Akben, 12. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı kapsamındaki özel oturumda yaptığı konuşmada, katılım bankacılığındaki gelişmeler ve son önemde attıkları adımlara ilişkin bilgiler verdi. BDDK olarak koronavirüs pandemisi döneminde hızlı kararlar alarak ekonomide çarkların dönmesini sağladıklarını belirten Akben, şunları kaydetti:
"Kovid-19 salgınıyla mücadele döneminde BDDK olarak 50'ye yakın düzenleme yaptık. Proaktif düzenleme yaklaşımı; firmaların, sektörün daha aktif olarak koordinasyonu ve yönetilmesi, ekonominin çarklarının dönmesi açısından tüm dünyada önemini gösterdi ve buna da BDDK olarak çeşitli düzenlemelerle katkı sağladık. Aynı zamanda diğer paydaş kurumlarımızla; Merkez Bankası ile, SPK ile, piyasadaki diğer paydaşlarla iş birliği ve koordinasyon içerisinde bir çalışma sergiledik. Artık tüm dünyada olaylara hızlı müdahale etme kültürü var. Bunun kamu tarafında da bu şekliyle daha hızlı, olaylara müdahale açısından da gelişmelere paralel, daha hızlı hareket etme açısından da önemli bir başlangıç olduğunu, bu salgının da buna belki bir sebep teşkil ettiğini ve bundan sonraki süreçte de daha güncel, daha proaktif hareket eden kurumlar olmamız gerektiğini gördük."
Mehmet Ali Akben, sürdürülebilir büyüme ve kalkınmanın önündeki en önemli engellerin, tasarruf oranlarının düşük olması ve reel sektör ile finansal sektör arasındaki bağlantının zayıflaması olduğunu belirterek, katılım finans sisteminin bu sorunların çözümüne önemli katkılar sağlama potansiyeline sahip yapısına işaret etti.
Türkiye'de katılım finans faaliyetlerinin, 1983 yılında alınan Özel Finans Kurumları (ÖFK) Kurulması Hakkında 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu kararına istinaden çıkarılan Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Tebliği çerçevesinde kurulan özel finans kurumlarıyla başladığını hatırlatan Akben, söz konusu sektörün 1999 yılında kanun düzeyinde mevzuatta yer bulduğunu söyledi.
Katılım finans sektörünün mevzuattaki yerinin 2005 yılında daha belirgin hale getirildiğini aktaran Akben, şöyle konuştu:
"Katılım finans kuruluşlarının 2005 yılında 10 milyar TL olan aktif büyüklüğü, geçtiğimiz 15 yıl içerisinde istikrarlı bir büyüme gerçekleştirerek Mayıs 2020 itibarıyla 360 milyar TL'ye, finansal sektör içerisindeki payı ise yüzde 2,4'ten yüzde 6,5'lere gelmiş durumda. Hatta haziran ayı itibarıyla bunu biraz daha geçtiğini söyleyebiliriz.
Aynı dönemde sektörün kullandırdığı finansmanlar 6,5 milyar TL'den 181,7 milyar TL'ye, topladığı katılım fonları 8,4 milyar TL'den 270,8 milyar TL'ye, öz kaynakları ise 1 milyar TL'den 24,6 milyar TL'ye yükselmiş durumdadır. Diğer taraftan 2005 sonunda 292 şubesi bulunan ve 5 bin 747 personel istihdam eden katılım finans kuruluşları, Mayıs 2020 itibarıyla 1.191 şube ve 16 bin 310 personele ulaşmıştır. Buradaki bu büyüme rakamları, bizi gelecek açısından oldukça ümitlendirmektedir."
BDDK Başkanı Akben, son bir yıllık dönemde konvansiyonel finans kuruluşlarının aktif büyümesinin yüzde 20,6 olarak gerçekleşirken, katılım finans kuruluşlarının aktiflerinin yüzde 44,1 arttığını, katılım bankalarının KOBİ'leri finanse etmekte biraz daha önde göründüğünü söyledi.
