Doç. Dr. Bülent Özmen ise olası bir tsunamiyle ilgili şu sözleri söyledi: "Deniz altında, özellikle 7’den büyük depremler tsunamiye neden olduğu veya olabildiği için yıkım gücü çok daha fazla oluyor. Dünyada birçok yerde örneğini gördüğümüz gibi tsunami dalgaları çoğu zaman depremden çok daha fazla yıkıma hasara neden olabiliyor. Son günlerde ve aylarda Girit adası ve yakın civarında çok sayıda 4’ten büyük deprem olması dikkatlerin bu bölgeye yoğunlaşmasına neden oldu. Tarihsel dönemde bu bölgede meydana gelen depremlere baktığımızda çok sayıda depremin meydana geldiğini görüyoruz. Bunların en büyüğü 21 Temmuz 365 tarihinde meydana gelen ve 8.3 büyüklüğündeki deprem. Burada meydana gelebilecek 7 ve daha büyük depremlerin Muğla ve Antalya illerinin kıyı şeridinde bulunan yerleşim birimlerinde az da olsa hasar yapma ihtimali var. Burada asıl tehlike 7 ve üzerindeki deprem sonrasında tsunami dalgalarının oluşacak olması. Tsunami dalgaları çok uzak bölgelere bile erişebildiği için tsunami nedeniyle kıyı bölgesinde hasar olma olasılığı son derece yüksek.”
8’DEN BÜYÜK BİR DEPREMİN HAZIRLAYICISI MI?
Son olarak 6 Şubat depremleri Türkiye’nin deprem tarihinde derin yaralar açmıştı. Ancak bu topraklar için deprem 6 Şubat’ta ne ilk ne de son kez yaşandı. Yani binlerce yıl öncesine dayanan karanlık geçmiş fay hatları üzerinde yer alan bir ülke için kaçınca kurtulabileceği bir şey değildi. Tek çare sağlam yapılar inşa etmek ve artık depremin değil, binanın öldüreceğini anlamaktı. Akdeniz ve Antalya açıklarında her gün depremler yaşanıyor olması, ‘Antalya da bir gün yıkılacak mı?’ sorularını akıllara getirdi. Prof. Dr. Murat Utkucu yapı stokuna şu sözlerle dikkat çekti: “Deprem riskini belirleyen tek unsur deprem tehlikesi yani meydana gelen depremlerin büyüklük ve uzaklıkları değildir. Binalarımızın kaliteleri ve zemin durumları da belirleyicidir. Dolayısıyla oluşacak etkinin bu faktörlerin birleşimi olacağı ifade edilebilir.”