SADECE II. ABDÜLHAMİD FARKLIYDI
Osmanlı’da da tıpkı Roma’da olduğu gibi bir kural haline gelmiş bu duruşu sadece Sultan II. Abdülhamid yapmadı Febus Efendi, II. Abdülhamid’in fotoğraf çekimleriyle ilgili hassasiyetinin diğer padişahlardan çok farklı olduğunu anlatmıştı. Saray fotoğrafçısı, Sultan II. Abdülhamid’in poz verirken titiz davranışı ve Sultan Reşat’ın da sessiz sedasız poz verip işi bittiğinde gittiğinden de söz etti.1900 yılında Bogos Tarkulyan, portre çekerken İkinci Abdülhamit'e "Biraz tebessüm buyurmaz mısınız efendim" ricasına karşılık "Hayır, gayet ciddi olmak gerektir" cevabını almıştı.
Sultan II. Abdülhamid, fotoğrafın bir belge niteliği taşıdığını düşünerek kendisine ait bir fotoğraf arşivi bile yapmadı. Il. Abdülhamid tarafından beşinci derece Mecidiye Nişanı'yla da ödüllendirilen sanatçı, ayıca Ressam-ı Hazret-i Şehriyari ünvanını da almıştı. Tarkulyan, başarılı iş hayatını ve fotoğraflarını geride bırakarak 1936 yılında yaşama veda etmeden önce II. Abdülhamid’in fotoğraf hassasiyetini şöyle anlatmıştı:
"23 senede ancak bir defa onun fotoğrafını çekmek için davet edildim. O da bir mecburiyet tahtında oldu. Kendi resmiyle süslü bir nişan hediye etmesi lazım geliyordu. İşte bu nişana konmak üzere bir resim çektik. O gün Yıldız Sarayı’na gittim. Kütüphanesinin yanındaki büyük salonda makinemi kurdum. Biraz sonra hünkâr içeri girdi. Şöyle bir etrafına bakındı, sonra bana hitap etti 'Febus Efendi, nasıl münasip görüyorsanız öylece hazırlanın, ben şimdi geliyorum' diye. Çıktı, 5 dakika sonra tekrar geldi. Hazırladığım koltuğa oturdu, 'Çekerken haber veriniz' dedi."
1299’da Bilecik’in Söğüt ilçesinde bir beylik olarak kurulan Osmanlı, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesiyle imparatorluk haline geldi. Toplamda 36 padişahın 624 yıl boyunca hüküm sürdüğü imparatorlukta Roma’dan ve hatta Antik Yunan’dan miras kalan şeyler de vardı. Örneğin kuruluşundan yıkılışına kadar Osmanlı Devleti’nin tüm padişahları portreleri çizilirken yan durmuşlardı. Sağ ya da sol profillerinden çizilen resimlerde padişahların bu şekilde durmasının, sanıldığının aksine güzellikle ilgisi de yoktu. Peki tarihin en güçlü devletlerinden birinin hükümdarları için bu duruşun anlamı neydi?