Akben, şunları kaydetti:
"Konvansiyonel finans sektörü kredileri ve mevduatları sırasıyla yüzde 22,8 ve yüzde 28,5 artarken, katılım finans kuruluşlarının sağladıkları finansmanlar ve katılım fonları sırasıyla yüzde 45,7 ve yüzde 61,7 artmıştır. Söz konusu bir yıllık dönemde konvansiyonel finans sektörünün kredilerindeki takibe dönüşüm oranı yüzde 4,2'den yüzde 4,6'ya çıkarken, katılım finans sektöründe bu oran yüzde 4,8'den yüzde 4,3'e gerilemiştir.
Geride bıraktığımız bir yılda konvansiyonel finans kuruluşlarının şube sayısı 246 ve personel sayısı 2 bin 988 azalırken, katılım finans kuruluşları 57 yeni şube açmış ve 513 yeni personel istihdamı gerçekleştirmiştir. Katılım finans sektörünün sergilediği büyüme performansı, reel ekonomiye sunduğu katkıyla daha anlamlı hale gelmektedir. Son bir yıllık süreçte konvansiyonel finans kuruluşlarının kullandırdığı krediler içinde KOBİ kredilerinin payı yüzde 24,4 seviyesinde kalırken, katılım finans kuruluşlarında KOBİ finansman oranı yüzde 32,5'ten yüzde 34,5'e yükselmiştir. Önümüzdeki dönemde katılım finans kuruluşlarının katılım finans ilkelerinin de gereği olarak reel ekonomiye ve sürdürülebilir kalkınmaya daha fazla destek olmasını beklemekteyiz."
Mehmet Ali Akben, küresel olarak bakıldığında dünyada katılım finans sektörünün toplam büyüklüğünün 2019'da bir önceki yıla göre yüzde 11,4 artarak 2,19 trilyon dolardan 2,44 trilyon dolara yükseldiğini belirterek, "Katılım finansın toplam hacmi açısından ülkemiz, yaklaşık 63 milyar dolar ile dünyada 7. sırada yer almaktadır. Dünya pastasından aldığımız pay ise yaklaşık yüzde 2,6 seviyesindedir." diye konuştu.
Katılım finansının alt bileşenlerinden bankacılık alanında sektörün toplam aktiflerinin 2018 sonu itibarıyla yüzde 22,2 artarak 2019 sonunda 47,9 milyar dolara ulaştığını aktaran Akben, katılım finansının sermaye piyasası alanında ise sukuk ihraçları bakımından Türkiye'nin, geçen yıl en fazla miktarda sukuk ihraç eden ülkeler arasında 4. sırada yer aldığını bildirdi.
Akben, şunları kaydetti:
"Yaşanan artışta kamudan ziyade özel sektör sukuk ihraçlarının etkisi daha fazladır. Katılım sigortacılığı alanında ise 2018 yılında dünyada prim üretimi, bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 3,2 artarken, bu oran ülkemizde yüzde 69 olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizin 2023 finansal hizmetler vizyonu çerçevesinde katılım finans sisteminin aktif büyüklüğünün 100 milyar doların üzerine çıkması ve bu sayede katılım finans sektörünün finans sektörü içindeki payının yüzde 15'e yükselmesi hedeflenmiş durumdadır. 2000'li yıllardan sonra kamunun önemli destek verdiği katılım finans sektörümüze ilişkin çalışmalar, sektörün gelişmesi ve İstanbul’un katılım finans alanında uluslararası bir merkez olması için bütün ihtiyaçları ortaya koymak amacıyla 2013 yılının sonunda düzenlenen çalıştaydan sonra ivme kazanmıştır. Söz konusu çalıştayda ortaya çıkan görüş ve tavsiyeler neticesinde katılım finans sektörünün geliştirilmesi 10. Kalkınma Planı'nda (2014-2018) yerini almıştır."
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut da İslami ekonomik yaklaşımın, yaratılmışların en şereflisi olan insanı merkeze koyduğunu ifade ederek, İslami ekonominin günden güne dünya tarafından daha iyi anlaşıldığını söyledi.