilayet gibi Diyarbakır'da da olaylar oluyor. Diyarbakır'daki olayların perde arkasına bakıldığı zaman Tomas Mendilciyan diye bir kişinin evinde yakalanan bir mektup var. Mektupta diyor ki, ‘ huzurun devam etmesi bizim aleyhimizedir.' Müslümanları tahrik etmek için onların mabetlerinize saldırmamız gerek.' 1 Kasım 1895 Cuma günü Diyarbakır'da 8 camiye eş zamanlı saldırı düzenleniyor. Başta Diyarbakır Ulu Camii olmak üzere, Şeyh Mattar Camii, Sultan Sasa Camii gibi camilere eş zamanlı saldırı yapılıyor.”
“Nitekim 1915 sevk ve iskan kararına giden sürecin aslında en önemli ayağı 1895”
Bu saldırıların olduğu gün, Diyarbakır'da namaza kılınmadığını anımsatan Doç. Dr. Bozan, “Diyarbakır'da kanlı bir Cuma yaşanıyor. Ve bu kanlı Cuma nedeniyle birçok Müslüman cami avlusunda hayatını kaybediyor. Cami avlusunda Müslümanlar ile Ermeni komiteciler arasında mukatele yaşanmış oluyor. Bu olayların olduğu gün aynı zamanda hemen ilerimizde olan Demirciler Çarşısında yangın çıkarılıyor. Bu yangın birçok yere yayılacak. Bu yangın sipahiler pazarı, buğdaycılar pazarı dediğimiz yerlere yayılmasıyla beraber Diyarbakır'da 878 tane dükkan, atölye, depo, tezgah bir nevi Diyarbakır'ın can damarının yandığını görüyoruz. Halk arasında (Çarşiya şavuti) dediğimiz yanık çarşı hadisesi böylece 1 Kasım 1895 tarihli hadise olduğunu görüyoruz. Olaylar 3 gün sonra kontrol altına alınmış oluyor. Nitekim 1915 sevk ve iskan kararına giden sürecin aslında en önemli ayağı 1895 yılı diyebiliriz” şeklinde konuştu.