Birisi İBB Başkanlığı yapmıyor, diğeri ABB Başkanlığı... Her ikisi de 2019 yılında koltuğa oturdu. O günden beri siyasi figüran gibi oradan oraya sürükleniyorlar. Dün Kemal Kılıçdaroğlu bu ikiliyi masada aksesuar olarak kullandı, bugün ise Özgür Özel kullanıyor. Kılıçdaroğlu’nun "Partinin genel politikasını partinin kurmayları belirler, belediye başkanları değil. Bu bizim tarihimizde böyle olmuştur." sözleri aklının başına altından koltuk gidince geldiğini gösteriyor. Ama iş işten çoktan geçmişti. Şimdi bol bol "Yol arkadaşınızın size ihanet etmemesi gerekir." mesajları vererek kendini avutuyor.
Ekrem İmamoğlu’nun İBB'nin imkanlarıyla sağladığı ve böylelikle CHP Genel Başkanı olmuş Özgür Özel için böyle bir dert yok. Çünkü o, İmamoğlu ne derse onu yapmakla yükümlü. Ortada bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yokken, İstanbul halkına hizmet etmesi gereken İmamoğlu’nun dizginlenemeyen hevesleri yüzünden CHP 23 Mart’ta Cumhurbaşkanı adayı için "ön seçim" yapacak... Mansur Yavaş bu "ön seçim"e katılmayacağını bildirdiğine göre, İmamoğlu bu yolda tek kaldı. İmamoğlu’nun İstanbul halkına hizmet etme gibi bir düşüncesi hiç olmamıştı. Bundan sonra hevesleri noktasında yolu açıldığı için tek derdi Cumhurbaşkanlığı adaylığı olacaktır. Tekrar geçmiş olsun, hizmet bekleyen İstanbul halkına...
Ankara’ya hizmet yapmayan diğer siyaset figüranı Mansur Yavaş ne yapacak peki? O her zaman olduğu gibi kişisel menfaatlerine bakar. CHP kişisel çıkarlarını sağlarsa orada kalır; başka yerden menfaat ışığını alırsa oraya doğru sürüklenir.
Bu Mansur Yavaş’ın MHP’ye ihanet ettiği günleri hatırlıyor musunuz? MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye bir mektup yazmıştı ki, onun karakterini en iyi o mektup ortaya koyuyor. O mektupta ne diyordu? CHP’yi yerden yere vurarak "İçinde maneviyat barınmayan CHP" diyordu.
FETÖ’nün çok önem verdiği 12 Eylül 2010 referandumunu desteklediği gibi, sonrasında kendince haklı olduğunu "Elitist bir yaklaşımla adeta tepeden bakan, referandumda evet oyu kullanmış yüzde 58'lik bir kitleyi neredeyse yok sayan, bütün programını hayır oyu kullananlar üzerine yapan ve bunu açıkça ilan eden bir anlayışla sonuç almamız mümkün gözükmemektedir." cümleleriyle savunuyordu.
Ve yine o günlerde MHP’yi AK Parti iktidarına destek vermemekle suçluyor üstelik "Bizzat iktidar partisi tarafından restorasyon dönemi olacağı ilan edilen bu dönemde, ülkücülerin bulunmaması, bu süreçte etkili olamaması elbette kabul edilebilir bir durum değildir." çağrısında bulunuyordu.
Peki bu cümleleri kuran Mansur Yavaş, iki yıl sonra hem de FETÖ’nün 17-25 Aralık operasyonunun tam ortasında, 23 Aralık 2013 günü neden CHP’ye katıldı? Hem de eski MHP’li, ülkücü kimliğini kökten silen "40 yıllık geçmişimi geride bırakarak..." cümlesini kurmuştu CHP’ye geçtiğinde... Etrafındaki menfaat çetesinin ona "Milliyetçi-Ülkücü" sıfatını cilalayarak kullandığına bakmayın. O menfaatleri için önce FETÖ’ye, sonra AK Parti’ye ve en sonunda CHP’ye yöneldi.
CHP’deki bu "ön seçim" gelişmesi sonrası, ışığı nereden alıp yöneleceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Ankara ve İstanbul’a hizmet etmeyen, görevleri dışında her şeye karışan ve sadece siyasi figüranlık yapan bu iki isim aslında CHP'nin özetidir. CHP yine her türlü şaibeye ve curcunaya açık bir sürece girdi. Bakalım Ekrem İmamoğlu CHP’nin tamamını kendi yörüngesinde bir hizaya sokabilecek mi?